Bahar her anlamda geldi memleketimize… Bahar demek aynı zamanda açık havadaki festivaller, konserler demek… Pandemi boyunca müzik sektörünün yaşadıklarını hepimiz çok yakından, kalbimiz burkularak izledik. Şimdi memleketin dört yanında rengarenk konserlerin olması elbette harika ancak artık bir üst seviyeye geçmemiz gerekiyor. Nedir bunlar? İnsanların festival alanında yiyecek-içecek kuyruğu, tuvalet çilesi gibi işkencelerden hızla kurtarılması gerekiyor. Yakın zamandaki bir deneyimimi paylaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu Küçükçiftlik Park’ta düzenlenen Hıdırellez İstanbul, son zamanların en yüksek katılımlı festivallerinden bir tanesiydi. Gaye Su Akyol, Dubioza Kolektiv, BaBa ZuLa, Cümbüş Cemaat, Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası ve Seyyah'ın sahne aldığı festivale 3-4 bin kişilik bir katılım beklenirken 10 bin kişinin alanı doldurması organizasyonu da şaşırtmış ve mutlu etmişti. Belli ki bu kalabalığı beklemeyen şirket hazırlıksız yakalanmıştı. Öncelikle bir festivalde 3 çeşit yiyecek alternatif koyamazsınız. En basitinden evinizde bir misafir ağırladığınız zaman bile 5-6 çeşit alternatif bulundurursunuz. Yalnızca hamburger, sosisli ve kokoreç üçgenine hapsedilen seyirci bu yiyeceklerin hazırlanmasının biraz da zaman alması sebebiyle en az 2 saatini kuyrukta geçirdi. Bu bir grubun sahne aldığı süreden bile fazla. Bu demek oluyor ki öğlen 14.00’ten gece 00.00’a kadar alanda takılan bir festivalci en az iki sanatçıyı metrobüs kuyruğu gibi sonsuzluğa uzanan kuyruk sebebiyle izleyemeyecek.
Festivalin en yüksek performanslı grubu Dubioza Kolektiv tam da akşam yemeği saatlerine denk geldiği için çok ciddi bir kalabalık bu efsane performanstan mahrum kaldı. Basit gibi görünen ancak festival keyfini ciddi anlamda sekteye uğratan bir durumdan söz ediyorum. Hemen ecnebi memleketlerdeki muadil festivallere bakalım. Bir kere bu kadar keskin giriş yasakları bize özgü. Yurt dışında konaklamalı bir festivalde bir katılımcılının karpuzu ve damacana suyuyla içeriği girdiğini görmüştüm. Çünkü organizasyon zaten oraya giriş yapan kişinin her şekilde oradan bir harcama yapacağını biliyor. O yüzden insanların bir damla suyuna, bir paket bisküvisine göz dikmiyor. 30 bin kişinin olduğu bir festivalde yemek kuyruğunda 15 dakikan fazla beklediğimi hatırlamıyorum çünkü inanılmaz bir çeşitlilik var. Ayrıca dilim pizza ve makarna gibi alternatif yiyecekler çok hızlı ve uygun fiyatlı bir şekilde katılımcıları festival coşkusundan kopmadan alana geri dönmelerini sağlıyor. Ayrıca bu tarz festivallerde yerel üreticilere de yer açılarak hem daha sağlıklı hem de daha çeşitli yiyecek alternatiflerine yer açılabilir. Yani isteyince alternatif çok. Dar alana hapsolup insanları 2 çeşit hem de çok pahalı ücretli menülere hapsetmek, özellikle de bu ekonomik şartlarda çok acımasız geliyor.
Bir festivale gelmek yol, yemek, içecek ve festival biletini de sayarsak tek bir kişi için minimum 2 bin liradan aşağı düşmüyor. En büyük kitlesi gençler ve öğrenciler olan bu tarz etkinliklerin daha insaflı olması gerektiğini düşünüyorum. Bir diğer konu da headliner olarak çıkan isimlerin makus kaderi… Özellikle Pazar günü olan bir etkinlikte ertesi gün hafta başı olduğu için son çıkan isim sahnede seyirciyi gerçekten orada tutmaya değer bir şov yapmıyorsa maalesef gözden çıkarılıyor.
Hıdırellez İstanbul’da da benzer bir şey oldu. Günün erken saatlerinden itibaren ve Seyyah, Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası, Cümbüş Cemaat ve BaBa ZuLa ile coşan seyirci Balkan topluluk Dubioza Kolektiv’in yüksek enerjili performansıyla eğlenceye doydu. Haliyle Gaye Su Akyol’un kostümleri, hitabeti, Barış Manço'dan Erkin Koray'a uzanan Anadolu Pop temalı repartuarı yorgun kitleyi mekanda tutmaya yetmedi. Özetle insanların bir festivale giderken, tuvalet ve yemek kuyruklarında helak olacağını düşünmesi bile vazgeçmesi için yeterli bir sebep olabilir. Fahiş fiyatlar da cabası. Dolayısıyla acilen seyirci dostu önlemler alınması şart. Herkese bol festivalli, konserli, şenlikli bir yaz diliyorum.