Zülfü Livaneli yeni romanını sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesini ve dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olması üzerine kurgulamış.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair bir roman.
KİTAPTAN:
Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum.
Karadeniz’in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.
Sonra yine o meraklı ve sevimli haline büründü. Örneğin, öfke duyup duymadığımı sordu. Gülümseyerek, böyle bir duyguya sahip olmadığımı söyledim. Sonra ardı arkası kesilmeden kıskançlık, nefret, korku, intikam, merhamet, gurur gibi şeyler duyup duymadığımı sordu, ben de hepsini “Hayır” diye yanıtladım. O zaman iyice ciddileşti, gözlerini gözlerime dikip, yüzüme bir trajedi kahramanı gibi bakarak “Peki aşk!” dedi. Yine “Hayır” dedim.
Bir dakika sessizlik oldu, gözlerimin içine baktı. “Galiba sizde ego yok” dedi.
“Yok!” dedim. “Doğru bildiniz.”
“Şimdi size küfür edip, şu kaynar kahveyi başınızdan aşağı döksem ne yaparsınız?” diye sordu.
“Önce kendimi korumaya çalışır, sonra da saçma bir hareket yaptığınızı düşünürüm” dedim.
“Bana kızmaz mısınız?”
“Hayır!”