Mark Mylod’un yönetmen koltuğuna oturduğu; ünlü bir şefin benzersiz menüsünü tatmak için ıssız adadaki restorana giden bir grup insanı konu alan kara komedi/gerilim filmi The Menu Filmekimi'nde tekrar izleyiciyle buluşacak.
IKSV'nin sayfasında yer alan ve konusu "Succession dizisinin yönetmeni Mark Mylod ile yapımcı Adam McKay’in son filminde prestijli şef ve restoranların “yüksek mutfak anlayışı” ince ince doğranıyor. Filmde genç bir çift (Anya Taylor-Joy ile Nicholas Hoult) son derece şık bir restoranda özel bir yemek için karadan uzak bir adaya gidiyor. Restoran fazlasıyla gösterişli dekore edilmiştir, meşhur şef de (Ralph Fiennes) gayet özel bir tadım menüsü hazırlamıştır. Ne var ki bir tuhaflık vardır, çalışanlar biraz fazla serttir, yemeklerde sıra dışı birtakım malzemeler kullanılmıştır, konuklar da can acıtacak sürprizlerle karşılaşacaktır. Suç, yemek, kan ve mizahın bu leziz karışımı, ilk gösterimini eylülde Toronto Film Festivali’nde yaptı." şeklinde anlatılan The Menu, benim önceki yıl izlediğim ve hayli keyif aldığım bir filmdi.
Anya Taylor-Joy, oldukça seçkin bir şefin ıssız bir adada bulunan restoranına giden Margot'a hayat veriyor. Şef Slowik’in (Ralph Fiennes) restoranına Margot'u götüren Tyler (Nicholas Hoult), Slowik’in yemeklerine kafayı takmış durumda. Margot ve Tyler filmin ilk anından itibaren izleyiciyi rahatsız eden bir uzaklıktalar. İkilinin gerçek bir çift olmadığı, aralarındaki soğukluk nedeniyle göze çarpan bir detay.
Hawthorne adasında bulunan bu oldukça 'seçkin' restorana, tuhaf çiftin yanında seçkin kişilerden oluşan bir grup gidiyor. Yemek eleştirmeni olan Lillian (Janet McTeer) ve onun pek de dürüst olmayan editörü Ted (Paul Adelstein), bitik bir film yıldızı (John Leguizamo) ve asistanı Felicity (Aimee Carrero), çok varlıklı yaşlı bir çift Richard (Reed Birney) ve Anne (Judith Light), üç genç iş insanı Bryce (Rob Yang), Soren (Arturo Castro) ve Dave'e (Mark St. Cyr) yaşlı kadın (Rebecca Koon) eşlik ediyor.
Şef Slowik’in daha önce New York’ta açtığı restoranın ismi Tantalus olunca, akıllara Yunan mitolojisi geliyor. Mitolojiye göre Tantalus yaptığı kötülükler nedeniyle Tanrılar tarafından cezalandırılır. Cezası, dalları alçak, bin bir çeşit meyvenin asılı olduğu bir meyve ağacının altında, çenesine kadar su dolu olan bir havuzda bekletilir. Sudan bir yudum içmeye kalktığında su çekilir, meyvelere uzanınca rüzgar meyveleri kaçırır. Tantalus, varlık içinde aç ve susuz kalır.
Gelirim dolu sahneleri izlerken kendimi şefle özdeşleştirdim, onu anlamayı başardım ancak bu esnada restorana gelen müşterilerin hislerinden de kopamadım. Filmde kendimi herkesin yerine koyabildim dolayısıyla bambaşka hisleri tattım.
The Menu, kurgusuyla ve görsel şöleniyle izlemeye değer bir film.