Oppenheimer ve Barbie çılgınlığı: İki filme giden de hayal kırıklığı ile çıkıyor

Klasik Hollywood PR çalışması diyebilirsiniz. Ancak iki filmde de çok önemli oyuncular vardı ve gerçekten büyük merak uyandırdı.

Barbie ile başlayalım; başrollerinde Margot Robbie, Ryan Gosling, Will Ferrel ve Emma Mackey gibi isimlerin rol aldığı film son 20 yılın en iyi açılış yapan filmi oldu.

Tabii bu film sayesinde etrafımız da toz pembe oldu. Kıyafetler, yemekler hatta Google bile "Barbie" yazınca pembeye büründü.

Oppenheimer ise biraz daha ağır abi olarak girdi vizyona. Peaky Blinders dizisiyle büyük bir hayran kitlesine sahip olan Cillian Murphy J. Robert Oppenheimer'ı muhteşem şekilde canlandırıyor.

2005 yapımı American Prometheus kitabından uyarlanan film, Manhattan Projesi'nde ilk nükleer silahın geliştirilmesinde büyük rol oynayan Amerikalı teorik fizikçi J. Robert Oppenheimer'ın hayatını anlatıyor.


İki filmin özeti böyle; ortak noktaları ise iki filme giden de sinemadan mutsuz ayrılıyor. Şöyle ki; Barbie filmine gidenler pembe kıyafetlerini çekip, şen şakrak lay lay lom bir film izleyeceklerini zannediyor, ancak öyle olmuyor. Barbie bekleninin tersine kadın erkek eşitliği, kadın hakları, mansplaining (erkeklerin kadınlar üzerindeki baskısı) konularını çok çarpıcı bir şekilde yüze vuruyor.

Pespembe bir film izlemeye gidenler salondan afallamış bir şekilde çıkıyor yani.


Oppenheimer'a gidenler neden mutsuz ayrılıyor peki? Aslında biraz genelleme oldu bu ancak kişisel görüşüm Oppenheimer filminin gereksiz uzun, abartılı, yüz binlerce insanın ölmesinden gram pişmanlık duyulmadığını gösteren bir yapım olduğu.

Yani "Biz yapmasak, Almanlar, Ruslar yapacaktı" diyerek nükleer bomba atmayı savunamazsınız.

Özetle; dünyada rekorlar kıran, Türkiye'de de yüz binlerce kişiyi sinemaya çeken bu iki film 2023'e damgasını vurdu. İki filmi de izlemiş biri olarak, özellikle Oppenheimer'ın büyük bir zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.

Kısa bir bilgi daha; dünyada Barbie gişede önde giderken, Türkiye'de Oppenheimer daha çok izlenmiş.