Dün Merve Kayaalp, bugün Seda Fettahoğlu; yarın kimin umutlarının tükendiği için hayattan koptuğunu okuyacağız?
Birkaç gün önce, tiyatro sahnesinde izleme şansını yakaladığım bir oyuncunun antidepresanlarla tutunduğu hayatından vazgeçtiğini öğrendim. Çocukluğundan beri hayattaki en büyük tutkusu tiyatro olan genç bir gazeteci olarak ruhum bedenime sığmadı. Öyle içim acıdı ki bu adaletsiz düzene...
Seda Fettahoğlu'nu ilk kez çocukluğumun en özel dizisi Sihirli Annem ile tanıdım. O kadar güzel bulmuştum ki ekranda gözlerinin içine kadar gülümseyen yüzünü, hakkındaki düşüncelerim bugün bile hafızamda tazeliğini koruyor.
Bu ismi uzun yıllar duymayacak, ekranda görmeyecektim. Ta ki yıllardır bilet bulmaya çalıştığım 12. Gece oyununa gidene kadar. Esasında oyuna büyük hayranı olduğum Bennu Yıldırımlar'ı izlemek için gitmek istemiştim. İki yıl kadar önce Ümraniye'de yer alan Şehir Tiyatroları'na nihayet izleme imkanı bulduğum oyuna gittim. Fettahoğlu da oyunda rol alan oyuncular arasındaydı; görür görmez istemsizce gülümsedim. Çocukluğumun mutlu anlarını bana hatırlatan objeler, kokular, müzikler, insanlar beni hem hüzünlendirir hem de gülümsetir.
Oyun bitti, tüm oyuncuların müthiş performansı beni her başarılı tiyatro oyununun sonundaki o alkışta olduğu gibi duygulandırdı. Hep hayalini kurduğum yerde izleyenler arasında olmak bile çok şanslı hissettirdiğinden ben o alkış tufanında bunları düşünür, sahnedeki oyuncular adına gururlanarak onları alkışlarım.
Oyunu öyle çok beğendim ki, geçen yaz Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sahneleneceğini öğrenir öğrenmez yine kaptım biletimi. Kapalı alanda tiyatronun keyfi daha fazla alınsa da bu deneyimimden de pişman olmadım elbette.
Seda Fettahoğlu ile hiç tanışmadım ancak onu son kez orada gördüm. Çarşamba günü oyuncunun vefat ettiği haberini görünce çok hem şaşırdım hem de garip bir üzüntü hissettim.
İntihar ettiğini okuduğumda ise iki hafta önce intihar eden Merve Kayaalp'i düşündüm. İşsizlikten kırılan yetenekli oyuncuların yer aldığı bu sektörde sırf standartlara uygun olduğu için bir projeden diğerine koşan, eğitimi bile olmayan ancak ödül törenlerinde ilk sıralarda ismi geçen kişiler geldi aklıma. Tüm reklamlar, diziler, filmler kısacası sektör, birkaç menajerin tekelinde olduğundan ekranda gördüğümüz isimler hep aynı oluyor birkaç istisna dışında.
Sektörün içinden biri değilim ancak dışarıdan bir göz bile durumun vahametini anlayabilir. Konu hakkında Onur Büyüktopçu ve Melek Baykal, çok yerinde açıklamalar yaparak sektörün halini gözler önüne serdi. İki ünlü ismin de açıklamalarını Instagram hesaplarından kolaylıkla okuyabilirsiniz. Genel anlamda üstünde durulan nokta, menajerler ve yapımcıların suçlu olduğu. Benim dikkat çekmek istediğim başka bir açıklama var yaklaşık 3 ay öncesinde yapılan.
Evinin kentsel dönüşüme girdiğini söyleyerek işsizlikten yakınan Çocuklar Duymasın'ın sevilen oyuncusu Melek Şahin, "Kiralık evim kentsel dönüşüme girdi ve ben 3 katı kira ödeyerek başımı sokacak zar zor bir ev bulabildim. Yaşam koşulları hepimiz için gerçekten çok zor ve artık gerçekten isyanlardayım… TV tarihinde damgasını vurmuş bir dizi oyuncusu olmaktan onur duysam da özellikle son 5 yıldır reddettiğim işler ve tiyatro hariç onlarca dizi film reklam projesi varken niçin yer alamadığım yer alamadığımı öğrenmek ve sorgulamak istiyorum. Çünkü 4 yıl tiyatro oyunculuk okudum. Emek harcadım mesleğimi çok seviyorum ve paramı da bu şekilde kazanıyorum Çok kırgınım, üzgünüm. İsyanlardayım..." diyerek isyan etmişti.
Sosyal medyada takipçisi çok diye milyonları tek bir reklam ya da tek bir bölümle kazananlar bu insanlar elbette sektörde yer alacak ancak bu meslek için emek veren, hayallerini gerçekleştirmek uğruna yıllarca okulunu okuyanlar yitip gitmesin.