MODERN ZAMANLAR FİLMİNİN SOSYOLOJİK PERSPEKTİFLE İNCELENMESİ
1936 yılında Charlie Chaplin’in senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı “Modern zamanlar” tür olarak romantik, dramatik komedi filmidir. Film içinde bulunduğu dönemin finansal krizini anlatsa da genel anlamda Sosyo-ekonomik, Sosyo-kültürel açıdan belirgin mesajlar taşımaktadır. Son derece gerçekçi bir açıdan ele alınan dönemin Sosyolojik durumunun yansıması olan “modern zamanlar” filminin en iyi çözümlemesinin “sosyolojik çözümleme” ile yapılacağı kanaatine vardım. Dünyanın sanayi dünyasına dönüşmesi beraberinde sosyolojik yapının da etkilenmesini neden olmuştur. Bu yüzdendir ki görünüşte makineleşme ve ekonominin temel alındığı bir film gibi görünse de devamında bu sosyolojik yapının içerisinde bulunan insanların(işçi sınıfı, patronlar, usta başları, fabrikatörler vs.) etkilenişlerini izleriz. Sosyoloji kavramı kapsamı gereği sokaktaki kişiden, küresel işleyişlere kadar geniş bir yelpazeyi temsil etmektedir. Sosyolojik çözümleme de bu doğrultuda; toplumsal yapı, toplumsal roller ve ilişkiler, üretim tüketim biçimleri, yabancılaşma gibi kavramların incelenmesiyle öne çıkmaktadır. Filmin ilk diyaloğunda yer alan “modern zamanlar, endüstri ve bireysel teşebbüsün hikayesidir. İnsanlık mutluluğu bulma mücadelesi veriyor.” Cümlesinin ardından, koyun sürüsünü izliyor peşindeki diğer sahnede de sürü şeklinde insanların trenden çıkıp fabrikaya gidişini görüyoruz.
Film en baştan ironi bir benzeşmeyle sosyolojik mesaj veriyor. Emek-sermaye bağlamında fabrikada çalışarak yaşamını idame ettirmeye çalışan insanların koyun sürülerinden farksız olduğu vurgulanıyor. Peki ya mutluluk? Bu yaşam biçiminde mutluluğun olmadığını filmin ilerleyen sahnelerinde görüyoruz. Patron bütün fabrikayı odasından kameralarla izlemektedir, işçiler makinalardan farksızdır, üretim hızına yetişmeye çalışan Şarlo (Charlie Chaplin) karakteri yaptığı işin tikine yakalanmıştır, molada bile elleri kolları istemsizce hareket etmektedir. Neyse ki bir an kendine gelir tuvalete gider, ancak orada da büyük bir ekranda patronun görüntüsüyle karşılaşır. Bir tuvalet molası bile veremeden işe gitmesi emredilir.
Ardından daha ironi dolu bir sahne izleriz. İşçilerin çalışma stillerinden, molalarına kadar her şeyin kontrol altına alındığı, makineleştiği sistemde yemek yemeleri de makineleştirilmeye çalışılmıştır. Şarlo’nun üzerinde ona acı çektirilerek denenen makine neyse ki bozulur da izleyici olarak bir nebze rahata ermiş oluruz. Dediğim gibi film son derece ironi ve abartı dolu, ancak bir o kadar da gerçek bi düzeni anlatmaktadır. Ekonomik buhran ve makineleşmenin insanlar üzerindeki acı verici, dramatik etkilerini görürüz. Şarlo karakterine üzülmemek elde değildir, cılızdır, çocuk ruhludur ve pek de akıllı olduğu söylenemez. Şarlo karakteri üzerinden izlediğimiz fabrika düzeninin dramatik öyküsü, filmin içeriğinin ele alındığı dönemin sosyal koşullarını çözümletir. Böylelikle modern zamanlar filmi romantik-komedi-dram türünde olsa da sosyolojik çözümleme perspektifinden baktığımızda sosyolojik veriler yansıtan belge niteliğindedir, 1929’lu yılların ekonomik buhran koşullarını, dönemin Sosyo kültürel yapısını anlatıyor.
