Sülün Osman’ı bile geride bırakmak

"Galata Köprüsü'nü satmak üzereyken yakayı ele verdi"

"Barda krallar gibi yiyip içen Sülün Osman içki paralarını da kızlara ödetti"

"Meşhur dolandırıcı Sülün Osman cezaevinde ‘alınteri ile yaşamak’ konulu bir konferans verdi"

"Sülün Osman, falcılık ve büyücülükten yakalandı"

"Tarzan'ın evini satarken yakalandı"


Yukarıdaki cümleler, 1940’ların büyük dolandırıcısı Sülün Osman hakkında dönemin gazetelerinin attığı başlıklar…

Sülün Osman’ı bile geride bırakmak

Sülün Osman ilk olarak 1948 yılında ev sahibini dolandırdı. Devamı da hızla geldi. Galata Kulesi’ni, Boğaz Köprüsü’nü, tramvayı, kent meydanlarındaki saatleri, şehir hatları vapurlarını insanlara sattı. Bu dolandırıcılıkların bazıları usta aktör Kemal Sunal’ın filmlerine de yansıdı. O filmlerde uyanık bir adam saf Şaban’ın elindeki son parayı alıp kamu mallarını ona sattı. Belki de bu filmler yüzünden Sülün Osman’ın dolandırdığı insanların hep kandırılmaya müsait, iyi niyetli insanlar olduğunu düşündük.

Bu işlere tövbe ettikten sonra Zeytinburnu’nda bir meyhane açarak “namusu”yla yaşamaya başlayan Sülün Osman’ın verdiği bir röportaj her şeyi değiştirir nitelikte. Sülün Osman şöyle diyor;

"Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Dükkan kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın... Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam bin liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım."

 

TİTAN, JET FADIL, BANKER KASTELLİ, ÇİFTLİK BANK

Türkiye Sülün Osman’dan sonra pek çok dolandırıcı gördü. Gördü demek yabancılaştırmak olacak. Türk halkı o dolandırıcı bağrından çıkardı. Titan Saadet Zinciri’ni hatırlayanlar vardır aranızda. 1990’lı yıllarda televizyonlarda çok zengin bir adam görünmeye başladı.

Sülün Osman’ı bile geride bırakmak - Resim : 2

Lüks arabalara biniyor, çevresinde güzel kadınlarla gününü gün ediyordu. Ortada hiç olmayan bir ürün vardı ama Şeranoğlu olmayan ürün üzerinden insanları paradan para kazandırmaya inandırdı. Yahut zaten insanlar tam da bunun peşindeydi. Titan Saadet Zinciri’nin çok kısa sürede 35 bin üyeye ulaştı. Şeranoğlu ise 1998 yılında 16 bin kişiyi dolandırmaktan tutuklandı. 10 yılın ardından serbest kaldı, en son bir güzellik firmasında çalışıyordu.

Bir dakika güzellik firması mı dediğinizi duyar gibiyim.

Sülün Osman’ı bile geride bırakmak - Resim : 3

Ama oralara gelmeden dolandırıcılığı meslek edinen ve hatta milletvekilliğine bile seçilen Jet Fadıl’ı, dönemin ünlü yüzleri olan Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Ekrem Bora, İzzet Günay, Selma Güneri, Eşref Kolçak gibi ünlü isimleri oynatıp, halkın güvenini iyice kazanan Banker Kastelli’yi, yakın dönemde bir oyun üzerinden vurgun yapan Çiftlik Bank’ın kurucusu Mehmet Aydın’ı anmak isterim ki hafızamız tazelensin.

SÜLÜN OSMAN’I BİLE GERİDE BIRAKMAK

Geçtiğimiz bir ayda ise duyduklarımız (ki duymadıklarımızı düşünemiyorum) tüm bildiklerimizi sıfırladı. Önce Dilan Polat ve ailesi, sonra Candan Kardeşler ve son olarak Seçil Erzan soruşturmaları gündemimizi sarstı. Dilan Polat’ları bitiren lüks merakları ve harama bile hile karıştırıp, dolandırıcılıkla yetinmeyip devlete vergi vermemek için naylon fatura kesmeleri oldu, Candan kardeşler büyük bir suç örgütünün temsilcileri olarak insanları kandırdı.

Seçil Erzan ise bambaşka bir durumla karşımızda. İçlerinde Fatih Terim, Arda Turan, Emre Belözoğlu, Volkan Bahçekapılı, Fernado Muslera gibi ünlü isimleri dolandırdığı iddia edilmekte. Evet durumun sonucuna bakılırsa bu isimlerin hepsi paralarından olmuş. Paranın nerede olduğu ise bilinmiyor. Büyük ihtimalle birileri onları çoktan yurt dışına çıkardı. Fakat sormak isterim hırsızın suçu var da ev sahibinin hiç mi suçu yok? Bunca isim servetlerini illegal bir yolla katlamak isterken, onca tecrübelerine ve eğitimlerine karşın bir bir kağıda yazılmış Seçil Erzan’ın notlarına inanırken, paraları banka transferiyle göndermek yerine çantayla elden verirken hiç mi dolandırılacaklarını düşünmediler? Yoksa mevzu Sülün Osman’ın dediği gibi dolandırıcıyı dolandırmak mıydı? Üstelik sadece onu değil, her zaman bağlı olduklarını söyledikleri devletin kurumlarını ve dahası onları tepeye taşıyan halkı da?
Daha neler göreceğiz bilmiyorum ama şimdiden Sülün Osman çok geride kaldı. Şimdilerde yaşasa sürekli cebini kontrol etmesi gerekirdi. Aslında bizlerin de etmesi lazım. Durduğumuz yerde fakirleşirken durduğumuz yerde soyuluyoruz da.