Kadın olmak, güçlü kadın olmak, zarif kadın olmak, tam bağımsız laik kadın olmak, Cumhuriyet kadını olmak. Olmak olmak olmak... Şimdi de güçlü kadın olmak yeni bir toplumsal norma dönüşüyor. Bunu nasıl durduracağız?
Güçlü olmalısın bağımsız olmalısın ayakların yere sağlam basmalı ekonomik özgürlüğün olmalı boyun eğme baş kaldır diren özgürlüğün için bir şey yap!
Kimseden izin alma, kimseye zayıf yanını gösterme, ağlama!
Öyle bir gül ki herke senin kadar güçlü olduğunu görsün!
Baskılar seni yıldırmasın, baskıyla mücadele et, onunla mücadele et, bununla mücadele et!
Tamam da niye?
Yani ben sizin kalıplarınıza neden uymak zorundayım?
Toplumun baskısı altından zorla çekip çıkardığımız, iş hayatına aktif bir şekilde konumlandırdığımız kadınları şimdi de güçlü kadın imajı ile baskı ve belli kalıpların içine sokuyor olabilir miyiz?
Toplumun bana dayattığı o uslu kız imajından sıyrılmak isterken şimdi de yırtıcı bir varlığa dönüşmemi bekliyorsunuz.
Toplum her zaman kadınlardan bir şey bekliyor.
Ya çok güçlü olacaksın ya da çok narin.
Orta ya da standart olmana izin yok, geçit verilmiyor.
Harika olmalısın o 'business woman' olmalı, sabah kahveni yudumlayıp de gece cilt bakımını yapmadan sakın ama sakın yatmamalısın.
Hiçbir erkeğe geçit yok, evlenmek yok, yalnızca 'work work work'...
Bu da bizim yüzyıllar sonra bile bozulamayacak toplumsal normlarımız olabilir mi?
Kadın dayanışması adı altında belki de sıfır bilinçle yaptığımız bu telkinler bizi olmak istediğimiz yerden çok daha faklı bir yere götürüyor olabilir mi?
Her kadın -dememek gerekiyor- her insanın, kendine çizdiği yol olmak istediği kişi çok farklıyken bir kalıba sokulmak, o imajı yaratmak ne kadar doğru?
Ekonomik özgürlüğümü almışken duygusal bağımsızlığımı kazanamamışımdır belki.
Ya da tam tersi.
Her kadının büyüdüğü ev farklıyken yaşadığı travmalar farklıyken aynı imajı beklememiz ne kadar doğru.
Toksik bir pozitiflikle yola devam edemeyiz.
'Evet yaşadın bitti' demek ne yazık ki travmalarımızın çözümü olmuyor.
Çocukken yaşadığın ne varsa kadınlar özelinde konuşmak gerekirse bir kadının anneliğini dahi etkiliyor.
Her kadını aynı terazide tartmamak gerek, hayallerine göre yargılamamak gerek.
Belki de kadınları toplumun ağırlığından kurtaracak olan budur. Kadınların kadınların baskısından da kurtulması.
Toksik pozitif şekilde güçlü kalamayız. Güçlü kalmak zorunda değiliz. Mücadele vermek zorunda değiliz. Varlığımızın saygı duyulması gerektiğinin bunun herhangi bir kalıba ihtiyaç duymadığını öğrenmek zorundayız.