Kadınlar için bedelsiz bir huzur mümkün mü? Okuduğum en sert roman: Bir Muhteşem Güneş

Khaled Hosseini ismini, Uçurtma Avcısı isimli romanı nedeniyle pek çoğunuzun duyduğunu tahmin ediyorum. Yıllar evvel bir lise öğrencisiyken okuduğum 'Uçurtma Avcısı', beni öyle derinden etkilemişti ki... Okuduğum en sert, en çarpıcı romanlar arasında yer alan bu kitabı okuduktan sonra yazarın diğer kitaplarını da satın alıp çok açken bir yemeğe saldırır gibi başladım okumaya. 'Bin Muhteşem Güneş' isimli o muhteşem kitabı, benim nazarımda Uçurtma Avcısı'ndan çok daha sert, çok daha etkileyiciydi.

Yazarın memleketi olan Afganistan'da geçen her iki kitaba da savaş ortamı hakim. Savaşın kaybedeni ülkeler midir? Savaşın özneleri her zaman ülkeler ve 'başlarındaki' erkekler olmuştur; nesneleri ise kadınlar ve çocuklar. Maalesef bu kitapta kadınların hapsedildiği edilgenliği, nesneleşmeyi çok sert bir biçimde okudum.

“Bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin, ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.”

Kadınlar için bedelsiz bir huzur mümkün mü? Okuduğum en sert roman: Bir Muhteşem Güneş

Bin Muhteşem Güneş her kadının okuması gereken benzersiz bir kitap. Leyla, Meryem, Nana, Tarık, Reşit... İyi, kötü, melek, şeytan...

Kitaptaki karakterler öyle gerçekçi ki, okuduğum süre boyunca sanki hepsi karşımdaydı.

Gayri meşru bir çocuk olan Meryem'in evlendiği yaşlı adamın yıllar sonra aydın bir öğretmenin kızı Leyla ile evlenmesi sonrası büyük yaş farkına rağmen iki kadının abla-kardeşten de öte müthiş bir dostluk kurduğuna şahit olmak umudumu yeşertti. Meryem'in kendi hayatından geçmesi, Leyla için kendini ortaya koyması öyle çok dokundu ki bana, bu satırları yazarken bile gözlerim dolu dolu.

Kitabın kapağını kapatırken, “Bu bedelsiz bir huzur değil” diyen Leyla'ya hak vermekten başka çarem kalmadı. Ben de dahil olmak üzere o kadar çok bedel ödendi ki roman boyunca, tüm karakterlerin yorgunluğunu üzerimde hissettim.

Kadın olmak yalnızca bu ülkede zor değil. Kadın olmak bu dünyanın her bir köşesinde zor. Bir köşede bir kadın olarak nefes almak bile suçken bir köşede giydiğin kıyafet yanlış. Kaşı, gözü, burnu, bacakları, kalçası, saçı... Her birinin en ufak bir eleştiriye maruz kalması ve bunların "düzgünlüğünün" kadınlığına mal edilmesi de büyük zorbalık. Bir kadın olarak ben bu hikayenin en uç noktaları temsil ettiğini bilsem de kendi hayatımda, daha o yaşta sırf kadın olduğum için karşılaştığım olumsuzlukları hatırlamama engel olamadım. Çok ağladım.

Müsaadenizle, artık arkadaşım kabul ettiğim iki kadına seslenmek istiyorum;

Sevgili Meryem, sana sımsıkı sarılmayı öyle çok istedim ki... Babana olan envai çeşit duyguna, yaşadıklarına, yaşayamadıklarına, sana sarılmayı öyle çok istedim ki... Seninle bambaşka, buruk da olsa sonunda neşeli bir şekilde vedalaşmayı öyle çok isterdim ki...

Ve sevgili Leyla, Meryem'in yürüdüğü dikenli yollardan seni de yürütmeye çalıştılar; sen direndin. Onun da olağanüstü desteğiyle bu savaşı kazandın. Bütün umutlarının tükendiği anlarda yılmayışın, cesaretin, dik başlılığın beni çok etkiledi. Çektiğin tüm zorluklardan sonra mutluluk senin hakkın. Umarım bir gün sen de Meryem'e şifa olursun.