Atatürk’ün meşhur sözünü bilirsiniz; “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” der. Bu diğerlerinde olduğu gibi asla öylesine söylenmiş bir söz değil.
NÜFUSUN YÜZDE 90'I KÜLTÜR-SANAT ETKİNLİKLERİNE KATILAMIYOR!
Geçen yaz taksiyle Parkorman’da bir festivale giderken taksici iç geçirerek şöyle demişti. Ben de yıllar önce Tiesto’ya gelmiştim buraya. Orada bir havuz vardı. Hala duruyor mu?
Sanatçının kim olduğunun, müzik zevkinin bir önemi yok. Sonuç olarak 10 yıldan uzun bir süre önce bu memlekette taksicilik yaparak hayatını geçindiren bir vatandaş bir konsere heyecan duymuş, bilet satın almış ve bu deneyimin parçası olmuş... Görünen o ki ne yazık ki bu gittiği son konser olmuş.
Yine bir gün sinemaya giderken bindiğim bir taksinin şoförü eskiden ailecek sinemaya gittiklerinden şimdi artan ekonomik sıkıntılar nedeniyle senede bir kez bile gidemediklerinden söz etmişti. Bırakın konseri, sinemayı bir kahve içmenin bile lüks olduğu dönemlerden geçiyoruz.
KONSERE, SİNEMAYA, TİYATROYA GİDEMEYEN MİLYONLAR VAR...
İşte bu yüzden Filiz Ova’nın ülkenin %90’ı kültür-sanat etkinliklerine katılmıyor %70’i ise hiç gitmemiş sözü çok çarpıcı ve ağır. Zorlu Psm çeşitli sivil toplum örgütleriyle yaptıkları projelerle hiç kültür-sanat etkinliğine katılmamış kitleleri, özellikle gençleri ve çocuklar ücretsiz bir şekilde bu çembere dahil ediyor. Bu projeleri tüm Türkiye'ye yaymak istediklerinden söz ettiler.
Üniversitelerden akademik, Psm'nin prodüksiyon ekiplerinden aldıkları teknik destekle geleceğin yapımcı, yazar ve yönetmenlerini yetiştirdiklerini anlattılar.
Sanat insanların kalplerini yumuşatır, ufuklarını genişletir. Belki de bu tablo tam tersi olsaydı yani nufüsun %90’ı aktif olarak kültür-sanatı takip edebiliyor olsaydı bu denli cinayet, intihar, istismar haberleriyle dolu bir gündemimiz olmayacaktı. Bir kitap okumuş, güzel bir müzik dinlemiş ya da tabloya bakmış bir insan masum, savunmasız bir kediciği öyle tekmeleyebilir miydi? Uzaklarda aramaya gerek yok. İşte toplum olarak içinde bulunduğumuz bu cinnet tablosunu oluşturan sebeplerinin önemli bir kısmı işte bu sanattan kopuk yaşama haliyle açıklanabilir.
İSTİKAL CADDESİ'NDEN ZORLU PSM'YE...
İlk gençliğim İstiklal Caddesi’nde geçti. Benim için müziğin de sinemanın da kalbinin attığı yer orasıydı. 24 saat kendimi güvende hissettiğim bir yuvaydı. 2013 sonrası yaşananlardan sonra bölgenin nasıl bir açık hava AVM’sine dönüştüğünü hepimiz gördük. Güvensiz, tekinsiz ve sadece tüketim odaklı her birimizin gitmekten çekindiği bir yer haline geldi. Hala direnen birkaç yer dışında yeni kuşakların kültürel kimliğinde bir yer edinemedi.
Ama insanın olduğu yerde umut hep var. İşte tam da her şeyin bitti dediğimiz 2013’te hayatıma giren Zorlu PSM umutlarımızı yeniden yeşertti. Dünyaca ünlü müzikaller, yıldız isimlerin konserleri, tiyatrolar, gösteriler derken yıllar içinde hepimizin hayatımıza dokunan bir okul oldu.
Z KUŞAĞI EN ÇOK KONSERLERE VE TİYATROYA İLGİ DUYUYOR
Özellikle Z kuşağı için değerlendirme yaptıklarında şöyle bir sonuca ulaştıklarını söylediler. Gençler en çok gelmeyen seyircilerin 5TL'ye satışa çıkarılan biletlerine, ayakta konserlere ve tiyatroya ilgi duyuyor. Birçok konser alkolsüz ve 18 yaş altı olduğu için aileleriyle bu etkinliklere ilgi gösteriyorlar
YAPAY ZEKA SANATI NASIL ETKİLEYECEK?
Toplantıya katılanların yapay zekanın sanatı olumsuz etkileyeceğine dair düşüncelerine Levent Erden; Bıçak elma da keser insan da... Önemli olan nasıl kullanacağında diyerek... İnsan bilmediği şeyden korkar. Biz yine de olumlu taraflarına bakarak hayatımıza nasıl katkı sağlayacağını düşünmeliyiz, dedi.
Zorlu Psm'nin gelecekte hem lokal hem de globalde insanların evlerine girme fikrine odaklanacağını söyleyerek, "Ben biraz analog kaldım galiba elbette biz de sahnelerimizde hologram gibi veya ses ve ışık için yüksek teknolojili cihazlar yada etkinliği perçinleyici dijital tasarımlar kullanıyoruz ancak dijital deneyimlerle fiziksel deneyimlerin yer değiştireceği konusunda o kadar kötümser değilim. İzleyicilerimizin reflekslerinden de anlaşıldığı üzere her geçen yıl fiziksel katılımın arttığı bir tabloyla karşılıyoruz. Bu da sanatseverlerin bir arada olmak konusunda istikrarlı olduğunu gösteriyor. Belki gelişmelerin faydalarıyla birlikte diğer deneyimlere olan etkisi de göz önünde bulundurulmalı.” İfadesinde bulundu.