Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin büyük resmi yine göremediğini, yine bir takım gıllıgışlı entrikalarla tufaya getirileceğini anlayamadığını gözlemliyorum son günlerde.
Ona inanıp peşine takılan, umut bağlayan hatırı sayılır genç bir kitle dâhil, seçimden çekilmesine rağmen oy veren yüzbinlerce insan beklentilerini açık açık dile getirirken, o küçük hesapların peşinde, eline tutuşturulacak küçük bir “bonus” la yetineceğine dair işaretler vermekte.
Bunları neden yazdığımı az çok tahmin edebiliyorsunuzdur da hatırlatayım.
Muharrem İnce geçen gün İBB Başkanı, gölge CHP Genel Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüştü malum. CHP adına bir açıklama yapan Gökhan Günaydın “Bu görüşmeden ve herhangi bir belediye başkanlığı sözü verildiğine ilişkin bir bilgim yok. Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızdır. Dolayısıyla bir görüşme olması olağandır. Ancak, orada herhangi bir il büyükşehir belediye başkanlığı konusu geçemez, geçmemiştir. Mesele PM'nin görev ve yetki alanındadır” dedi.
Açıklamayı dikkatle okuyun, Gökhan Günaydın emin değil, açık kapı bırakıyor.
Bilgim yok…
Her ikisini de tanırım herhangi bir il belediye başkanlığı konusu geçmemiştir…
Onun işi de zor.
Oysa İmamoğlu mikrofonlara açık açık söylüyor “Sayın İnce ile görüşmemiz doğal, başka görüşmeler de mümkün” diye.
Neyse, asıl bomba Muharrem İnce’nin tv100’den Gürkan Hacır’a yaptığı açıklama.
İstanbul’un nasıl ilk turda 13 bin gibi küçük bir oy farkıyla kazanıldığından İzmir’e varıncaya dek, kurduğu parti olan Memleket Partisi sanki yokmuş gibi CHP adına konuşuyor olması çok ilginçti.
Anlaşılıyor ki kendini yine boş bir umuda bağlamış, CHP’ye eklemlenmeye çalışıyor.
Şaşkınım hakikaten.
İnce gibi bir kurt siyasetçi son üç yıldır CHP’nin küresel bir sistem tarafından dizayn edildiğini söyler söyler de şimdi nasıl olur da bu kadroya dâhil olmak ister?
İnsan hiç ders almaz mı?
FETÖ’nün Millet İttifakı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek amacıyla, montajlanmış videolarla tarafına başlattığı, CHP Genel Merkezi tarafından yönlendirilen trollerle de “katkı” sağlanan itibarsızlaştırma kampanyası ve uğradığı linç sonucu seçime girmeyeceğini açıklayıncaya dek Memleket Partisi’nin oyu yüzde 5 ile yüzde 7 bandında dolaşıyordu. Son düzlükte Memleket Partisi’nin yüzde 7 barajını geçmesi işten bile değildi.
Peki, İnce kendisine yönelik linçi anlatırken kimi suçluyordu?
FETÖ’cülerle birlikte CHP yönetimi ve kurdukları trol ordusunu.
O CHP yönetiminde kim vardı o sırada Kılıçdaroğlu’nun sağ kolu olarak?
Özgür Özel ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olarak Ekrem İmamoğlu.
Ve bugün onların yanında olan kadroların hepsi Kurultay’dan önce de oradaydı.
Ne değişti?
Muharrem İnce CHP’ye Suriye’ye yönelik tezkere eleştirisi yaparken bugün farklı bir tutum mu ortaya çıktı? Suriye ve Libya tezkeresine yine HAYIR oyu verdiler.
CHP Azerbaycan ve Karabağ konusunda fabrika ayarlarına mı döndü?
Hayır.
Rusya’ya yaptırım uygulayalım diyen kafa hâlâ CHP’de yerli yerinde oturmuyor mu?
İsrail’in zulmünü ve Gazze soykırımını görmezden gelip, Amerikan ağzıyla “Hamas bir terör örgütüdür” deyip geçen bu kafanın yine CHP’nin başında oturduğu aşikar değil mi?
Hem de daha güçlendirilmiş bir Batıcı-Amerikancı bir dizaynla birlikte.
İnce seçimden önce Kılıçdaroğlu’na “Atatürkçüleri partiden yolladın, oraya FETÖ’cüleri doldurdun, PKK’lıları doldurdun” dedi.
Bugün durum farklı mı?
Kapısına gidip konuştuğun adamlar PKK’nın siyasal uzantısının kapısına yatmakla kalmıyor, PKK’ya terör örgütü demeye bile korkuyorlar. Bugün yarın buluşmayı tasarladığı Özgür Özel, Pervin Buldan’ın kuyruğuna takılıp, “Kürdistan’ın dört parçasından biri de Türkiye’de” diye konuşan, sosyal medya hesaplarını PKK elebaşının fotolarıyla dolduran Soprano Pervin Chakar’ın konserine gitti, yetinmedi kadının elini öptü.
FETÖ’cüler CHP’nin eski kadrosu olduğu gibi dururken buharlaştı mı?
Sorum şu:
“Muharrem İnce acaba kendisine ve partisine güvenmiyor mu?”
İnce ve Memleket Partisi’ne oy veren Atatürkçü ve ulusalcı kitle yine aynı yerde duruyor, bir yere gitmedi ki. Eğer İnce onları güçlü biçimde ardından sürükleyebilecek bir liderlik performansı ortaya koyarsa ciddi bir oy oranını yine yakalar ve CHP ile BİR SİYASİ PARTİ’NİN GENEL BAŞKANI olarak masaya oturabilir. O zaman şunu diyebilir:
“Ben seçimden çekildiğim halde partim 200 bin oy aldı. Tüm anketler oyumuzu en az yüzde 5 göstermekteydi. Şimdi de bu oy potansiyelini temsil ediyoruz. Dandik ve toplasan dördü birden yüzde 2 etmeyecek partilere 38 milletvekilliği dağıttınız. Şimdi onlar yok ama güçlü biçimde biz varız. Seçim işbirliği yapabiliriz. Adil ve kalıcı bir barış yaparak ve eleştirilerim baki kalarak.”
Çok akıl verir gibi oldu ama gerçek bu. Yoksa bir ilin belediye başkanlığıyla yetindiğinde kendisinin ve partisinin bitiş düdüğünü çalmış olur.