Başrollerini Meryem Uzerli ve Burak Berkay Akgül'ün paylaştığı; 38 yaşındaki olgun bir kadın ile 18 yaşında toy bir erkeğin arasındaki aşkı oldukça cesurca gözler önüne serdiği için RU dizisi pek bir konuşuluyor bugünlerde...
Dizinin 8'nci ve son bölümü 5 Temmuz'da yayınlanacağı için ilk 7 bölümünü izleyebildim.
Dolayısıyla yazacaklarım final bölümünden bağımsız olacak ama dizinin giriş ve gelişme bölümleri hali hazırda yayında olduğu için çok rahat üzerine konuşabiliriz diye düşünüyorum.
Gün geçtikçe daha da muhafazakarlaşan ülkemizde her şey tabu, otokontrol aldı başını gitti...
Geçenlerde Uraz Kaygılaroğlu'nın 'Aşık Shakespeare oyununun provalarında rol arkadaşıyla öpüşmesi deyim yerindeyse sosyal medyada taşlandı.
Doğum günü partisinde Kenan Doğulu'nun kendi şarkısı Doktor'dan gönderme yapıp Yılmaz Erdoğan'a yönelttiği 'çok sevişmenin zararı var mı?' sorusunu hatırlarsınız.
Şarkıda cevabını veriyor; "Yok çok sevişmenin hiç zararı yok, aşktan ölen varsa söyle"
Aşktan ölen yok ama öldürülen çok...
Giderek büyüttüğümüz nefret kapsülleri için hiç yaşayamadan ölen kadınlar var.
Elazığ'da eski eşi tarafından öldürülen Yüsra Binnaz Çimtay'ın acı dolu paylaşımları gözümün önünden gitmiyor. Bergen benim hayatımı görse o benim filmime gelir, yazmıştı.
Ne yazık ki de sonu öyle oldu.
RU'dan çıkıp buralara nasıl geldin diyecek olursanız; sadece tersinden okunan bir masal olduğu aforoz edilen RU'nun aslında kimseye bir zarar vermediğini anlatmaya çalışıyorum.
Her yaşta aşkın mümkün olabileceğini anlatıyor sadece.
2016 yapımı başrollerini Serenay Sarıkaya ve Nejat İşler'in paylaştığı "İkimizin Yerine" filmini hatırla mısınız?
Genç bir kız ve edebiyat öğretmeni arasındaki aşkı anlatıyordu. O dizi RU kadar taşlanmadı neden?
Çünkü o alışılageldik bir masaldı.
Bence asıl konuşulması gereken RU'nun iyi bir dizi olup olmadığı...
Ve bence maalesef bu sorunun yanıtı kocaman bir HAYIR...
Evet RU cesaretinden dolayı özellikle de böyle bir dönemde ayakta alkışlanacak, şapka çıkarılacak bir iş...
Ancak sapır sapır dökülen senaryosunu, klişe repliklerini çıplaklığının ardına gizlemiş bir iş...
Keşke RU'nun sevişme sahneleri kadar gerçekten iyi bir dizi olup olmadığı tartışılsaydı...
Uzun yıllar boyunca televizyonda sinema ve kültür sanat programları yapmış hala da bu işler üzerine yazan, çizen, düşünen bir kişi olarak bir yapımı gerçekten yazımı, yönetimi, oyunculukları ve diğer tüm unsurlarıyla tartışıp nasıl daha işler yapabiliriz diye düşünmek varken sığ sularda boğulmaktan kurtulamadığımız için üzgünüm.
Dizinin yedinci bölümündeki kamp sahnesi kadar yapay daha az şey izledim ömrü hayatımda...
Parlak ışıklar, güzel müzikler, hoş bir manzara...
RU benim için kocaman bir albümün özene bezene çekilmiş fotoğraf albümü gibi...
Tıpkı "Kimler Geldi Kimler Geçti" gibi...
Özetle RU'daki sevişme sahnelerinde dünyadaki örnekleriyle kıyaslayınca abartılacak bir şey yok ama bir kadın olarak Meryem'in bedenin fazla sömürüldüğü deyim yerindeyse "etinden" fazlaca yararlanıldığı bir gerçek.
Son günlerde gündemi ziyadesiyle meşgul eden Hülya Avşar polemiğine değinmek dahi istemiyorum. Bence sosyal medya kullanıcıları gereken cevabı verdi kendisine. Bir insanın hamuru neyse odur. Meryem'in verdiği yanıtlar hiçbir savunmaya da gerek bırakmadı bana kalırsa. Hülya ava giderken avlanmış oldu.
Umarım gelecekte yasaklansın, kaldırılsın gibi çağ dışı söylemleri konuşmak yerine bu memlekette yaşayan insanların daha iyisini hak ettiği, zamanlarının kıymetli olduğu ve aptal yerine konmadan iyi projeler izlemeye hakkı olduğu konuşuruz.