Milliyet'ten Özlem Ülkü'nün haberine göre; Koronovarüs salgınıyla beraber bir süredir duran hayat, artık yeni formuyla canlanmaya başladı. Sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyarak, bütün sektörler çalışmaya devam kararı aldı. Bunlardan biri de dizi sektörü. Setler. Hani o, zaman zaman 100’ü bulan kişi sayısıyla büyük bir kalabalığın, uzun saatler boyunca büyük özverilerle çalıştığı, emek verdiği yapımlar… Peki ama setlerde yeni düzen nasıl kuruldu? Oyunculardan ışıkçısına, kostümcüsüne, çaycısına bütün ekip nelere dikkat ediyor? Kendilerini nasıl koruyor? İşte bu soruların peşinde çekimlere ‘devam’ kararı alan Kanal D’nin senaryosunu Sırma Yanık’ın yazdığı, yönetmenliğini Şenol Sönmez’in yaptığı dizisi “Zalim İstanbul”un setine konuk olduk. Birkaç saat kaldığımız çalışma ortamı, kontrolü elden bırakmadığımız sürece her şeyin mümkün olduğunu gösterdi.
Sete çıkmadan herkese test yapılıyor
Kanal D’de iki sezondur ekrana gelen Avşar Film imzalı Zalim İstanbul, çekimlere yarım kalan 37. bölümle başladı. Başrollerinde Deniz Uğur, Mine Tugay, Ozan Dolunay, Berker Güven, Bahar Şahin ve Sera Kutlubey’in rol aldığı dizinin çekimlerini izlemek için Kuzguncuk’taki yalının yolunu tuttuk. Ateşimizi ölçtürdükten sonra uygulayıcı yapımcı Mehmet Akgün eşliğinde, ekibin çalışma alanına ilerledik.
Tüm ekibin solunum testi, akciğer filmi ve kan testi yapıldıktan sonra sete çıktığını söyleyen Akgün, sağlık görevlilerinin ayrılmaz bir parçaları olduğunu söyledi:
"Tüm tedbirleri titizlikle takip ettik. Yapımcımız Şükrü Avşar, sürecin sorunsuz işlemesi için başından bu yana tüm çalışmaların içindeydi. Mobil sağlık ve iş sağlığı güvenliği ekibi artık parçamız. İki ambulans ve dört sağlık görevlisi pandemi sonrası setin başladığı andan bitene kadar bizimle oluyor. Uygun aralıkla ateş ve tansiyon ölçümü yapıyorlar."
Saç-makyaj odaları ayrılmış
Yalının giriş katındayken duyduğumuz bu sözlerin ardından başrol oyuncularından Deniz Uğur’u kan verirken görüyoruz. Akgün’ün sözlerini onaylayan oyuncu, rutin kontroller için yapılan çalışmadan oldukça mennun olduğunu belirtiyor. Sıra, setlerin en karışık bölümleri olan kostüm odaları ve makyaj bölümüne geliyor. Artık kostümler kuru temizlemenin dışında dezenfekte işlemi görürken, çoğunlukla aynı ortamda olmalarına alışık olduğumuz saç ve makyaj bölümleri de ayrılmış. Yakın temasın gerektiği bu bölümlerde çalışanlar, siperlik kullanıyor.
Set mekânları sınırlandırılmış
Pandemi sonrası insan temasını azaltmak adına ekipler küçülmüş. Bunun için ilk başta senaryoda düzenlemeler yapılarak, yan rollere çok fazla yer vermeme kararı alınmış. Mehmet Akgün, senaryonun da bu sürece uygun bir şekilde ilerlemesinin çalışanların sağlığı ve güvenliği açısından büyük önem arz ettiğini söylüyor:
"Senaryonun da bu süreçten çok uzakta olması mümkün değil. Birbirinden farklı mekanlar, bol atlamalar, yakalamaların olduğu sahneler her şeyi daha da zorlaştırır diye uzak durduk. Her şeyi burada yaşatmaya çalışıyoruz. Sonuçta ulaşım için kullanacağımız araçlarımıza kadar her şeyi düşünmemiz gerekiyor."
