Leonardo da Vinci’nin tablosuyla aynı adı taşıyan 'Son Akşam Yemeği', Cumhuriyetin ilanından evvel yenilen son akşam yemeğini konu alan bir film olarak gösterime girdi.
Film, Atatürk'ün hayatını anlatan diğer filmlerin aksine Mustafa Kemal’in yaşamından uzun kesitler sunmak yerine rejim değişikliğinden hemen önce mutfakta yaşananları anlatmayı hedefliyor.
Saltanat ve Cumhuriyet kavramlarının dönemin insanlarının bakışıyla 'mutfak merkezli' olarak anlatılmak istenmesi ilginç gelse de filmin çok acele çekildiği hissine kapıldım. 29 Ekim'e yani Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıldönümüne alelacele yetiştirmeye çalışıldığı izlenimi veren film yine de işlediği döneme farklı bir bakış kattığı için olumlu yanları ağır bastı. Eğer filme gitme nedeniniz uzun uzun Atatürk'ü görmeniz olacaksa hayal kırıklığına uğramamanız olanaksız. Başta da belirttiğim gibi film, Çankaya'nın mutfağı merkezinde ilerliyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ü Onur Tuna'nın canlandıracak olması, haberi ilk duyduğumda beni çok şaşırtmıştı zira Atatürk ile nasıl bir benzerliği olabileceği düşündürmüştü ancak fotoğraflar yayımlanınca bu düşüncemden vazgeçtim. Onur Tuna, boy farkını hesaba katmazsak Atatürk'e olabildiğince benzemiş.
Latife Hanım ise başarılı oyuncu Pelin Akil Altan tarafından canlandırılıyor. Görselini çok beğendiğim Pelin Akil maalesef Latife Hanım olarak pek geçmedi bana. Filmin en başarılı ismi, daha izlemeden de tahmin edilebileceği üzere usta oyuncu Engin Şenkan oldu. Canlandırdığı her karakteri buram buram hissettiren Şenkan, saray mutfağının saltanat yanlısı olan ve Çanakkale’de bir kolunu kaybeden Ahir Usta olarak karşımıza çıkıyor. Oyunculuklar genel anlamda sırıtmazken, bir dönem filminde günümüz güzellik standartlarının gözle görülür olması hoşuma gitmedi.
Film, henüz bir çocuk olan Elif'in, annesinin ölümüyle dedesi Avni Usta'nın yanına, Çankaya mutfağına gelir. Elif'in annesinden miras kalan tarifle helva-i hakani yapmasıyla başlayan filmde mutfakta ne denli bir iktidar savaşı olduğunu görüyoruz.
Bir sır olarak saklanmaya çalışılan Cumhuriyetin ilanı öncesi mutfakta oluşan kutuplaşma seyirciye derin bir şekilde hissettiriliyor.
İlan öncesi verilen bir davet, son akşam yemeğinin temelini oluşturuyor. Latife Hanım’ın talimatıyla bu önemli yemek için gereken malzemeleri temin etmek için yola çıkan başaşçı Mahmut, yolda bir kaza geçirince yemeği hazırlama görevi Ahir Usta'ya kalır. Saray tarifleriyle hünkar tarhana çorbası, mantarlı saray kebabı ve helva-i hakani yapan saltanat yanlısı ustanın yemeklerinden Atatürk'ün yememesi filmin en dikkat çeken noktalarından biri oldu.
Yemeğin Atatürk tarafından bir bahaneyle yenmemesi aslında bir tepki göstergesi olarak işlenmiş. En azından pek çok izleyici böyle düşünmüştür diye tahmin ediyorum.
Başta da söylediğim gibi, aceleyle çekildiği izlenimi veren film pek çok noktada beklentiyi karşılasa da eksik yönleri de hayli fazla.