Bir geminin ayaklanması bir devrimin provası

1905'TEKİ BİR GEMİNİN AYAKLANMASI VE BİR DEVRİMİN PROVASI!

FİLM HAKKINDA: Potemkin Zırhlısı, 1925 Sovyetler yapımı sessiz filmdir. Özgün adı Bronyenosyets Potyomkin olan film Türkiye'de ilk kez 1927 yılında gösterilmiştir. Rusya'nın ve Avrupa'nın en eski ve büyük film stüdyosu olan Mosfilm tarafından yapılan filmin yönetmeni Sergei Eisenstein'dır.

Yazan: N. F. Agadzhanova-Shutko

Kurgu: Sergei Eisenstein

Görüntü Yönetmeni: Eduard Tisse

Film Potemkin adlı savaş gemisindeki mürettebatın dayanılamaz yaşam şartlarından bezmesiyle başlar. Çar rejiminin subaylarına karşı başlattıkları ayaklanmanın sonucunda, mürettebat gemiyi ele geçirir. 1905 yılında Rusya'nın Karadeniz Filosuna bağlı Savaş Gemisinde geçen bu filmde gelişen olaylar son derece dramatik olarak işlenmiştir. Film, Haziran 1905'te işçilerin subaylara karşı ayaklanmasıyla bilinen, tarihte yaşanmış gerçek bir ayaklanma olan, Potemkin Zırhlısı Ayaklanması'nı anlatmaktadır.

Film analizime başlarken bir konuya açıklık getirme gereği duydum. Filme gerek izleyenler gerek eleştirmenler tarafından metaforik anlamlar yüklenmiş. Ancak Sergei Eisenstein'ın sinema anlatımında böyle bir durumdan bahsedemeyiz. Çünkü Eisenstein sinemayı, sanat ile bilim arasında köprü kurarak yükselebilecek bir alan olarak görüyordu.  Takdir edersiniz ki böyle bir yönetmenin sanatında, anlatımın zorluklarında kaybolmaktansa, gerçekçi bir anlatı dilini tercih etmesi daha olağandır.

Sergei Eisenstein'ın "Potemkin Zırhlısı" filmi epey deneysel bir filmdir. 1905’te St. Petersburg’da ortaya çıkan bir ihtilal denemesini anlatan film, izlediğimiz mutlu son ile bizlere devrimin sempatizanlığını da yapar. Bir yandan da yıkılmak üzere olan iktidarın ne kadar vahşileşebileceğini gözler önüne serer. Filmdeki "Odessa merdivenleri" bölümü bu vahşeti anlatır. Buradan da okuyabileceğimiz üzere, Eisenstein, sinemayı halkta uyandırıcı bir etki yaratmak için öğretici ve gerçekçi bir yol olarak görmüştür. Burjuvanın kalıplaşmış anlatım tekniklerinden son derece kaçmış, deneyci bir yol izlemiştir. Etkileyici kurgu teknikleriyle de, yönetmen hem kendi montaj yeteneklerini test etmiştir hem de sinemada kurgunun önemini ortaya çıkartmıştır. 

"Potemkin Zırhlısı Ayaklanması" 1917'de gerçekleşecek olan Ekim Devrimi'nin bir provası niteliğinde olduğu için film, 1925 yılında Sovyet hükûmeti tarafından bir devrim propagandası filmi olması için özellikle ısmarlandı. Ama Sergei Eisenstein bunun da ötesine geçerek filmde kurgu (montaj) ile ilgili kuramlarının tamamını deneme fırsatı buldu. Ortaya sinemasal açıdan da devrimci bir film çıktı, artık sinemada kurgunun hayati bir önemi olduğu anlaşılmıştı."

Filmin asıl başarılarından birisi ise izlerken algımızda kurduğu etkidir. Mesela uyuyan gemi çalışanları arasından geçerken sakarlık yapan bir askerin, suçu uyuyan bir gence atarak gencin kırbaçlanmasına sebep olduğu sahne son derece gerçekçi bir sahnedir. Acı hat safhada yansıtılır. Sansür yoktur.

Yine buna benzer sahnelerden birisi de gemideki çalışanların çürümüş etleri yemeye isyan etmesi üzerine gerçekleşir. Gemi sağlıkçısı "etleri yıkarsanız üzerindeki kurtlar gider o şekilde yiyebilirsiniz" der. Sonrasında işçinin, "Japonya’daki tutsak Ruslar bile daha iyisini yiyorlar" diyerek cevaplaması da çok gerçekçi bir bakış açısını yansıtır.  Bunu üzerine işçilerin isyan ederek, geminin yemek deposundan taze yemekleri gizlice alarak yemeleri, isyanın başladığını gösteren son derece somut sahnelerdendir.

Eisenstein'ın sanatsal kaygısının devrim propagandası üzerine kurulu olduğunu bu sahnelerden kolayca anlamamız mümkün. Filmdeki tabak kırma sahnesinin etkisi de analizime göre buradan geliyor.

Yine kullanılan kurgu tekniğiyle, gemide yaşanan isyanı ve sonuçlarını farklı farklı açılardan görüyoruz. Bu da olaya hareket katıyor ve mücadeleyi daha iyi gözlemlemiş oluruz. Mücadeleyi farklı açılardan tekrar tekrar izleyerek, adeta devrim mücadelesinin içine girmiş gibi oluyoruz. Kısa süreli sahnelerin uzun gösterildiği filmde yaşananların etkisi daha da artmıştır.

Ayrıca Çarlık askerlerinin şuursuzca yaptığı saldırıların dramatik etkilerinden birini bebeğin öldürüldüğü sahnede gözlemleriz. Filmin beş bölümünden dördüncüsü olan "Odessa merdivenleri" bölümü, Çar'ın askerlerinin Odessa şehrinin ünlü merdivenlerinde isyan eden sivil halkı katlettiği sahnedir. Filmin en meşhur sahnesi Odessa Merdivenleri'ndeki kıyımdır. Öldürülen bebeğine bakarak ağlayan annenin bakışlarını farklı farklı açıdan izleten film yaşanan olayın dramatik etkisini içselleştirmemizi sağlamıştır. Film, sadece sessiz sinema çağının değil, tüm zamanların ikonik filmleri arasına girmiştir. Savaşın siviller üzerindeki dayanılmaz acıları, film üzerinden günümüze de ışık tutar. Ayrıca bu sahnede kullanılan kurgu tekniği bundan sonra gelecek olan birçok filmde yerini almıştır.

Film içerdiği şiddet nedeniyle ve etkili bir devrim propagandası yarattığı sebebiyle birçok ülkede gösterimi yasaklanmış. Ancak tabi ki yasaklanmasındaki başlıca sebep devrime ışık tutmasıdır. Devrimin kıvılcımları yanmaya başlarsa iktidar sahipleri için korkulu rüyalar da başlar. Ancak korkunun ecele faydası da yoktur. Buradan da anlayacağımız üzere film son derece gerçekçi bir yapıya sahiptir. Yaşadığı haksızlıklara baş kaldıran çoğunluğu bastırmak için Çarlık Rusya’sının ne denli faşizan davrandığını da görmüş oluyoruz. (Ya da daha genel tanımıyla kapital bütün iktidarların kendini var etme mekanizması)

Sözlerimi, Sovyet sineması döneminde çekilmiş bu filmin, dönemini son derece başarılı yansıttığını ifade ederek bitiriyorum. Sizleri, sinema tarihinde dünya çapında çok önemli bir yere sahiplik eden bu filmi izlemeye uğurluyorum...

Etiketler: