Son zamanlarda çok sık dillendirdiğim bir söz var. Birçoğunuzun bildiği bu sözü hatırlatma amaçlı tekrar paylaşma gereği duyuyorum.
“Tanrıyı kendine güldürmek istiyorsan, ona planlarından bahset”
Adeta yüzüne bir tokat gibi savruldu değil mi? Normal, çünkü bu sözüm amacı da o zaten. Sizi kendinize getirmek. Fazla uçmamak, uçanları bir çırpıda yere indirmek…
Bakın; 52 yaşındayım ve size yemin ediyorum, bugüne kadar hayatıma dair ne planladıysam, bir şekilde tanrının haberi olmuş. Artık kim yetiştirdiyse, olacak işlerin bile olmaza dönmüş, her defasında yaptığım ince planlarımı revize etmek durumunda kalmışımdır. Mesela ergenlik döneminde;
Evladım büyünce ne olacaksın?
Bize sorulan sorulardan biri bu değil miydi? Yani. Burada ‘bir şey’ olmaktaki kasıt ‘hangi mesleği yapacaksın’ ile eş değerdir.
Bana sorduklarında hep ‘doktor’ derdim mesela. Beyaz önlük, havalı cümleler, dolgun maaş ve halkın gözündeki itibarı bu mesleği icra etmem için beni dürten sebeplerdi. Akrabalarımız arasında doktor olanlar da vardı ve rol model olurlardı bana. Kim sorsa bu mesleği yakıştırırdım kendime nedense. Ve yine olan oldu ve araya tanrı girdi, benim plan yine çorbaya döndü. Yeteneklerim doğrultusunda önce şarkıcı oldum, sonra da ülkemizin önemli gazetecilerinden biri (!). Şimdilerde ise 30 yıldır medya havuzunda yüzen hala acar bir iletişimciyim. Ne oldu bizim plan? Uçtu gitti…
Sadece bu mu? Hayır tabii ki…
Bir ara kendi işimi kurmaya karar vermiştim. Dil eğitimi için gittiğim İngiltere’de tanrı yine beynimi karıştırmış, güzel bir fikrini aklıma düşürmüştü. Neden olmasın dedim ve her yurt dışına giden genç arkadaşlar gibi ülkemin yolunu tuttum. O yıllarda KOSGEB’in kadın girişimcilere yönelik hibe programları vardı. Eşimi hızlıca bu programa kayıt ettirdim. Bir yandan kurslarda eğitimler devam ediyor, diğer yandan da iş fikrimize yönelik kurumsal kimlik çalışmalarını yürütüyoruz. O kadar keyifli ki; anlatamam. Üzerine koyduğumuz her fikir tuğlası, devasa bir yapıya dönüşüyor ve siz buna şahit oluyorsunuz. Tarihi imkansız bir mutluluk. Bildiğin ailecek uçuyoruz.
Nişantaşı’nın göbeğinde dükkanımızı tutuyoruz. Güzel bir marka adı, logo ve dükkan dizaynı vs. derken harika bir açılış yapıyoruz. Gazetelerde boy boy haberlerimiz yayımlanıyor. Satışlar da gayet güzel gidiyor. Dükkanımızın kirasını bile çıkartabilir konuma geliyoruz. Ancak bakın tanrının işine ki, birileri yine kendisine “Yetiş ya rab! Adam köşeyi dönmeden bir şey yap” diye haber uçurmuş. Haliyle tepetaklak oluyoruz. Gerekçemiz de ne oluyor biliyor muşunu z? Bize hibe sözü veren KOSGEB’in üçüncü bunu ertelemesi. Maalesef KOSGEB’e güvenerek, elimizdeki tüm birikimi dükkana yatırmanın hüsranı içerisinde kepenk indiriyoruz. İnanı bana kendimizi 4 yılda zor toparlıyoruz.
E ne oldu şimdi? Benim bir suçum var mı bu işte? Tek suçum güvenmek, dahası yok!
Bu konu aslında sadece işinle ilgili de değil.
Ev alacaksın; planlıyorsun, alamaz hale geliyorsun. Araba alacaksın; harika bir plan oluşturuyorsun, bu da olmuyor. ‘Emekli olunca Ege’de küçük bir köye yerleşeceğim’ diyorsun. Ona göre kendini planlıyor ve emekli oluyorsun. Bir de bakıyorsun o da hayalden öteye geçemiyor. Planlar her zamanki gibi yine suya düşüyor.
En basitinden bahsedelim;
Benzin alıyorsun mesela 45 liradan. Planlıyorsun çünkü kendini. “Hanım, bu sefer harika bir iş yaptık, depoyu bu rakamdan doldurduk’ diyorsun. İkiniz de haklı bir gurur yaşıyorsunuz. O da ne? Ertesi gün benzine 1 lira indirim oluyor. Yine anlamsız planlamanın saçma sapan üzüntüsüne bürünüyorsunuz.
Şimdi burada kime kızacağız? Tanrıya mı, yoksa kendimize mi veya kendisine güvenmemiz için bizi her seferinde test eden yöneticilerimize mi? İnanı ben işin içinden çıkamıyorum. O nedenle de yine bu sorunun yanıtını size bırakıyorum.
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde yeni bir orta vadeli program açıklandı. Kumandamızın hangi tuşuna basarsak basalım karışımızda Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz ve ekonomi yönetiminin üst düzey yöneticilerinden oluşan 9 önemli isim halkın karşısına geçerek güven tazeliyor. Önümüzdeki 3 yılı kapsayan yeni Orta Vadeli Program’ın (OVP) maddelerini teker teker açıklanırken, bizler de her zamanki gibi ilgi ile izliyoruz.
Anlaşılan iktidarımızın da benim gibi tanrı ile araları çok iyi değil. Neden derseniz, mevcut planları suya düşmüş ki; yenisi için yine bir araya gelmiş, gerekçeleriyle birlikte açıklamalarda bulunuyorlar.
Sizleri bilemem ama, benim burada anlamadığım birkaç husus var. Şöyle ki;
2005 yılından bu yana, 2006 – 2027 yıllarını kapsayan toplam 20 orta vadeli program açıklamışız. Planlar içerisinde gerçekleşen var mı? Benim bilgim bu soruyu sorana kadar var.
Her biri 3’er yıllık olan bu planları neden her yıl güncelleme gereği duyuyoruz? O zaman bu orta vade değil de kısa vadeli planlar olmuyor mu? Bunun da yanıtını ben de yok.
Merak edenler Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın resmi web sayfasına bir göz atsın. Hepsi orada yılları itibariyle detaylarıyla yazıyor.
Yarım asrı geçen hayatımın bana planlar konusunda öğrettiği en önemli şey nedir biliyor musunuz?
Planlamanın kısası, ortası, uzunu olmaz. Onun GERÇEKLİĞİ vardır ve tüm planlar bunun üzerine kurulur. Gerçekleşmesi hayal olan planlar ‘DEJAVU’dan öteye geçemez ki; bunları hep birlikte yaşayıp görüyoruz.
Tanrının tüm planlarımızı detayları ile birlikte bildiğini, gördüğünü ve takip ettiğini biliyoruz. Emin olun; gerçekliği olmayan planları tanrı bile pas geçiyor.