Şahsiyet dizisi gerçek oldu. 11 yaşında istismara uğradı, öldü. Herkes sustu!

Her defasında pazar yazısını düşünürken iyi bir şeyler düşünmek istiyorum. İnsanlara umut aşılamak motive etmek, her şeye rağmen umut var diyebilmek geçiyor aklımdan. Sonra gördüğüm bir haber, okuduğum bir yazı dengemi alt üst ediyor. Aslında hepimizin dengesi alt üst olmalı. Bu konuda beni yalnız bırakmazsanız müteşekkir olurum.

Senaryosunu Hakan Günday’ın yazdığı (Hakan Günday’a not düşmek isterim; her bir kitabını çok seviyorum), yönetmenliğini Onur Saylak’ın yaptığı başrollerini Haluk Bilginer ve Cansu Dere’nin paylaştığı “Şahsiyet” dizisini izleyenler bu yazıyı daha iyi anlayacaklar. Orada anlatılan “Kambura”nın hikayesi bir ütopya değil; gerçek. Agah Bey gerçek değil ama gerçek olmasını çok isterdim. Agah Beyin ta kendisi olmayı çok isterdim.

O kambura ki bu coğrafyada, bu topraklarda yaşayan herkesin kamburu. Bilmem hatırlar mısınız, 2002 yılında Mardin’de 13 yaşında bir kız çocuğu 28 kişinin tecavüzüne uğramıştı. Tecavüzcüler arasında devlet memurları, askerler, esnaf, üniversite öğrencileri vardı. Hatta içlerinden biri dönüp, “Benim de senin kadar kızım var, Ramazan’da gel karnını doyurayım” demişti. Öyle işte bunlar da birilerinin babası, birilerinin akrabası, birilerinin yoldaşı… Bu kişilere açılan dava sonucunda 1 ila 5 yıl arasında ceza aldılar sadece. O kız çocuğu ise başka bir kimlikle hayata devam ediyor, hukuk fakültesini kazanıyor. Kim bilir şimdilerde çocukların haklarını savunuyordur.

11 yaşındayken köyündeki üç kişi tarafından tecavüze uğrayan, görüntüleri çekilen Esra Yücel hayatına devam edemiyor. Hakkari Şemdinli’nin Oğlaklı köyünde yaşayan Veysi Yılmaz Zahir Yılmaz ve Nihat Yılmaz, Esra’yı bir uçurumdan aşağı atıyor. Oyun oynayacağı, koşacağı, güleceği, gece karanlıktan korkup annesinin yanında yatacağı yaşta bir uçurumun kenarından itiliyor. Sanki tecavüz ederek onu bir uçurumdan atmamışlar gibi bedenini de atıyorlar o boşluğa. Ölmüyor Esra. Kaldırıldığı hastanede başına gelen her şeyi anlatıyor. Zanlılar cezaevinde sadece 8 ay kalıyor. DNA testleri, HTS, PTS kayıtları hiçe sayılıyor, “somut delil yok” denilerek tahliye ediliyorlar.

Esra kendini öldürüyor.

Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz yaşamaya devam ediyor. Korunarak ve kollanarak. Köy meclisi onlardan yana oluyor. Aman diyorlar, aman olmuş işte bir hata, ne olacak ki? Hem 11 yaşındaki çocuk doğruyu da söylemeyebilir. Bu da yetmiyor Esra’nın ailesini davadan vazgeçmeleri için tehdit ediyorlar. 7 yıldır sürüyor bu dava, 17 Temmuz’da görülecek 9’uncu celse için Esra’nın ailesinin avukatları kamuoyu desteği istiyor. Esra hiç büyüyemeyecek, okuyamayacak, âşık olamayacak, anne olamayacak ama adalet yerini bulursa belki başka Esraların ölümü engellenecek.

İşte insan tam bu noktada keşke Agah Bey olsam diyor. Olsam da o köye ben gitsem. Gözlerinin içine baka baka bu olaydan kim sorumluysa, kim dahilse, kim desteklediyse ve kim her şeyi bilip de sustuysa ben hesaplaşsam… Oğlaklı Köyü bizim kamburumuzdur artık.

Şimdi rica ediyorum sizden. 17 Temmuz’da var gücümüzle bastıralım sosyal medyadan #EsraYücelİçinAdalet diyelim. Sırtımızdaki kambur büyümesin. Katiller dışarıda nefes alamasın. Esra’nın ruhu bir yerlerde çiçek açsın.