Açık büfe yerine paketli yemekler
Daha önce yalının en alt katını yemek alanı olarak kullanan ekip, şimdi bahçede. Standart catering hizmetinden paketlenmiş yiyeceklere geçmiş. Açık büfe kahvaltılar, paketlenmiş sandviçlere bırakmış yerini. Görevli personel de her daim maskeli. Adım attığınız her noktada selam alıp, veriyorsunuz. Daha önce o yoğunluktan kimi zaman yanından geçenleri bile göremeyen çalışanlar, şimdi uzaktan da olsa daha çok sohbet eder olmuş. Akgün’e göre ise, insanlar birbirlerinin kıymetini daha iyi anlamış:
"Birbirini özlemiş. Yanımızdakinin değerini anladık. Artık herkes birbirini, ailesini sorar oldu."
'Temizlik ekipleri ayrılmaz parçamız'
Zalim İstanbul ekibinin en büyük avantajı, dizinin büyük bir yalıda çekiliyor olması. Hem çalışma hem de dinlenme anlamında bolca alan sağlayan yalı sayesinde karavana ihtiyaç duyulmuyor. Tabii, bu kadar büyük bir alanın temizliği en çok merak ettiğimiz nokta oluyor. “Daha önce belirli aralıklarla aramızda olan temizlik ekipleri artık hayatımızın bir parçası oldu” diyerek sette kullanılan her alanın hem set öncesi hem sonrası dezenfekte edildiğini, tuvaletler, yemek alanı, kostüm odası, makyaj odası gibi ortak kullanım alanlarının ise saatte bir temizlendiğini anlatan Akgün, senaryo gereği başka bir mekana geçmeleri gerektiğinde ekibin temizlik görevlilerinin kendilerinden önce oraya ulaştıklarını ve dezenfekte ettiklerini söylüyor. Oradaki çalışma süresini de 10 saatten fazla tutmamaya çalıştıklarını.
Hayatımızın en önemli unsurlarından olan sosyal mesafe ve hijyene bu kadar uygun çalışıyor olmanın verdiği güven ve huzuru, karşımıza çıkan herkesin gözünde görebiliyoruz. Ve tabii maskeyi… En önemli kalkanımız olan maske, sahnesi olan oyuncular dışında herkeste takılı vaziyette. Masalarda, hemen hemen her yerde dezenfektan ve maske kutuları bulunuyor.
Yönetmen ve oyuncular çalışmaktan memnun
Deniz Uğur: Burada kendimi gerçekleştiriyormuşum
"Evlerde çok sıkılmıştık. Hem birbirimizi hem de çalışmayı özlemiştik. Dönüş, psikolojimize çok iyi geldi. Birçok şeyin kıymetini daha iyi anlıyorsunuz. Mesela işimi ne kadar sevdiğimi... Burada kendimi gerçekleştiriyormuşum. Severek yaptığın bir işin başında olmak çok güzel bir duygu. Sağlığımız için her türlü şart gözetiliyor. Tedirginliğim kalmadı. Kendimi güvende hissediyorum."
Ayşen Sezerel: Güvenilir bir ortamımız var
“1.5 senedir aile gibi olmuştuk. Çalışmak çok kıymetli bir şey. Burada çok sağlıklı, güvenilir bir ortam sağladılar. Zaten başlamadan önce bütün testlerimiz yapıldı. Hijyene, sosyal mesafeye çok dikkat ediliyor. Kalabalık sahnelerimiz azaltıldı. Güvenle çalıştığımız için memnunuz hayatımızdan.”
Yönetmen Şenol Sönmez: Hepimizi çalışmak iyileştirdi
“Karantina boyunca evdeydik. 'Yeni normal' ile birlikte hadi başlayalım dedik. Kurallara uyarak, maskemizi çıkarmadan, sosyal mesafeyle ve tabii ki hijyen kurallarına uyarak hareket edince yeni normalimize alıştık. Hayat, sürekli bir şeyler sunuyor ve onunla birlikte yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Çalışırken tatil olmasını isterken, karantinayla beraber bütün düşüncelerimiz değişti. Çalışmak iyileştirir derler ya hepimizi şimdi çalışmak iyileştirdi.“