Sosyolojik yaklaşımla filmin çözümlemesini yaparken, sosyal değerlerin, ideallerin bu filmde nasıl yansıtıldığını ve somutlaştırıldığını, filmin sosyal değerlerimiz üzerindeki etkilerine(bu değerleri destekliyor mu yoksa toplumsal tutum, davranışlarımızı değiştiriyor mu?) değineceğim. Beraberinde filmi ırk, cinsiyet, ulus eksenlerinden çözümlemeye geçerek kültürel ürün olarak ele almak istiyorum .
İnsani değerlerimizin başında insanların uyum içinde, mutlu, bireylerin birbirine saygı duyduğu bir düzen biçimi yer almaktadır. Sanayileşmenin getirdiği makinelerin biz insanların çalışma hayatına uyum sağlaması ve hayatımızı kolaylaştırıp daha refaha ermiş mutlu yaşamı desteklemesi beklenirken, “modern zamanlar” filmi bunun tam tersi olduğunu gözler önüne somutlaştırarak sermektedir. Makineler insanlara değil insanlar makinelere uyum sağlamıştır, hayat artık eskisinden daha zordur. Makinelerin duyguları yoktur, katıdır, yalnızca fizikseldir. Oysa ki insan duygusal ve sosyal bir varlıktır, incinir, hastalanır, olumlu - olumsuz şartlardan ruhsal ve fiziksel olarak etkilenir. Filmin yansıttığı dönemin bu dramatik gerçeğinin, Chaplin’in kendine has mizahi kalemi, mizansen unsurlarıyla birleşmesi ortaya eleştirel, güldürürken sorgulayıcı bir tat katmıştır. Bu yapı dönemin sanayi anlayışını değiştirmeye yönelikken insani değerleri destekler niteliktedir. Makine sistemine hizmet eden küçük çarklar gibi insanların da üretim için makinelere hizmet eden çarklara dönüştüğü mesajı verilir(Şarlo karekterinin makinenin içine düşerek, çarkların arasında kaldığı sahne). Bana kalırsa bu sahne filmdeki 2.en önemli benzetmedir, ki zaten film dışında da bu benzetme bir ikon haline gelmiştir. Çarklaşma metaforu ancak bu kadar yalın, iyi biçimde somutlaştırılabilirdi.
Makinedeki bir çarkın bozulması bütün işlevi bozacağı gibi, Şarlo’nun dengesini yitirip fabrikada oradan oraya savrulması da fabrikanın bütün düzenini bozmuştur, işleyiş durmuştur. Toplumun her alanında olduğu gibi düzen kurucular düzen bozucuları cezalandırır, Şarlo bir akıl hastanesinde tedavi edilir. Ancak hastaneden çıktığında artık işsizdir, doktor stresten uzak durmasını tavsiye etse de mevcut düzen dahilinde mümkün değildir. 1929 dünya ekonomik bunalımı olarak adlandırılan, 1930’lu yıllar boyunca da devam eden bu büyük buhranın en belirgin özellikleri tam da hapishane sahnesinden sonra daha çarpıcı şekilde gözler önüne seriliyor. Filmi sosyolojik yaklaşımın ırk bağlamına göre incelemeye geçmeden önce, Şarlo’nun hapishaneye girmesi ve sonrasında yaşanan olaylar silsilesini ulus ekseninden incelemek istiyorum.
