Bir Nuri Bilge Ceylan filmi izlemek için günler önceden kendinizi hazırlamanız ve tüm planlarınızı ona göre yapmanız gerekiyor.
Malum son filmi Kuru Otlar Üstüne de 3,5 saat; sinemaya gittisi geldisiyle en az yarım gün ayırmanız lazım.
Bir arkadaşım Ceylan filmlerini sadece evde izliyor, üç güne bölerek, “Günde 1 saatlik NBC dozu yetiyor” diyor.
Ben ise NBC filmlerinin özellikle sinemada izlenmesi gerektiğine inananlardanım çünkü onun olağanüstü görüntüleri küçük ekranda harcanmayacak kadar etkileyici.
GÜNLER ÖNCESİNDEN HAZIRLIK YAPTIM
Bu yüzden Kuru Otlar Üstüne için de günler öncesinden hazırlık yaptım, işimi- gücümü, toplantılarımı ona göre ayarladım, perşembe öğleden sonramı tamamen boşalttım.
Boş salonda yayılarak izlerim dedim ama 120 lira verip girdiğim 15.30 seansında salon boş değildi, saydım 16 kişi izledik filmi. Hafta içi öğle saati için iyi rakam.
Filmin adı "Kuru Otlar Üstün"e ama aldanmayın, pekala “kar altında otlar” da olabilirdi. Çünkü filmin yüzde 95’i karlar altındaki Erzurum’un Karayazı ilçesi köylerinde geçiyor. Kar filmlerine bayılan biri olarak hiç şikayetçi değilim. Düşünün sırf karda geçiyor diye geçen hafta bir platformda Liam Neeson’un Soğuk İntikam filmini bile izledim.
BAYILDIM
Filmin metaforu olan kuru otları, yazın gelmesiyle karın eriyip kalktığı finalde Samet’in (Deniz Celiloğlu) ayakları altında ezilirken görebiliyoruz bir tek. Geri kalan 3,5 saat boyunca Nuri Bilge Ceylan’ın olağanüstü kar tabloları var… Bununla da yetinmemiş fotoğraf meraklısı olan resim öğretmeni Samet’in vizöründen çektiği kar fotoğraflarını da donuk kare olarak filmin çeşitli yerlerine yerleştirmiş Nuri Bilge Ceylan… Bayıldım.
Hele kalabalık bir çocuk grubunun dağ eteğinde kar topu oynadığı bir kare var ki, buradan itiraf ediyorum kaçak replikasını bulup duvarıma asabilirim. Çocuklar fotoğraftan fırlayıp salonun içinde koşacak gibi duruyorlar fotoğrafta.
EN ÇOK İLGİMİ ÇEKEN NOKTA...
* Bu filmde en çok ilgimi çeken nokta, NBC filminde ilk kez şaşırtıcı bir Brechtyen yabancılaştırma sahnesiyle karşılaşmak oldu. Samet, Nuray’ın (Merve Dizdar) evinde salondan banyoya yürürken bir anda set arkasına adım atıyor. Deniz Celiloğlu kameramanlar, çalışanlar, ışıklar, dekorlar arasından oyununu hiç bozmadan geçip banyoya giriyor. Üstelik şarap masasında 20 dakika süren, bizim de oturup sohbete katılmak istediğimiz sürükleyici bireyci-toplumcu tartışmasından sonra Samet’in pat diye set dışına çıkması seyirciyi ters köşeye yatıran bir teknik…
* Film boyunca asla yolları kesişmeyen öğretmen Nuray ve Samet’e hayran orta son öğrencisi Sevim’le (Ece Bağcı) ilişkisi üzerinden Samet’in taşradaki sıkışmış hayatını anlatıyor film. Birbirinden böyle bağımsız koridorlarda yürüyen hikaye Samet’in Nuray’la bir gecelik ilişki yaşayacak olması, Sevim’in taciz suçlamasıyla farklı karakter üzerinden aynı agorada buluşuyor.
* Nuri Bilge Ceylan’ın en büyük başarısı diyaloglarda ve oyunculuk yönetiminde saklı. İkili-üçlü sahnelerde batan, sırıtan, abartılı duran tek bir diyalog var. Keza oyunculuklar da öyle. Şu dizilerdeki bağırıp, çağıran, atarlanan abartılı, karikatür oyunculukları gördükçe Nuri Bilge filmlerindeki oyunculukların kıymeti çok daha fazla ortaya çıkıyor.
EN ZORU BUNU YAPMAK
* Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar, Ankara Garı patlamasında ayağını kaybeden Nuray öğretmen rolünde çok iyi… Ne bir fazla, ne bir eksik, olması gerektiği kadar, dozunda oynamış. Ama en zoru da bunu yapmak zaten…
*Ondan iyisi de var; Deniz Celiloğlu… Cannes’dan ödülle neden dönmediğini sormadan geçemiyor insan.
* Belli ki gençliğinde dağa da çıkmış sonra ununu eleğini asmış Vahit rolünde Yüksel Aksu’yu tanımadım önce. Rol mü tam Yüksel’in kalemi, Nuri Bilge’nin role tam adamını mı seçmesi bilemiyorum ama bu buluşmalar filmi büyük yapıyor zaten. Uzun zamandır görmüyorum sevgili Yüksel’i inşallah film için kilo almıştır… Dondurmam Gaymak, İftarlık Gazoz’la senaryo-yönetmen olarak başarılıydı, şimdi bir de veteriner Vahit’i çıkardı karşımıza Yüksel Aksu, tebrikler…
* Öğretmenine hayran Sevim rolünde Ece Bağcı, Samet öğretmenin ev arkadaşı Musab Ekici hepsi çok iyiler…
Geçen pazar 80 yaşındaki usta yönetmen Martin Scorsese, Sunday Times’a verdiği röportajda (son filmi Killers of The Flower Moon tüm dünyayla aynı anda bizde de bugün vizyona girdi) şunu söylüyordu;
"Gişe rekortmeni olmayan filmlere yer açmamız gerekiyor, yoksa seyirciler sinemanın sadece tek yönlü olduğunu düşünecek ve birlikte büyüdüğümüz daha incelikli filmlere yer kalmayacak. Eksik olan şey zenginlik ve derinlik” diyor.
İşte Scorsese’nin söylediği her şey var Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi "Kuru Otlar Üstüne"de;
İncelik…
Zenginlik…
Derinlik…
Hala vizyondayken bu güzelliği sinemada izleyin derim.