Güvenmek Gerçekten Bu Kadar kolay mı?

YARALAR GERÇEKTEN İYİLEŞİR Mİ ? YARA OLMASA BİLE, SAHİ GÜVENMEK GERÇEKTEN BU KADAR KOLAY MI ?

Merhaba sevgili okurlar, bu haftaki yazım hepimizin yarası olabilecek bir konuyla ilgili. Hayat, daha doğrusu insanlar, zaman zaman hepimizde yaralar açmıyor mu? Yarasız insan var mıdır? Sanmam. Keşke olsa ama yaşadığımız dünya ve içinde bulunduğumuz çağ buna pek de müsait değil diye okuyorum. Şimdi gel gelelim "yaralanmak" kavramına.

TDK'daki tanımına göre yaralanmak:

Yaralamak eylemine konu olmak, bir yerinde yara açılmak, yaralı duruma gelmek.

mecazen: gücenmek, incinmek, kırılmak.

Benim burada sizlere bahsetmek istediğim "yara" kavramı, mecazi bir yarayı tanımlayacak. Genellikle en yakınımıza kadar gelebilenler soyut yaralar açabilirler.  Bireysel yaşantıda, bir insanın ancak yakınlık duyduğu kişi güvenini yaralayabilir. Tanımadığınız bir insan sizin güveninizi zedeleyemez.

Çünkü adı üstünde tanımıyorsunuzdur. Peki ya sevdiklerimiz? En değer verdiklerimiz ve nihayetinde en çok güvendiklerimiz?

Hayat denilen bu kaosun içinde bir şeyler oluyor ve en güvendiğimiz insan güvenimizi yaralayabiliyor. Güveni kıran olaylar ve nedenler herkese göre değişkenlik gösterebilen spesifik konular olduğu için, örneklemeye başlarsak sanırım yazıyı bitiremem. Nihayetinde güven duygusu zedelendiğinde geriye artık güvensizlik kalıyor. Sonrasında ise insanlar, bu güvensizlik duygusunun zamanla iyileşebilen bir hissiyat olduğunu ve tekrar güvenmenin mümkün olduğunu söylüyorlar.

Ancak güvenmek sahiden bu kadar kolay mı? Bana kalırsa değil. Özellikle de günümüz dünyasının, insanının evrimini ve daha bütünlüklü bir perspektiften toplumsal evrimi okuyabilen birisine göre güvenmek çok daha zor olacaktır.

Sözlerimi Bertrand Russell'ın şu sözleriyle tamamlamak istiyorum. "tüm sorun, aptal ve fanatik insanların her şeyden çok emin olmalarıdır. Fakat zeki insanlar şüphecidirler."