Köklü bir sanatsal mirasa sahip bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Jackie Matisse, büyükbabası Henri Matisse’in, 1950 yılında, 80. doğum gününü kutladığı Fransa’nın Nice kentindeki evinin tavanına resimlerini çizerken torunlarına verdiği “Elinizden başka herhangi bir iş geliyorsa sanatçı olmayın. Sanat, fevkalade meşakkatli bir yoldur,” nasihatine kulak asmaz. Jackie Matisse’in sanat pratiği, 1962 yılında edindiği bir uçurtmayı ormanda ağaçlar arasında kaybetmesiyle başlar. Bu tesadüfi olay, sanatçının kendi yolculuğuna yön vermesinde etkili olur. 1959–1968 yılları arasında, taşınabilir minyatür monografisi Valizdeki Kutu’nun [Boîte-en-valise] yapımında Marcel Duchamp’a yardımcı olurken edindiği becerilerden de yararlanan Jackie Matisse, boya kalemleri ve fırçalarıyla, bulutların arasında, sualtında, kâğıt, ahşap ve kumaş yüzeylerde gezinen, farklı mecraları ve kıtaları kateden yaratıcı bir serüvene çıkar. Jackie Matisse, sanatı dünyanın dört bir yanında harekete geçiren dinamik bir form olarak gördüğü uçurtmalarını kesmek, yapıştırmak, düğümlemek, katlamak, dikmek, birbirine eklemek, baskı yoluyla çoğaltmak, bağlamak, çizmek, ayırmak, toplamak, lehimlemek ve nihayet uçurmaktan yaşamı boyunca asla vazgeçmez.