Aradan 25 yıl geçse de vücudun organ reddinde bulunabildiği belirtilen Topçu, "İlk dönemlerde nakil olduğum için biraz çekimserdim. Ama sonra nakil olduğumu bile unuttum. Hiçbir aktiviteden eksik kalmadım. Spor da yaptım, denize de girdim; memlekette, bağda, bahçede çalıştım. Bundan sonra da yaşam mücadelem devam edecek" dedi.
Rize'de yaşayan ve Melek Topçu ile 18 yıldır evli olan Recep Topçu, 20 yaşındayken askerlik vazifesini yerine getirmek için İzmir'deki Narlıdere İstihkam Okulu'na geldi. Askerliğinin 28'inci gününde ayaklarda şişme ve kalpte çarpıntı şikayetleri başlayan Topçu'ya Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kalp fonksiyonlarının bozulmasına yol açan kalp kası hastalıkları olarak tanımlanan kardiyomiyopati teşhisi koyuldu.
O günden sonra hayatı bir anda değişen ve İzmir'de yaşamaya başlayan Topçu, "Kardiyoloji servisinde tanı koyulduktan sonra kalp nakli sırasına alındım. 1 hafta 10 gün içinde organ bulundu ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Öztekin Oto tarafından nakil ameliyatı oldum. Askerdim ve sağlık sigortam yoktu. Hastanede bir süre kaldım. Daha sonra hastanede hizmetli personel olarak çalışmaya başladım. Hastalara yardım ettim, personel olarak kan bankasında çalıştım. 10 yıl sonra malulen emekli oldum. Daha sonra Rize'ye döndüm. Yılda bir kontrole geliyordum" dedi.
'NAKİL OLDUĞMU BİLE UNUTTUM'
Nakil kalple yaşamına devam ettiğini ve hiçbir aktiviteden eksik kalmadığını anlatan Topçu, "İlk dönemlerde nakil olduğum için biraz çekimserdim. Ama sonra nakil olduğumu bile unuttum. Hiçbir aktiviteden eksik kalmadım. Spor da yaptım, denize de girdim, memlekette bağda, bahçede çalıştım" diye konuştu.
'BANA DOKTOR GİBİ DEĞİL, BABA GİBİ DAVRANIYORDU'
Bir yıl önce Rize'de kanser hastası annesini hastaneye götürürken bir anda fenalaştığını dile getiren Recep Topçu, nakil kalbinin yeniden bir sağlık sorunuyla kendini hatırlattığını kaydetti. Topçu şöyle devam etti:
"Bir yıl önce kalbim durduğu için hastanede müdahale etmişler. Beni yeniden hayata döndürdüler. Stent takıldı. Daha sonra 5-6 ay içinde aynı rahatsızlıklar tekrarladı. Bu yüzden İzmir'e geldim ve beni kalp nakliyle ikinci yaşamıma kavuşturan Öztekin Oto Hocam bu kez baypas karar verdi. Öztekin Hocam bana doktor gibi değil baba gibi davranıyordu. Onun sayesinde İzmir'de sigortalı işe girdim. Ama kontrollere gelmediğim için bana zaman zaman kızıyordu. Hayatıma maddi, manevi dokundu. Nakil kalbime yapılan müdahale sonrası yaşam mücadelem devam ediyor. Bugün taburcu oldum. Tekrar memlekete, eşimin yanına döneceğim."
PROF. OTO: 'O YILLARDA DONÖR BULMAK ZORDU'
Türkiye Kalp ve Sağlık Vakfı Başkanı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Öztekin Oto ise 25 yıl önce kalp naklinin kolay yapılan bir ameliyat olmadığını belirterek Recep Topçu'nun, kendisinin dördüncü kalp nakli hastası olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Oto, "Hastamız geldiğinde vücudunun her tarafı şiş durumdaydı. Tedaviye başladık, listeye alındı ve kısa süre sonra kalp bulundu. Hastamız şanslıydı. Çünkü o yıllarda donör bulmak zordu. Ben çeşitli etkinlikler yapıyordum.
'İLAÇLARINI ALAMAZ DİYE HASTANEMİZDE İŞE BAŞLADI'
Hastamız yeşil kartlı olduğu için çıktığı anda ilaçlarını alamaz diye başhekimimizin onayıyla hastanemizde sigortalı olarak işe aldık. Daha sonra kontrollerini aksattı. Bir yıl önce Rize'de kalbi durmuş. Nakledilen kalbin ön yüzündeki damarda yüzde 90'lık bir tıkanıklık olmuş. Orada yapılan anjiyosunda bir koroner damarın tıkalı olduğu görülüyor, ona stent takılıyor. Daha sonra şikayetleri tekrarlayınca İzmir'e geldi ve tekrar anjiyo yaptık. Takılan stent tıkanmıştı" dedi.
'BİLİMSEL YAYIN OLARAK KIYMETLİ'
Recep Topçu'nun durumunu geç dönem organ reddi olarak tanımladıklarını ifade eden Prof. Dr. Öztekin Oto, hastanın öyküsünün bilimsel yayın olarak da kıymetli olduğunu belirtip şöyle devam etti:
"Doku reddi nedeniyle kalbinde yapışıklıklar vardı. Nakil yapılmış organa kendi damarıyla baypas yaptım. Bu Türkiye'de ilk ama dünyada da çok nadir yapılan bir işlem. 'İkinci kalbi de hastalandı' diyebiliriz. Kalbin asıl sahibi hasta yaşasaydı kendi organında da bu damar sertliği olabilirdi. Onun aile öyküsü ve genetik kodlamasını bilmiyoruz. Ama ona pek benzemiyor. Çünkü oluşan darlığın stili geç dönem organ reddi gibi görünüyor. Biz bunun için baypasla birlikte ilaç rejimini değiştirdik. Kolesterol düzeyini düşürecek ilaca başladık. Yaşanan durumun geç dönem organ reddi olduğunu tahmin ediyoruz. Hasta sigara, alkol kullanmıyor, şeker hastası değil. Bilimsel yayın olarak da bu konu çok özellikli. 25 yıl yaşaması da önemli. Kimsenin 25 yıl yaşayan hastası yok. Bundan sonra koroner hastalarına önerdiğimiz gibi yaşam şekli değişikliği ve diyetine dikkat etmesini tavsiye ediyoruz."