Bu haftaki film incelemesinde bir başyapıt olan The Others (Diğerleri) isimli filmden bahsedeceğim.
Abre los ojos/Open Your Eyes ve Mar Adentro/The Sea Inside gibi başarılı yapımlarıyla bilinen Alejandro Amenábar’ın 2001 yılında yazıp yönettiği ve başrolünde Nicole Kidman’ın bulunduğu korku-gerilim-dram üçlemesini başarıyla temsil eden The Others, türünün en iyileri arasındaki yerini kaybetmeye niyetli değil.
İzleyiciyle büyük buluşmasının üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen kült filmler arasında yerini koruyan filmin en kötü yanı pek çok kişinin 'izlemedim' yanıtını vermesi oldu benim nazarımda.
İlk olarak filmin konusunu ve izleyici üzerinde bıraktığı etkiyi anlatmak istiyorum.
II. Dünya Savaşı’nda kocasını kaybeden iki çocuk annesi Grace, çocuklarının güvenliği ve geleceği için çaba sarf eden bir anne olarak karşımıza çıkıyor. Grace, güneş ışığına aşırı derecede hassasiyeti bulunan çocuklarının evden çıkmaması bir yana, onların bulunduğu odalarda perdelerden içeri gün ışığının girmesinden hatta bir kapı kilitlenmeden diğerinin açılmasından bile imtina ediyor. Savaşın korkunç etkilerinin yanı sıra eşini kaybetmiş bir kadın olarak korku ve dış dünyadan soyutlanmanın acı yanları, Grace karakteri üzerinden başarıyla yansıtılıyor. Grace, tüm bu yaşananlar karşısındaki çaresizliğini otoriter yapısıyla ve İncil'e olan düşkünlüğüyle bastırmaya çalışıyor.
Çocuklarının eğitimini de bizzat üstlenen anne, hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolan hizmetlilerin gidişinin ardından evi çekip çevirmeleri için gazeteye hizmetli ilanı veriyor. İlanı gördüklerini söyleyerek gelen yeni hizmetlilerle biraz rahatlayacağını düşünen Grace, hizmetlilerin eve geldikleri andan itibaren göze çarpan tuhaf davranışları karşısında otoriter yapısını korumakta hızlı bir şekilde olmasa da yavaş yavaş zorlanmaya başlıyor.
Evin küçük kızı Anne’nin hayali arkadaşı Viktor da hikayeye dahil olunca karanlık ve soğuk görünümlü evde gerilim dolu anlar yaşanıyor. Film ilerledikçe, hizmetlilerin garip davranışlarının ve hayali arkadaş Viktor'un varlığının birer detaydan çok daha fazlası olduğu anlaşılıyor.
Tüm gerilim dolu anların üstüne bir de savaştaki babanın eve dönmesi, hem dramın hem de gerilimin kol kola verip karşımıza çıkmasına neden oluyor.
Her biri diğerini açıklar nitelikteki detaylar, filmi diken üstünde izlemeye mecbur kılıyor.
Sisli mezarlıkların bir bir ortaya çıkışı, güneş ışığının bir canavar olarak izleyiciyi 'Acaba çocuklar zarar görecek mi?' endişesiyle diken üstünde tutması övgüye değer detaylar arasında yer alıyor.
The Others, özellikle final sahnesinde tüyleri diken diken ederken, savaşın görünmeyen yüzünü de düşündürüyor. Film bittiğinde bıraktığı tat, tüm detayları bilerek tekrar izleme isteği uyandırıyor insanda.
Filmi diğerlerinden ayıran en önemli özellik, senaryoya ustaca işlenen detayların tam da filmi çözdüğümü sandığım anda gelmesi oldu. Ayrıca bir korku-gerilim filmi sanarak izlerken ailenin içinde bulunduğu dramatik durumu içimde hissetmek bana yaşadığım hayatı ve gerçeklik algımı sorgulattı. Film çok kaliteli bir korku- gerilim filmi ancak bolca dram sosuyla da harmanlanmış.
Tekinsizliğin had safhada olduğu film, alışılagelmiş korku filmlerinin aksine diken üstünde hissettiren bir gerilime sahip.
Son olarak, Nicole Kidman'ın bu filmi oyunculuğuyla çok başka bir yere taşıdığını söylemeden edemeyeceğim. Açıları ve tüm detaylarıyla halihazırda mükemmele yakın bir filmi, karakteri kusursuz bir şekilde üzerine giymesiyle tam olarak mükemmele taşıyor.
Eğer gerilim filmlerini seviyorsanız, The Others filmine mutlaka bir şans verin.