Geçtiğimiz Eylül ayında Ergenekon davası kapsamında 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Yurt Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ tutuklandıktan sonraki ilk yazısında yaptığı TV programları ile yazdığı makale ve kitaplardan dolayı haksız yere tutuklandığını ifade etti.
İşte Merdağ Yanardağ'ın yazısından bir bölüm
"Hukuken, siyaseten ve ahlaken meşru olmayan bir mahkûmiyet kararıyla özgürlüğümden, sevdiklerimden, işimden koparıldıktan ancak iki buçuk ay sonra sizlere yazabiliyorum. Özel yetkili/görevli bir mahkemenin kararıyla iki aya yakın süredir Muğla Cezaevi’nde tutuluyorum. Tablo, tarihe geçecek tam bir hukuk skandalına işaret ediyor. Siyasal bir zorbalık ve dinci-faşizan bir terörle karşı karşıyayız. Öncelikle hepinize; değerli Yurt okurlarına, beni yalnız bırakmayan dostlarıma, dayanışma gösteren sevgili meslektaşlarıma yürekten bir merhaba! Bana güç verdiniz, sağ olun.
...
Ancak ortada bir soru var. Neden 5 yıldır tutuksuz yargılandığım halde bana 10 yıl 6 ay gibi bir ağır ceza verildi? Neden benden daha fazla ceza alan bazı sanıklar hakkında Yargıtay aşaması sonuçlanana kadar tutuklama kararı verilmezken, benim hakkımda yakalama kararı çıkarıldı? Evet, neden?
Ergenekon davasında bana karşı özel bir tutum takındıkları açık.
Çünkü bütün hukuksal koşulları ve ellerindeki dosyayı zorlayarak
ceza verdiler. Özel bir kin güttükleri, belli çevrelerin istek ve
yönlendirmeleri ile bir intikam operasyonu yürüttükleri
anlaşılıyor. Bu tutumun nedeni aslında belli. Kısaca anlatmaya
çalışayım.
Gözdağı vermek ve beni susturmak için 27 Ekim 2008 tarihinde
Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına aldılar. Dönemin gazete
ve televizyonlarında geniş şekilde yer aldı, hatırlayacaksınız.
Ancak 3 gün sonra mahkemeye bile çıkarılmadan serbest bırakıldım.
Savcı Zekeriya Öz bile açık ve somut olarak suçlayacağı bir şey
bulamadığı gibi, soyut bir suçlamada bile bulunmadı. Yöneltilen
birkaç iddiayı kolaylıkla çürüttük. O da ben de gözaltına alınmamın
gerçek nedenini biliyorduk. Zaten polis sorgusunda da daha çok,
benim siyasal geçmişim ve gazetecilik faaliyetlerimle ilgili
sorular soruldu.
BOYUN EĞMEDİĞİM İÇİN
Ancak ben, beklenenin aksine, serbest bırakıldıktan sonra susmadım. Bu ahlaksız ve hukuksuz tertibe, gerici komploya, faşizan karşı devrim girişimine direndim. Kendimi diğerlerinden ayırmayı, boyun eğmeyi ve teslim olmayı bir parçası olduğum bu ülkenin devrimci birikimine ve kişiliğime yakıştıramadım. Bu davalar aracılığıyla yürütülen ve bir ABD, AKP ve Cemaat operasyonu olan örtülü darbe girişimine karşı mücadele ettim. Konferanslar vermeyi, panellere katılmayı, televizyon-radyo programları yapmayı, düzenli yazı yazmayı ve bütün bu etkinlikler yoluyla siyasal İslamcı iktidara karşı mücadele etmeyi sürdürdüm. Yazdığım iki kitapta da (ikisini de gözaltına alındıktan sonra hazırladım) bu dinci-faşizan darbenin tarihsel, siyasal, ideolojik ve kültürel analizini yapmaya çalışarak, komployu açığa çıkarmayı amaçladım. Deyim uygunsa "katilin kim" olduğunu söyledim.
Zaten gözaltına alınma nedenim de, yaptığım televizyon programları, yazdığım makale ve kitaplarımla, hazırladığım haberlerle Cemaat örgütlenmesini Türkiye’de deşifre eden ilk gazetecilerden biri olmamdı. Belli ki öncekilerden daha etkili olmuş ve onları “suçüstü” yakalamıştım. Kanaltürk Televizyonu’nda 2004-2008 yılları arasında yaptığım programlarda, iktidarın yolsuzluklarını sergiler ve etkili bir muhalefet yürütürken, ülkeyi bir ağ gibi saran Cemaat örgütlenmesini, Emniyet’ten TSK’ya, eğitimden sağlığa, finanstan medya alanlarına kadar uzanan geniş bir sahada açığa çıkardım. İnsanlığın ilerici birikimini ve Cumhuriyet’in kazanımlarını savundum. Bu programlar bugün bile aşılamayan izleyici rekorları kırdı, konuya ilişkin kitabım haftalarca en çok satanlar listelerinde kaldı. Gözaltına alınma nedenim buydu. Cemaatin yayın organlarında aylarca aleyhimde kampanyalar yürütüldü. Tümü internet ortamında bulunuyor.
Devrimci bir aydın, toplumcu bir gazeteci olarak sadece gerçeğe bağlı kaldım. Yurtsever bir yazar olarak bu ülkenin ve halkın hakkını ve hukukunu savundum, emperyalizme karşı mücadele ettim. Enternasyonalist bir eylemci olarak barışı ve kardeşliği savundum Dinci-faşizan bir diktatörlük kurma girişimlerine karşı savaşım yürüttüm. Tıpkı 12 Eylül 1980 askeri-faşist darbesine karşı mücadele ettiğim ve bedel ödediğim gibi"
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