Amerika ve Avrupa’yı merkez alan 1929 buhranı dünyanın genelinde yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Ulusal boyutta çekilmiş “modern zamanlar” filmi uluslararası, küresel bir cevap niteliği taşır. Dönemin Amerikan çalışma kültürünün unsurlarını içinde barındırsa da, bu unsurlardan etkilenen insanların yaşadığı acılar, trawmalar evrenseldir. Film dönemin Amerikan çalışma kültürünün sosyal, psikolojik yapısından derin analizler sunar. Şarlo karakterinin hapishaneye girmesi ve oradaki düzenden memnun kalması son derece trajiktir. Çünkü dışardaki hayat ona göre o kadar vahşi ve ölümcüldür ki, içerisi onun için yemek yiyebildiği kolayca hayatta kalabildiği bir yerdir.
Dışarda işsizlik, açlık, insancıl olmayan çalışma şartları varken, hapishane düzeni onun için bir ödül olmuştur. Bu yüzden Şarlo cezası her bittiğinde suç işleyerek hapishaneye tekrar tekrar girmeye çalışır. Bahsettiğim sahnelerle bu film yine sosyal, kültürel bilgi kaynağı özelliği taşımaktadır. Ne de olsa filmlerin sosyolojik çözümlenmesinin nedenleri arasında, ekonomik ve sosyal ilişkilerin önemindeki motivasyon vardır. Yine filmde de görülen zamanın sosyo-ekonomik eğilimleri bu nedenler arasındadır. Bu yüzdendir ki Şarlo hep hapishaneye geri dönmeye çalışacaktır, ta ki öksüz kızla tesadüfi bir şekilde tanışıp dışarda kalmak için yeni bir motivasyon kazanana kadar. Burada sosyolojik yaklaşımın cinsiyet kavramı üzerinden devam etmek istiyorum, Şarlo ilk defa çalışmak istiyor, kötü bir şekilde tanışmış olsalar da (kız kardeşleri için hırsızlık yaparken çarpışarak tanışıyorlar) o kızdan etkileniyor ve onu doyurmak, onunla yaşamak için orta sınıf bir evin hayallerini kuruyor. Karşı cins, aşk, hoşlanma gibi kavramlar filmlerde karakterlerin motivasyonlarını arttıran kavramlardır. Bazen sosyal hayatın içinde olduğu gibi filmlerde de böyle tesadufi karşılaşmalar ve aşklar en umutsuz anlarda insanların karşısına çıkabiliyor.
Filmdeki diğer önemli sosyal gerçekçilik unsurlarından birisi de öksüz kız karakterimizin mücadele ettiği sahnelerdir. Babası işsiz, küçük kardeşleri aç bir şekilde evde onu bekliyor, o hepsini doyurmak için muz çalıyor, yemek çalıyor, hatta sokaktaki diğer çocuklara da dağıtıyor. Filmi izlerken bizi güldürmeyen nadir sahnelerdendi ayrıca. Kısaca bu sahneler buhran döneminin sosyal gerçekçiliğini resmeden önemli imgelerdendir.
Daha sonra Şarlo ve kız sokakta yürürken bir mağazada iş ilanı görürler. Şarlo hapishane müdüründen aldığı referans mektubu sayesinde mağazada işe girer. Bu yer onlar için bulunmaz nimettir orta ve üst sınıf insanların alışveriş yaptığı mağazadır. Aslında buradan yine sosyolojik, sınıfsal bir çıkarım yapıyoruz, ekonomik buhran vardır, fakirler gittikçe fakirleşmiştir açlık ve sefalet çekerler. Ancak üst sınıf yine lüks yaşam biçimine devam etmektedir. Sınıfsal ayrımlar bu tarz imgelerle filmde yerini alarak, çarpıcı mesajları oluşturmuştur. Sosyolojik film eleştirisinin filmlere bakış açılarından biri de; filmler bireylerin kendilerini ve içinde bulundukları sosyal rolleri anlamada, toplumun değerlerini öğrenmede önemli araçlardır.
