Narsistle Aşk, son derece güzel başlayan ancak zamanla toksiklik sınırlarını zorlayan bir ilişkinin kadının gözünden anlatılmasını konu ediyor. Oldukça başarılı bir şekilde işlenen konu, izleyiciyi kendi hayatından birtakım unsurlar yakaladığı anlarla sarıp sarmalıyor.
'Narsistle Aşk', Filmekimi’nde Türkiye gösterime girdikten sonra sinemalarda da yerini almıştı.
Heyecanla beklediğim filmi izleme fırsatı bulunca hakkında yazmak istedim. Filmin konusu kısaca şöyle:
"Blanche, Grégoire ile tanıştığında ideal eşini bulduğunu düşünür. Tutkuyla birbirlerine bağlanırlar, aynı eve çıkar, birlikte Blanche’ın ailesinden uzağa taşınırlar; artık yeni bir hayata başlamışlardır. Ama zaman geçtikçe Blanche kendini bu son derece sahiplenici ve tehlikeli adamın pençelerinde bulur. Grégoire’ın görünüşteki sakinliğinin altında hasta ruhlu, karanlık, her şeyi kontrol ettiğini düşünen bir canavar yatmaktadır. Éric Reinhardt’ın aynı adlı romanından Valérie Donzelli ile L’Événement / Kürtaj filminin yönetmeni Audrey Diwan tarafından sinemaya uyarlanan Narsistle Aşk, ilk kez Cannes Prömiyer bölümünde izleyici karşısına çıktı."
Kişilik bozukluğu yaşayan bir erkeğin, ilişki içerisinde olduğu kadının hayatını ne denli etkileyebileceğini ustalıkla anlatan filme ben bayıldım.
Yönetmeninden senaryosuna çok başarılı bulduğum filmin hikayesi çok etkileyiciydi. Rahatsız edici sahneleri bir yana, bazı konular öyle gerçek ve hayattan ki gösterilmesi gereken yerler muhakkak oluyor.
Kadınların ne kadar severlerse sevsinler, kendilerini bu denli büyük bir çıkmaza ve mutsuzluğa sürükleyen erkeklerden uzaklaşmaları gerektiğini anlatan film aynı zamanda karakteri oturmuş ve belli bir yaşa gelmiş bireylerin çoğu zaman düzelemeyeceğini hatırlattı bana. Psikolojiniz sağlamsa, en azından yakın zamanda bu tarz bir narsistle toksik bir ilişki yaşamadıysanız izlemenizi öneririm zira film bazı sahneleriyle travmaları canlandırabilecek kadar ağır.