İnsanın en temel haklarından ilki yaşama, ikincisi beslenme ve barınma hakkıdır.
İnsanın yaşama hakkını kimse elinden alamayacağı gibi beslenme ve barınma hakkını da alamaz.
Alamaz mı?
İlk hakkımızın Allah’a emanet olduğu bir dönemdeyiz. Eline silahı alan -kolayca silah sahibi olmak mümkün- sokakta ateş açtığında yoldan geçen birine kurşun isabet ediyor ve ölebiliyor. Eşinden boşanmak isteyen kadınlar rahatça öldürülüyor. Evimize gitmek üzere yürürken kılıçla katledilebiliyoruz.
Yani yaşam hakkımızın korunduğu yok.
Benzer şekilde beslenme ve barınma hakkımız da elimizden alındı. Yavaş yavaş da olmadı üstelik.
Birdenbire elimizi attığımız her şey ateş pahası oldu. Mutfaktaki yangın evi, evdeki yangın şehri, şehirdeki yangın ülkeyi sardı.
Asgari ücret alan bir vatandaşın büyükşehirlerde yaşaması imkansız hale geldi. Zira ev kiraları asgari ücretin de üstüne çıktı. Eskiden kiraya ödenen paralar şu anda aidat olarak toplanıyor.
Üç harfli marketler de ucuz değil artık pazarlar da. Garibanın yüzü gülmez misali artık çürük sebzeler meyveler bile satışa çıkıyor gün sonunda…
En net tabiriyle; insanlar aç.
Aç insandan her şey beklenir. Çünkü en başında yazdığım gibi beslenme insanın en temel ikinci hakkıdır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tam da bu yüzden bir proje başlattı ve İstanbul’un görece yoksul semtlerine Kent Lokantaları açtı.
İlk Kent Lokantası 17 Haziran 2022 tarihinde Fatih Çapa’da kuruldu. 4 çeşit sağlıklı ve besleyici yemeğe ödenen ücret 2022’de 29 liraydı, 2024 yılında 40 lira oldu. 2 yıl içinde lokantaların sayısı da 10’u buldu.
Şimdi birileri kalkıp bu lokantaların esnafa zarar verdiğini, kapatılması gerektiğini söylüyor. Hiç utanmadan…
4 çeşit sağlıklı yemeği şu an başka bir yerde yemenin maliyeti en kötü ihtimalle 200 lira. Hadi oraya hiç gitmeyelim; simidin 10 lira olduğu İstanbul’da üç öğün simit yeseniz 30 lira cebinizden çıkacak ve karnınız bile doymamış olacak.
Kent Lokantalarına zaten parası olan gitmez. Rahmi Koç’un, Hakan Sabancı’nın falan orada yemek yediğini düşünmüyorsunuz herhalde. Bunu düşünüyorsanız hayli trajikomik haldesiniz demektir; doktora gitmenizi tavsiye ederim.
Oralara kıt kanaat okumaya çalışan öğrenciler, müjde diye 3 bin lira verilen emekliler gidiyor. Yapılan röportajlara baktığımda çok da memnun gözüküyorlar. Hayır, mutlu değiller. İnsan kendisine böyle bir yaşamın reva görüldüğü bir ülkede mutlu olamaz zaten. Ama bu fiyata karınlarını doyurabildikleri için memnunlar.
Refah, müreffeh ve ilerlemiş bir ülkede olsaydık zaten Kent Lokantaları'nı konuşmamıza gerek kalmazdı çünkü insanlar aç kalmazdı. İnsanın verdiği emek karnını doyurmaya yeterdi.
Hükümet yapmadığı için bu tür iyi işlere ses çıkarmak kolay.
Yüklen yüklenebildiğin kadar muhalefetin elle tutulabilir işlerine.
Ama kolaysa yoksulluğu bitir.
Yoksa hiç kimse mahkum kalmayı istemez bir başkasının vicdanına…