27 Eylül 2024'ten bugüne bir babanın feryadı, toplumun karayan yarası Rojin Kabaiş...
Rojin'in babası adalet arayışına devam ediyor. Baba Kabaiş, Narin Güran cinayetinin ikinci duruşmasının görüldüğü gün Diyarbakır Adliyesi önüne gelip feryat etti.
"Niye gözler kapanmış, kulaklar tıkanmış, niye hiç kimse ses çıkartmıyor? Ciğerim yanıyor. Üniversiteye okutmaya götürdüm, hiç kimseden ses çıkmıyor, niye korkuyorsunuz? Üniversiteden korkmayın, yurttan korkmayın. Devletindir. Ama bu kız da devletin evladıydı. Okumak istiyordu. Ciğerim gitti, bitti..."
Öyle zor bir acı ve öyle bir feryat ki vicdanı olan herkesin de ciğerini yaktı. Peki toplumun vicdanına ne olmuştu? Toplumumuz ölen, öldürülen kadınlara karşı neden bu kadar duyarsızlaştı? Ya da duyarsızlaştırıldı. Oysaki toplumu var edenler kadınlardı. Kadınlar olmasa hiçbir insan evladı dünyaya gelemezdi. Ne oldu da hayatlarımızı borçlu olduğumuz kadınları koruma konusunda bu kadar başarısız bir toplum haline gelindi? Yetmedi bir de işlenen kadın cinayetlerine karşı kör, sağır ve dilsiz olundu. Sevgili okurlar bugün yüreğim buruk, ciğerim yanıyor. Çünkü sizlere Rojin Kabaiş’'in sır dolu ölümünden biraz bahsedeceğim.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Çocuk Gelişimi Bölümü 1. sınıf öğrencisiydi Rojin Kabaiş. 27 Eylül akşamı, arkadaşlarına Van Gölü'nün kenarına gideceğini söyleyip kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamamıştı. Acı haber 18 gün sonra gelmişti. Rojin'in cansız bedeni, kaybolduğu yerden 20 kilometre uzaklıkta, Mollakasım mahallesinde bulunmuştu.
Otopsi sonucunda Rojin'in ölüm nedeni suda boğulma olarak belirtildi.
Ancak Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş, kızının intihar ettiğini düşünmediğini söyledi. Baba Kabaiş kızının cansız bedeninde 2 erkeğe ait DNA örneği bulunduğunu söylemişti. Van Barosu bu iddiayı doğrulamış ancak bu DNA'ların üzerinde şüpheli bir bulgunun tespit edilmediğini açıklamıştı. Raporda elde edilen bulgulara bakıldığında ise boğulmanın nasıl gerçekleştiği hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı belirtildi.
Kabaiş ailesinin büyük acısı onların gerçekleri aramasının önünde engel değildi. Rojin’in ölümünün sebebi neden bir türlü çözülemiyordu? Gerçeklerin üstü kapatılıyorsa neden ve kimler tarafından kapatılıyordu?
Van Barosu Kadın Hakları Merkezi'nde avukat Zeynep Demir'in “Detaylı aramaların geç başlatılması, yaşanılan dört günlük zaman kaybı olmasa bu dosya aydınlatılabilirdi. Telefonun aylar geçmesine rağmen henüz açılamaması bu dosya açısından ciddi anlamda farklı şüphe meydana getiriyor. Aslında sürekli babanın da kamuoyunun da 'bu dosya intihar değil' demesinin sebebi bu. Çünkü intiharı kuvvetlendiren bir delil yok elimizde. Böyle bir delilin olmaması diğer ihtimalleri meydana getiriyor ve hepsinin de değerlendirilmesi gerekiyor.” sözleri de, davayı merak eden herkesin soru işaretlerinin artması için yeterliydi.
Sevgili ve çok kıymetli Doğan Cüceloğlu hocamın "Yeniden İnsan İnsana" adlı kitabında bahsettiği gibi. "içeriği ne olursa olsun, bir sorunu çözmek için insanların düşünce alışverişinde bulunmaları, bir başka deyişle, iletişim kurmaları gerekir."
Ben bugün düşüncelerimi, medya sayesinde haberdar olduğum Rojin Kabaiş için ifade etmek istedim. Türkiye'nin batısından, doğusuna, her neresinde olursa olsun, yaşanan her bir acı, hepimizin acısı olmalıdır. Toplumumuz ancak birlik ve beraberlik içerisinde olursa güçlü olabilir. Rojin sahipsiz değildir. Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş'e sesleniyorum. Acın, acımızdır. Evladının ölümüne karşı verdiğin mücadelede yanındayız...