Kültür sanat gazeteciliğinin usta isimlerinden Hilal Solmaz “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” dizisini kaleme aldı. Solmaz kultursanatgazetesi.com'da yer alan yazısında "Sanat, gerçeği yansıtmaktan sorumludur, ancak manipülasyon ve sansürün arkasına saklanmak, sanatın özünden uzaklaşmaktır. Bu cümlelerle başlamak istedim: “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” hakkında yazma nedenini size anlatayım." diyerek başladığı yazısına şöyle devam etti:
Şakir Paşa Ailesi eleştirisi: Reyting kaygısı ve zayıf senaryo bu hale getirdi... Kimsenin bilmediği o ayrıntı
“Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” dizisi, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın torunlarının açtığı dava sonucunda mahkeme kararıyla yayından kaldırıldı. Diziyle ilgili gazeteci Hilal Solmaz'dan çarpıcı bir yazı geldi. Solmaz yazısında hem diziyi hem de aile üyelerine itirazlarını sıraladı.
“Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” dizisi, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın torunlarının açtığı dava sonucunda mahkeme kararıyla yayından kaldırıldı. Dizinin yayımlanan bölümleri, NOW TV’nin internet sitesi, YouTube ve sosyal medya platformlarından silindi. Ayrıca, dizinin yeni bölümlerinin çekimi ve yayını da durduruldu.
Dizi, dekor, kostüm ve oyuncu seçimleri açısından oldukça dikkat çekiciydi; ancak skandallarla başlayıp skandallarla sona erdi. Ailenin bazı üyeleri, kendilerinden izin alınmadığını belirterek tepki gösterdi. Bazıları ise dedelerinin kötü bir şekilde tasvir edildiğini savundu.
Bana kalırsa, dizinin sonunu getiren en önemli etken reyting kaygısı ve zayıf senaryosuydu. Senaryo, Şakir Paşa ve Agnesia arasındaki flört üzerinden şekillenmeye başlayınca, ülkemizin sanat dinamiklerini oluşturan bir aileyi, sıkışmış ve zorlama bir hikâye içerisinde izlemeye başladık. Yapım, İngiliz Kraliyet Ailesi’ni anlatan ""The Crown" dizisinden esinlenerek her sezonda aile üyelerinden birinin hikâyesine odaklanmayı planlıyordu. Görsel açıdan muazzam bir işti, ancak senaryo anlamında vasat bir yapım ortaya çıktı. Bu bir belgesel değil, dolayısıyla kurgu bölümleri de olacaktı, buna da saygı duymak gerekir. Aile üyelerinin başarıları ve skandalları sinematografik açıdan oldukça ilgi çekiciydi; fakat belki de önce aile bireylerini daha yakından tanımakla başlamalıydı.
Örneğin, Şakir Paşa nasıl bir karakterdi? Görevi, idealleri nelerdi? Eşi İsmet Hanım neden bu kadar edilgen bir figür olarak karşımıza çıkıyordu? Biz, aile üyelerini tam olarak tanımadan, Şakir Paşa’nın yasak aşkları Rozali’in ve geliniyle olan ilişkisini ve tüm bu kargaşayı Şakir Paşa Konağı’na doldurduğumuzda, ortaya bir sanat eseri değil, diğer entrika dizileriyle aynı kefeye konabilecek bir yapım çıktı. Oysa bu aile, Türk sanatının pekçok önemli ismine ilham kaynağı olmuş bir ailedir.
Osmanlı ve Bizans sanatını birleştiren ilk kadın ressamımız Fahrelnissa Zeid, Türkiye’nin ilk kadın oyma gravür sanatçısı Aliye Berger, Türk edebiyatının ünlü romancılarından ve ‘Mavi Yolculuk’un yaratıcısı Cevat Şakir, çağdaş seramiğin öncülerinden Füreyya Koral ve “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” dizisine ilham olan Şakir Paşa Ailesi kitabının yazarı, Şehir Tiyatroları oyuncusu ve ilk kadın yönetmeni Şirin Devrim gibi büyük isimler bu aileden çıktı.
Bu sanatçılar, yalnızca kendi disiplinlerinde değil, genel olarak sanat dünyasında da derin izler bırakmaya devam ediyor.