Geçen gün bir arkadaşımla çevremizde oldukça başarılı olan kadınların evlendikten ve çocuk yaptıktan sonra hayatın içinden nasıl çekildiklerini konuştuk. Elbette bu da bir haktı ama ikimizin örneklerinde de o kadınlar sonrasında çok mutsuz olmuştu.
Aynı günün akşamı sosyal medyada bir paylaşıma denk geldim. Paylaşımda, 7 aylık hamile bir kadın eve geldiğinde salonda kocasını bir başka kadınla gördüğünü, bunun üzerine mutfağa gidip aldığı öteberiyi yerleştirirken girdiği ağlama krizini anlatıyordu. Sonrasında ise şunları söylüyordu: “Eşyalarımı aldım, arabama atladım, kendi evime gittim. Bekarken kendime bir ev ve arabamı almıştım. İyi ki güzel bir işim var.”
Bunu okuduğumda sadakatsizlik duygusu beni sarsmadı. Ben genel olarak ilişkilerde sadakat duygusuna pek inanan biri değilim. Neyse konu da bu değil. Ama o kadının neden mutfağa gidip elindekileri yerleştirmeye çalıştığını hissini çok iyi anladım. Bazen hiçbir şey olmamış gibi sadece devam etmek isterseniz…
Sonrasındaysa kadının son cümlesini düşündüm; iyi ki güzel bir işim var.
Ne kadar severse sevsin günün sonunda kendini bir erkeğin vicdanına ve merhametine bırakmayan kadınları düşündüm.
Bunu yapabilen kadınlar, yapamayanlara borçlular. Bu nesilden nesle aktarılan bir miras gibi.
Bu kuşaklarda çoğumuzun annesi, anneannesi, nineleri okutulmadılar, çalıştırılmadılar, çok erken yaşlarda ailelerinin kendilerine uygun gördükleri adamlarla evlendirildiler.
Üstelik bu sadece o kuşakla kalmadı.
“Türkiye’deki namus cinayetleri”ni inceleyen akademisyen Dicle Kocacıoğlu’nun “Türkiye’de çok acı var” diyerek intihar etmesi biz kadınlar açısından çok anlaşılır bir duygu.
İşte tam da bu yüzden bir kadının güçlenmesi tüm kadınlığın güçlenmesi anlamına geliyor.
Bu aslında doğal bir seleksiyon. Bunu illa feminist bir felsefe ya da dayanışma kültürü içinde yapmaya gerek yok.
Bir kadın kurtulduğunda bir diğerine el uzatıyor, bir diğeri ötekine… Çünkü erkek devlette, erkek kültürde, erkek hegemonyada kadın olarak ayakta kalabilmek ancak böyle sağlanıyor.
Elbette buraya bir parantez açmalı ve kadının kurdu olan kadınlara da şerh düşmeyelim. Dediğim herkesi kapsamıyor sonuçta. Fakat ayakları üzerinde durabildiği için bir erkeğe eyvallah demeyen kadının paylaşımı bunu gören hangi kadınları mutlu ediyorsa işte orası bizim güvenli alanımız. Orası bizim korumamız gereken bahçemiz.
Yapamayan kadınlar için, izin verilmeyen kadınlar için, öldürülen kadınlar için, tehdit edilen kadınlar için, sadece cinsiyeti kadın olduğu için değer görmeyen kadınlar için kimin ne kadar gücü varsa işte orada daha da yükselmek zorundayız.
Bunun için iş yerinde bize uygun görülen camdan tavanları yıkabilmeli, kurduğumuz evleri de yakabilmeliyiz.