“Biz her şeyi gençliğe bırakacağız. Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir” demişti yıllardır yenmek istedikleri ama yenemedikleri, Cumhuriyetimizin kurucusu, ebedi liderimiz Atatürk.
Öngörülü bir insandı ama müneccim olmadığı için bugünleri göremedi.
Görseydi eminim çok üzülürdü.
Onun göremediğine sevinerek, bizim şahit olduklarımıza üzülerek gençlerin getirildiği hali anlatmak istedim bu kez.
Geçen hafta görgü tanıklarının anlattıklarına göre 25 yaşındaki gencecik bir kadın hırkasını üzerinden sıyırarak kendini hızla gelen metronun önüne bıraktı. Telefonun notlar bölümünde “Ailemin sırtında bir kambur olup asalak gibi yaşamaya çalıştım. Hayallerimden vazgeçmeye zorladım. Ailemden özür dilerim" diye bir yazı bulundu.
Bu intihar münferit değil ve biliyorum ki vicdanlı olan herkesin sırtında bir kambura dönüşüyor.
Tarikat yurdunda gördüğü baskıdan dolayı yaşamına son veren Enes Kara da bizim evladımızdı, atanamadığı için çalıştığı inşatta elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden öğretmen Fedai Kara da…
Borçları yüzünden üniversite kantininde kendini asan Resul Alan da bizim kardeşimizdi, KYK yurdunda bozulan asansörde hayatını yitiren Zeren Ertaş da…
Farklı terör saldırılarında katledilen iki yakın arkadaş Ali Deniz Uzatmaz ve Ozancan Akkuş da bizimdi.
Hepsi bu ülkenin gençliğiydi ve artık yoklar.
Kimisi ölümü tercih etmesine karşın eminim ki hiçbiri ölmek istememişti aslında.
İhmaller, güvenlik politikalarının yetersizliği, kötü yönetim ve dahası gençlerimizi bu ülkede yaşatmıyor. Yaşatamıyor.
Yaşayabilenler günü kurtarıyor. Sokak röportajlarını, sosyal medyayı takip ederseniz çoğunun bu ülkeye, kendilerine ve yarınlara dair hiçbir hayal beslemediğini görebilirsiniz.
Oysa gençlik kaygısızlıktır.
Belki paralel Türkiye’de.
2022 yılında 28 ilde 18- 25 yaş arası 3 bin 243 gençle yapılmış bir araştırmanın verilerinden bahsetmek istiyorum ki üzerimizdeki karanlığı daha iyi anlayalım.
Ankete katılan gençlerin yüzde 62,8’i Türkiye’de geleceği olumlu görmüyor. Yüzde 35,2’si yarınlardan tamamen umutsuz. En büyük dertleri ekonomik sıkıntılar. Hayat pahalılığı onların da ilk sorunu.
Yargıya, siyasi partilere ve gazetecilere güvenmiyorlar. Çünkü her şeyi yakından takip ediyorlar. Birileri onları kandırabildiğini sanıyor ama başaramıyorlar.
En başında dediğim gibi Atatürk’ü kimse yenemiyor. Gençlerin yüzde 83,3’ü için Atatürk çok önemli. Cumhuriyet’i çok seviyorlar.
Çarpıcı kısma geldik; gençlerin yüzde 72,9’u başka bir ülkede yaşamak istiyor.
Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü böylesi benimseyen gençlerin yurt dışında yaşamak istemeleri her şey normal olsaydı paradoks olarak nitelendirilebilirdi.
Şimdi ise onları çok iyi anlıyoruz. Onları anlayıp hiçbir şey yapamamak ise en acısı.
Fırsatı olan gidecek. Öyle birini öldürüp, annesinin yanında, babasının parasıyla kaçan Timur Cihantimur gibi gitmeyecek. Emeğiyle, hakkıyla, aklıyla gidecek. Gidemeyenler de yaşamak istemediği için birer birer eksilecek. En kalabalık yerlerde yapacaklar ki “görün bizi” diyecekler “bari şimdi görün.”
Görün. Lütfen çocukları ve gençleri görün.
Yanlış politikalarınızın insanların hayatlarına ve geleceklerine mal olduğunu görün.
Görmediğiniz takdirde her şeyi bırakacağımız bir gençlik kalmayacak.
Bizim de geleceğimiz olmayacak.
Bu ülke de bu ülkenin gençleri de böylesi yaşamayı hak etmiyor.
Zaten bunun adı yaşamak değil; sürünmek.