2024’ün ilk iş gününde çekilen fotoğrafı görmüşsünüzdür. Sabah saatlerinde çekilen fotoğrafta bir tane gülen insan yok. Bu fotoğrafı hemen çok sevgili klinik psikolog Pınar Talaslıoğlu’na yorumlattık. Talaslıoğlu bireyin ruh halinin toplumdan bağımsız olamadığının altını çizdi.
Mutsuzluk, bulaşıcı bir hastalık gibi çok çabuk yayılıyor. Sanırım ülkemiz için bu durum koronavirüsten bile daha tehlikeli. Gençlerin yarına dair tek bir umudu yok, teknoloji devlerinin kendini kasmasına gerek yok; en iyi robotları Türkiye’deki yetişkinlerden çıkarabilirler. Emekliler isyanda. Ha; tüm bunlar bir sistemi değiştirmeye yetiyor mu? Yetmiyor.
Zaten var olan halimizi toparlamamız için de en az 20 yıl gerekiyor. Zeliha Burtek hocanın sosyal medyada viral olan videosunda söylediği gibi; kötü çürüdük. İçten dışa, dıştan içe… Her yerimiz yara bere içinde ama tendeki gibi görünmediği için iyiyiz sanıyoruz.
Yurt dışındaki seyahatinden dönen bir arkadaşım oraları anlatırken, “Belki onların da derdi vardır ama insanlar sokaklarda gülüyor” dedi. Muhakkak dertleri vardır, insan dediğin dertsiz olur mu? Fakat bizim sırtlarımız, omuzlarımız artık taşıyabileceğinden daha fazlasına mahkum olduğu için hep tutuk. Ağrılarımız gülümseyişimizin önüne geçer.
Ve ben en çok gidemeyenlere üzülüyorum. Buralardan gidemeyenlere. Hem imkanı olmayana hem imkanı olsa da kurduğu bağı kesip atamayanlara. Bir ülkeyi her şeye rağmen sevmek, bir kişiye aşık olmak gibi değil. Unutulamıyor. Her bir hücrenle olduğun yeri kurtarmak istiyorsun. Her seferinde içinde bir umut filizleniyor; Bu kez olacak diyorsun. Olmuyor. Çünkü bir takım yetkili abiler senden çok önce senin ne yaşayacağının kararını vermiş oluyor.
Tıpkı dün FOX Haber’de ortaya çıkan torpil skandalı gibi.
Birileri hep öne geçiyor. Üstelik o koşunun ilk yüz metresini sen birinci bitirmiş olsan bile.
Artık dayıların sayısı da çoğaldı, kime sorsan sırtını dayayabileceği birileri var.
Bilek hakkı çok geride kaldı, ekmeğin ağzında olduğu aslanın bile gövdesine bir tanışın olmadan giremezsin.
Çocuklarımıza kaliteli bir eğitim aldırmanın, saygılı ve görgülü yetiştirmenin, iyi bir insan olmaları için çaba harcamanın anlamı kalmadı.
Cehalet bizi yendi.
Uçan arabaların hayalinin kurulduğu milenyum çağında memlekette torpilsiz yaşamanın yolu kalmadı.
Ama tüm bunlara rağmen hala onurlu olabilenlere selam olsun.
Dünya onların yüzü suyu hürmetine dönmese bile en azından dönmeyi bırakmıyor.