Kısaca kültür kendi kendini filmler aracılığıyla da yeniden üretmiş oluyor. 1929 buhranını anlatan “modern zamanlar” filminin yansıttığı sosyolojik yapı, kültür unsurları çağımıza kadar bizlere ışık tutmuş oluyor. Ayrıca bu unsurların yanı sıra sinematografik anlatı içinde yer alan karakterlerin sorunları, çözümleri, topumsal değerlerin somutlaştırılması, veya var olan düzenin eleştirilmesi izleyiciye yol gösterici olabiliyor. Bu unsurları sosyolojik perspektifin sunduğu analizler sayesinde daha iyi anlamış oluyoruz. Modern zamanlar filminde Şarlo karkterinin sorunları ve bu sorunlara bulduğu çözümler izleyici olarak bizleri güldürürken düşündürtüyor, bazen de duygulandırıyor. Şarlo karakteri yanlış anlaşıldıkça izleyici olarak bizler de geriliyoruz, bu durum karakterin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik duruma çok uzak olsak da(gerek tarihsel, gerek ekonomik) filmin anlatım gücü sayesinde bilgi edinip karakterin ve içinde bulunduğu şartların filmde iyi aktarılmasından kaynaklanıyor. Tabi ki burada Charlie Chaplin’in müthiş sinema iletişimi, kurduğu mizansen ögeleri, oyunculuk kabiliyetini de göz ardı etmemek gerekir.
Sosyolojik çözümleme üzerinden ele aldığım modern zamanlar filmiyle ilgili yazımda; değerler, sosyo-ekonomik sınıf, toplumsal roller, toplumsallaşma, makineleşme ve ekonomik buhran dönemi, toplumsal yabancılaşma, işçi stereotipleri vs. gibi birçok sosyolojik konulara değindim. Şarlo bütün bir film boyunca fabrika, mağaza, eğlence mekanı derken hep sınıfsal bir sisteme hizmet eden işlerde adete çark görevi görerek çalışıyor, sonucunda ise çalıştığı yerin düzenini bozuyor ve bir şekilde işten atılıyordu. Kurtuluşu suç işleyerek hapishaneye girmekte bulsa da bir zaman sonra oradan da çıkarak hayatın koşuşturmacasına tekrar atılıyordu. Ancak bir gün Şarlo hapishaneden son kez çıktığında, öksüz kız dans ederek iş bulduğu mekana Şarlo’yu da götürür. Orada ona da iş bulunur, garsonlukla başladığı bu işte, tiyatral yeteneği kısa sürede fark edilir ve sahne önünde çalışması teklif edilir. Sahnede sergilediği şarkılı gösterisiyle, filmde ilk defa Chaplini Pandomin ve dans dışında bir yetenekle daha izleriz, filmde ilk defa şarkılı bir gösteri yapar. Mekandaki işini garantiler ancak sevgilisi olan kızın işlediği suçlardan dolayı aranması yüzünden o mekandan da kaçıp sıfırdan başlamak zorunda kalırlar. Başladıkları yere, sıfır mal varlığına ve işsizliğe geri dönmüşlerdir. Ancak artık keşfettikleri yetenekleri ve sevgililerin birbirlerine olan bağlılıkları vardır, bu yüzden umutla yeniden yola koyulurlar. Film burada bitiyor, ancak bol maceralı bir serüvenin onları bekleyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek…
Makineleşmiş sisteme ve sınıflı topluma ayak uyduramayan insanlar aslında aptal veya eksik değillerdir. Belki bu düzen onlara yetenekleri doğrultusunda şanslar verilmemiştir. Katı düzenek olan makinelere, uygun olmayan bir çark takıldığında, makine bile işlevini gösteremiyorken, duygusal-sosyal yapısallığa sahip insan sürekli değişim ve devinim halindeyken nasıl olur da makineleşmiş düzende sorunsuz çalışabilir değil mi? Üstelik bu çalışmadan başarı ve mutluluk beklemek sosyolojik açıdan hiç mantıklı olmayacaktır.
“Aslında herkes bir dahidir… Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız, balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.”
A. Einstein