Bugünlerde neredeyse herkesin dilinde bir ‘Date’ kelimesi dolaşıyor. ‘Date’ aşağı ‘Date’ yukarı. Neredeyse yönümüzü şaşırdık! Haliyle de her an bir merak içerisindeyiz.
Hemen hemen herkes bir an önce doğru eşi bulma derdinde. Bu elzem derdin çaresini ise sayısını bile hatırlamadıkları Date’lerde arıyorlar.
Acaba bugün kimin Date’i var ve kiminle buluşacak?
Nerede buluşacak?
Sonuç ne olacak?
Tamam mı, devam mı?
Bu sorulara yanıtlar ararken aklımızı yitireceğiz.
Kulağa da o kadar hoş geliyor ki; birilerinin “Date’m var” demesi. Sanki biz çıkıyormuşuz gibi içimiz kıpır kıpır oluyor.
Eskiden de vardı elbette, ama böyle değildi!
Mesela 30 yıl kadar geriye gidelim. O yıllarda en kıymetli Date aracımız MSN, MIRC ve ICQ gibi sosyal ağlardı. O zamanların en meşhur sosyal çöpçatan ağları bunlardı. “Olduğu kadar olmadığı kader” edasıyla bir şeyleri dener, gerisini takdiri ilahiye bırakırdınız. “Ya tutarsa” deyip istihareye yatar, genellikle hayal kırıklığı yaşardınız.
Yani eskiden birileriyle tanışma ortamlarımız çok sınırlıydı. Hayatımızda internet ya yoktu ya da pek yaygın değildi. Şimdi öyle mi? Elbette hayır. Akıllı telefonunuzun olması yeterli. Instagram, Facebook ve Tiktok en popüler “Date” kanalları. İlgili uygulamalar size zaten yön veriyor. Size kalan ise sadece ekranı sağa sola, aşağı yukarı kaydırarak, sizin için en uygun olanlar arasından birilerini seçmek. Buralarda tanışıp yol alabiliyor, bahtınıza ne çıkarsa da ya alemin kralı ya da kraliçesi oluyorsunuz.
Buluşmanın seyri belirliyor aslında ona ayıracağın süreyi. Bazen 5 dakikada notunu veriyor; uzaktan görüp, yanına bile gitmiyorsun. Bazı zamanlar ise saatlerce süren sohbetin tadını çıkarıp kendine ders eyliyor, masadan kalkmamak için bahaneler üretiyorsun.
Hatırlarsanız benim de beğenerek izlediğim Issız Adam isimli bir film vardı. Ne imrenirdik ‘Adam’a. Hayatındaki vurdumduymazlığına ve rahatlığına. Acaba günümüzde Date tutkunları birer Issız Adam ya da Issız Kadın olma peşinde mi? İnsanın aklına gelmiyor değil.
Seraplar, Yarenler, Dilanlar, İremler;
Berkaylar, Cenkler, Muratlar, Orkunlar…
Bu güzel insanların her biri aynı yoldan geçmiş, deneyimlemiş, hatalar yapmış, bazılarını telafi etmiş, elemanların birçoğunu raflarda çürümeye bırakmış ama, yılmamış, Date’lere devam ediyor.
Peki ya sonuç!
Date’lerde mutlu son acaba kaçında ya da kaçıncı buluşmada geliyor. Benim şahit olduklarıma bakarsanız, minnacık derler ya, aynen o kadar. Çünkü her iki cins de o kadar doyumsuz ki; karşısına Brad Pitt ya da Angelina Jolie de çıksa bir bahane uydurabiliyor. O an Keban Barajı bile olsan elektrik alamıyorsun. Nedenlerin bazıları o kadar saçma kalıyor ki;
“Beni ayakta karşılamadı”
“Sandalyemi çekmedi”
“Çok kabaydı”
“İnsan ruhundan anlamıyordu”
“Fakirdi”
“Hesabı bana kilitledi”
“Otopark ücretini bana ödetti”
“Aklı fikri cinsellikteydi”
Dikkat ederseniz bahanelerin neredeyse tamamı hissetmek ile ilgili. Eskiden boy kısalığı sorun olurdu. Tipe çok önem verilirdi. Güzel ya da yakışıklılık kavramı öne çıkardı. Fiziği güzel kadınlar ya da yapılı erkekler dikkat çekerdi. Şimdi öyle değil. Date’e çıkmanız için bir şeye benzemeniz yeterli. Ancak işte o ilk göz göze geldiğiniz an var ya! Ne oluyorsa; o an ya ortamı anında terk etmek istiyorsunuz ya da gözlerde kaybolup sohbetin tadını çıkarıyor, her şeyi akışına bırakıyorsunuz.
Peki ya aşk. O ne olacak? Bulunabilecek mi bu şekilde? Peki ya mutluluğu Date’lerde ararken yanı başımızdaki unuttuklarımız. Hani o fark etmediklerimiz. Hayalimizdeki insanı uzaklarda ararken, elimizi uzatsak dokunabileceğimiz mesafedeki kıymetlilerimiz. Onlar ne olacak?
Uzun lafı kısası bence Date dediğimiz tanışma yöntemi modern dünyamızın en önemli parçası ve çok değerli. Bunu kıymetsizleştiren maalesef usul bilmemek. Bu da tabi insanlarımızdaki ilişki tecrübesizliğinin bir neticesi.
İster kadın olun ister erkek! İşte benden size Date sırları;
Dalga geçmeyin!
Saygılı olun!
Rezil etmeyin!
Biraz olsun ciddi yaklaşın!
Gururuyla oynamayın!
Umutları boşa çıkarmayın!
Ve en önemlisi de Şans Verin!
Date’niz bol olsun!