Yapay Zekamız var, yasamız yok! Kaptanı olmayan gemi gibiyiz…

Bence günümüzün en önemli ve kritik konusu Yapay Zeka. Neden mi? Önce bu güzelliğin geçmişine bir bakalım… 

Yapay Zekanın miladı 1956 yılında Dartmouth Konferansı’nda John McCarty, Marvin Misky ve Claude Shannon isimli bilim insanlarının onu tanımlaması ile başlıyor. ‘Akıllı Makineler Yapmanın Bilimi’ olarak nitelendirilen Yapay Zeka, o yıldan bu yana hızla gelişiyor. Tutabilene aşk olsun… 

Türkiye ise bu sürece 2015 yılında dahil oluyor. Etiya isimli Türk firmamız bir yıl süren Ar-Ge çalışması neticesinde ülkemizin ilk Yapay Zeka ürünü geliştiriyor ve başka Arap ve Amerika olmak üzere global pazarlarda göğsümüzü kabartıyor. 

Günümüzde neredeyse her teknolojik üründe payı parmağı olan Yapay Zeka, en belirgin olarak otonom araçlar, botlar ve dijital yardımcılar, öneri altyapıları, akıllı ev teknolojileri ve sağlık verileri analizi gibi alanlarda aktif olarak görev alıyor. 

Türkiye bu alanda Ulusal Yapay Zeka Endeksi’ne 160 ülke arasında 47’nci sırada yer alıyor. Gayet iyi bir noktada olduğumuz, alkışlanacak bir durum bu. 

Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Teknoloji ve İnovasyon 2025 raporu yayınladı. Raporun ana fikri Yapay Zeka. Haliyle her birimizi ilgilendiren birbirinden ilginç sonuçlar ortaya ile karşı karşıyayız. 

Rapor Yapay Zekanın ekonomileri dönüştürdüğünü ve global dünyaya yeni fırsatlar yarattığını gözler önüne seriyor. Özellikle bu gerçekliğin dünya dijital dönüşümde önemli bir güç haline gelecek olması, “Bakalım başımıza daha ne tür dertler açacak?” sorusunu da aklımıza kazıyor. 

Rapora göre Yapay Zeka 2033 yılına kadar 4.8 trilyon dolarlık bir değere ulaşacak. Başta ABD ve Çin'de olmak üzere 100 şirket şimdiden kendini bu sürece hazırlamış durumda. Kurumsal AR-GE harcamalarının yüzde 40'ını Yapay Zeka alt yapısı için harcıyorlarmış. 

Görüyorsunuz; Yapay Zeka artık tüm dünyayı kasıp kavuran yeni gerçekliğimiz… 

İnsanlık için iyi mi kötü mü? Bunu yakın zamanda çok net anlamaya başlayacağız. Peki bu kontrolsüz (!) sanal dünyaya karşı herhangi bir önlemimiz var mı? 

Bence esas odaklanmamız gereken konu bu… 

Tam da bu sırada iş dünyası temsilcilerinin yapay zeka ile ilgili değerlendirmelerine bir bakalım isterseniz. 

Biliyorsunuz artık ülkemizde de çok sık duyduğumuz Karalık Fabrikalar var. Yapay Zekalı metal yaka robotların çalıştığı bu tesislerde otomasyonun üretimi ve yönetimi mühendisler ve teknikerler tarafından yapılıyor. Tüm dünyanın aklını meşgul eden konu şu: Bu tesislerde görev alan metal yakalı robotların çalışma koşullarının planlanacağı, bakım süreçlerinin takip edileceği ve herhangi bir hata tespitinde robotun elden çıkarılma ya da onarım sürecinin yönetileceği kurum içerisinde bir departman var mı? 

Valla varmış! Bunun adına Otomasyon İK diyorlar… 

Avrupa ve ABD’de kullanılmaya başlanan Otomasyon İK’lar da Yapay Zeka destekli uygulamalardan oluşuyor. Robotların tüm datalarını hafızasında tutan bu uygulamalar, artık bunları en doğru şekilde yönetmek için devreye giriyor ve robotları denetleyip takip ederek, yapılan işin en doğru şekilde neticelenmesine katkı sağlıyor. 

Harika değil mi? 

Her alanda Yapay Zeka hızlı bir şeklide kendini entegre etmeye başladı. Bu teknoloji adına bir çığır niteliğinde. Peki ama ya madalyonun diğer yüzü! 

Yapay Zeka’ya ilişkin regülasyonlarda ne durumdayız?

Olası yapay zeka kaynaklı bir hatada hangi kanun & yasa devreye girecek? 

Yapay zekanın bu kadar yaygınlaşacağı bir ortamda bu iki sorunun yanıtı nedir? 

Gelişmiş ülkelerde buna yönelik adımlar atılmaya başlamış. Peki ülkemiz bu konuda ne yapıyor? 

Konuştuğumuz bir iş insanı bu karmaşık durumu şu cümleler ile anlatıyor: 

“Yapay zekaya ilişkin bir hukuk, kanun maalesef bulunmuyor. Peki Yapay Zeka kaynaklı olası bir hatada kimi sorumlu tutacağız? Robotu mu, onu üreteni mi, uygulamayı yazanı mı, geliştireni mi? Kimi?  Yapay zekaya ilişkin regülasyonlar tüm dünyada henüz netleşmiş değil. Kanunen bir yaptırımı olmadığı için bu durum yapay zekayı işine adapte etmek isteyen kurumları zorluyor ve bundan uzak durmalarına neden oluyor.” 

Sevgili dostlar, şundan emin olun ki; her sektör kendi çapında Yapay Zekayı iş koluna entegre etmek istiyor. Fakat yukarıda sözünü ettiğim ‘açıklar’ nedeniyle, bu süreci ye rafa kaldırıyor ya da çok yavaş ve deneyimleyerek hareket etmeyi tercih ediyor. 

Biz eğer 2033 yılındaki 4.8 trilyon dolarlık büyük pastadan pay almak istiyorsak, o zaman elimizi çabuk tutmalıyız. Bunda yol alan ülkelerin kazanacağı aşikar. 

Kısacası; Yapay Zekayı sadece kullanmak yetmiyor, bunun yasal alt yapısını da hazırlamamız lazım ki, sanal alemin bulutlarda süzülen dünyasında başımıza türlü belalar gelmesin.