Tepedeki Ev (The Haunting of Hill House), izlediğim en iyi korku dizisiydi. Aslında korku dizisi demekle haksızlık etmiş olacağım; korku-dram ikilisini eşsiz bir biçimde harmanlayan ve hem insanı ürperten hem de ağlatan bir yapım olduğunu söylemem gerek. Tepedeki Ev'de yitip giden bir ailenin dramının yanı sıra o evin onları nasıl yuttuğuna da şahit olmuşken, dizinin yayımlanmasının üstünden yıllar geçse de hala izlememiş olanların kesinlikle izlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Beş çocuklu Crain ailesinin hasarlarını onarmak için satın aldığı evde yaşadıkları korkunç anların aile dramına dönüşmesini konu alan diziyi tam 3 kez izledim ve her defasında keyif aldım.
Geçmiş ve günümüzden görüntülerle, dağılmış bir aile eski evlerinin anılarından korkarak da olsa yine o eve dönmesi, gerçekten etkileyiciydi.
Tepedeki Ev; senaryo, kurgu, görsellik ve oyunculukta izleyiciyi gerçekten de tatmin eden ve aradan biraz zaman geçtikten sonra yeniden izlemeyi arzulatan bir yapım.
Bölümler çok kısa ya da çok uzun değil, ortalama 1 saatte bir bölüm bitiyor.
Yönetmen koltuğunda Mike Flanagan oturuyor; daha önce Netflix’te yayınlanan Stephen King’in romanından uyarlanan Geralds Game’in yönetmeni. Oyunculuklar ise gerçekten çok başarılı. Özellikle Nell karakterine hayat veren Victoria Pedretti beni derinden etkiledi ve diğer işlerini de muhakkak takip etmem gerektiğini düşündürdü.
Tüm bölümleri beğenmekle beraber 6. bölümle zirveye ulaşan dizi, müthiş duygusal bir final yaparak yürek burkuyor.
Özellikle son sahnede Eğri Boyunlu Kadın çıkan sürpriz isim, hikayenin daha da anlam kazanmasına neden oluyor. Hayatını ailesi için feda edenler, aile dramından kaçmaya çalışanlar, çocuğunu korumaya çalışırken onları ölüme itenlerle dolu hikayeyi mutlaka izleyin.