Bakmayın son yıllarda Türkiye’de gazetecilerin itibar kaybettiğine.
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Abdi İpekçi gazetecilik yaptığı için öldürüldü bu ülkede.
Susurluk Kazası’ndaki devlet- mafya ilişkisi gazeteciler olmasaydı üstü kapatılıp gidecekti.
Spotlight filmini izleyenler hatırlar, bir grup gazeteci kiliseye meydan okumasaydı papazların çocuk istismarı devam edecekti. Benzer şekilde milyarder Epstein’in ve ünlü pek çok ismin istismarlarının peşine de bir kadın gazeteci düştü. Bugün ağzımız açık okuduğumuz dava dosyaları aslında o gazetecinin eseri.
Yani gazetecilik çok güzel bir iş. Gerçeğin peşinde koşmak, kimseyi değil sadece kamu yararını düşünmek, merak etmek hep merak etmek…
Kolay iş de değil aslında. Ama artık ülkemizde daha zor.
Haber yapıyor gibi görünen ama güçlünün yanında duranlar yalılarında viskilerini yudumluyor.
Ucundan kıyısından hayatına zeval gelmeden haber yapmaya çalışanlar insani olmayan koşullarda yaşıyor. Sigortasız çalıştırılıyorlar, şanslılarsa maaşları asgari ücretin biraz üstünde oluyor, tatili yok, gecesi gündüzü yok. Her an işimden olabilirim endişesiyle hayat geçiriyorlar. Bunlar elbette bir anda olmadı önce medya el değiştirdi, haberin yerini “güç savaşları” aldı. Sendikaya üye olanlar işten atıldı, gözdağı verildi. İnsanlar bu koşullarda yaşamaya mahkum kılındı.
Bir de hala haber yapanlar var. Onların durumu çok çok vahim. En iyi ihtimalle her gün ifade vermeye gidiyorlar. Tutsak kılınıyorlar. Sürgün ediliyorlar. Birçok sevdiğim gazeteci arkadaşım yıllardır yurt dışında yaşıyor. Tabi yaşamak denirse buna.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklamasına göre; Her üç gazeteciden biri işsiz bırakılıyor, gazetecilerin gerçekleri halka iletmesi engelleniyor ve türlü suç uydurularak haksız gözaltı ve tutuklamalarla gazeteciler baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Bugüne bir anda gelmedik. Susarak geldik. Susmayanlara destek çıkmayarak geldik. Aman bana bir şey olmasın diyerek geldik. Çünkü bir şey olduğunda sosyal medyada “yalnız değilsin” paylaşımlarına rağmen yalnızdık.
Yalnızız. Bugün hangi partiden olursa olsun gazetecilerin gününü kutlayanlara rağmen yalnızız.
Bakmayın herkes kendi medyasını kendi oyun bahçesi haline getirdi.
Selda Bağcan’ın şarkısı geliyor aklıma, “Bir şarkı geliyor aklıma, “Yaz gazeteci birisi çalarsa, yaz gazeteci birisi susarsa, yaz gazeteci birisi yanarsa…”
Cesaretin varsa yaz gazeteci de seni kim yazacak?