Burdur'da Maldivler'e benzetilen, turkuaz suyu ve bembeyaz kumsalı ile tanınan Salda Gölü'nün Kayadibi-Doğanbaba arasında kalan, İl Özel İdare'ye ait misafirhane ve plajın bulunduğu alanında kepçelerle su kuyusu kazılması tepki çekti. Salda Gölü Koruma Derneği Başkanı Gazi Osman Şakar, "Kazdıkları yer, göle 50-100 metre ve birinci derecede doğal sit alanına giriyor" dedi.
Burdur'un Yeşilova ilçesinde 44 kilometre yüz ölçümüne sahip, ölçülebilen 185 metre derinlikle de Türkiye'nin en derin gölü konumundaki Salda Gölü, dünyada Mars'ın jeolojik yapısına benzerlik gösteren iki noktadan biri olarak kabul ediliyor.
Turkuaz suyu ve bembeyaz kumsalı ile dünyaca tanınan göl, manzarası ve ilginç jeolojik yapısıyla son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin de ilgi odağı oldu. Beyaz kumulları 'hidromanyezit' olarak adlandırılan ve birçok sektörde kullanılan çok değerli minerale sahip gölün güneydoğu kısmındaki Kayadibi Mahallesi ile Doğanbaba köyü arasındaki İl Özel İdare'ye ait misafirhane ve plajın bulunduğu alanda, göle 50-100 metre uzaklıkta içme ve kullanma suyu için depo yapımıyla ilgili kazı çalışmaları tepki çekti.
Salda Gölü Koruma Derneği Başkanı Gazi Osman Şakar, göl bölgesine çivi bile çakılmayacağının belirtilmesine rağmen kenarında kepçelerle kuyu kazılıp, kanal açıldığını söyledi. Şakar, Kayadibi Mahallesi ile Doğanbaba köyü arasında yer alan, tadilat yapılarak turizme açılan eski orman binasına, Karaoluk pınarının suyunun bir kısmının taşındığını kaydetti.
'PLASTİK DEPO DELİNDİĞİ İÇİN KAZI YAPIYORLAR'
Orman işletmesinin, 1985 yılında sahile misafirhane olarak bildikleri yapının inşa ettiğini anlatan Başkan Şakar, binanın İl Özel İdare'ye devredildiğini, 2021'de tadilat ve plaj düzenlemeleri ile turizme açıldığını söyledi. O bölgede su olmadığı için yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki Karaoluk çeşmesinin de bulunduğu pınardan boru hattıyla su çekildiğini belirten Şakar, "Bina ile göl arası, kıyı kenar çizgisine mesafe yaklaşık 200 metre. Beyaz kumlar, orman binası ve plajının bulunduğu yer ile Kayadibi Mahallesi arasında da var. 'Maldivler' olarak adlandırılan bölgenin tam çaprazında kalıyor. Karaoluk pınarından su getirmek için borular önceden döşenmiş ve plastik depo yapılmış. Şimdi plastik depo delindiği için yerine kazı yapıp, beton depo yapılıyor. Kazdıkları yer, göle 50-100 metre ve birinci derecede doğal sit alanına giriyor" dedi.
'GÖL VE ENDEMİK TÜRLER ZARAR GÖRÜR'
Salda Gölü'nün gelecek nesillere aktarılabilmesi için hem beyaz kumullarına hem de suyuna insan ayağının değmemesi gerektiğini kaydeden Şakar şöyle konuştu: "Eski orman binasının olduğu yerin turizme açılmasının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Salda Gölü ve çevresinde endemik birçok canlı yaşıyor. Oluşumundan bugüne kadar varlığını sürdüren siyanobakteriler gölde var ve bunların yaşamı için insanların suya girmesi sakıncalı. Kapalı havza olması nedeniyle göle gelen kirlilik, bir daha çıkamıyor. Zehirli gazlara sebep oluyor ve gölün doğası için tehdit. Göl çevresinde ne kadar çok plaj olursa hem göl ve çevresi hem de endemik türler o kadar çok zarar görecek. Göle girilmemesi, şehir turizmi olarak yararlanılmasını savunuyoruz. Göle zarar vermeyecek mesafede oluşturulacak seyir teraslarından sadece izlenmelidir. Salda Gölü'nde ne beyaz kumullara ne de suyuna insan ayağı değmemesi, insanların dokunmaması gerekiyor. Beyaz kumullar, milyarlarca yılda oluşan fosiller ve üzerine basıldığında bozulup, toz haline geliyor. Bilim insanları, bu fosillerin tozu akciğere gittiğinde silikozis hastalığına sebep olduğunu ve tedavisinin olmadığını belirtiyor."