Kuvvetli Bir Alkış: Portakalda vitamin olduğumuz zamanlara özlemle

Kuvvetli Bir Alkış 29 Şubat'ta Netflix'te yayınlandı. Başrollerini Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu'nun paylaştığı dizinin senaristi ve yönetmeni Berkun Oya.

Berkun Oya ne yapsa izlerim diyenlerdenim. Hiçbir işinde sıkılmadım. Zaten düşünmekten sıkılmaya vakit bulunamıyor. Salt düşündürmüyor da bu arada düşündürürken güldürüyor; kimi zaman ruhunuz sıkılıyor, yüreğiniz darlanıyor.

Çünkü çok içten, çok bizden hikayeler anlatıyor Berkun Oya. Kuvvetli Bir Alkış da bu işlerden biri olmuş.

Dizi, "Portakalda vitamin olduğu zamanlara" özlem duyan ve varoluşun anlamını sorgulayan  Metin'in bakış açısıyla ilerliyor.

O Metin biziz aslında. Bu dünyaya gelmek istemeyen, gelir gelmez anne karnına dönmek isteyen. Dönemeyen. Büyük hayaller kurup hiçbiri olamayan Metin.

Anne de biziz. Yalnız kalmaktan korkan, sırf bu yüzden birine tutunan. Tutunduktan sonra ayrılamayan sevgisiz ilişkilerin başrolü.

Ve çocuğunun başarısızlığı yüzünden hep bağrı yanık gezen anneler.

Ve vurdumduymaz babalar da biziz. Buna rağmen en az suçlanan.

Bir ilişkiyi kurtarmak için çocuk sahibi olan ebeveynlerin bunun için ilk önce sevişmeyi hatırlamaları, Metin'in ana rahmine düşer düşmez annesinin içindeki sıkıntıları görmesi ve “Her şey içine atmış annem” demesi…

Bir bireyin kaderinin henüz portakalda vitaminken çizilmesi. Umutsuzlukların, başarısızlıkların daha ortaya çıkamamışken alnımıza kodlanması.

Yani tüm bu yaşadıklarımız boşuna değil. Hepsi birbiriyle bağlantılı. Tek başımıza değiliz ve olduğumuz kişi de salt kendimiz değil.

Yan yanayız, bir hayatı paylaşıyoruz ama birbirimizden çok uzağız.

Başka biri anlatsa bu diziyi dram diye tariflerdik, Berkun Oya absürt bir hale getirmiş, çok incinmeden kırılalım diye sanırım.

Bu yazıyı uzatabilirim, sayfalarca yazabilirim. Albert Camus'tan, Kafka'dan örneklerle donatabilirim. Ama hiçbiri içimden gelmiyor. Diziyi okuyan herkes kendi hissetsin istiyorum payına düşeni. Çünkü hepimiz farklı bir yerden yeniliyoruz.

Belki de birer kirpi olmalıyız. Hem öz benliğimize hem çevremizdekilere karşı. Ne dikenlerimiz batacak kadar yakın olmak ne de üşüyecek kadar ayrı kalmak.

Zor biliyorum, o kadar zor ki bu nedenle bu dünyaya gelip göçene kadar yaşadığımız onca hengamenin içinde durmadan hayatın anlamını arıyoruz.

Bu yüzden hep çıktığımız yere dönmek istiyoruz.

Portakalda vitamin olduğumuz zamanlara özlemle…

Eline sağlık Berkun Oya. Güzel tokatladın bizi.