İşte Yıldaray Oğur'un "Misyon tamamlanmadı" başlıklı o yazısı:
Mission not accomplished!
Ah vahların arasında kıkır kıkır gülüşmelerin duyulduğu tarihin en çok göbek atılan cenazelerinden biriyle Taraf’ın tabutu taşınırken aklıma Hamlet’in meşhur satırları geliyor: “Babamın cenazesinde pişen yemekler, soğumadan annemin düğününde yendi.”
Tabuta omuz verenler ilk kez bir iş için yan yana geliyor muhtemelen. Ama tam tabut kuyuya atılmış herkes bir azimle küreklere yüklenmişken birden bir şey oldu, tabutun kapağı açıldı ve içinden halen elinizde tuttuğunuz bu gazete çıkıverdi: Ceeee...
Milliyet’in köşe yazarlığını bıraksa o aksilikle çok rahat Adams Ailesi’nde iş bulabilecek PKK’nın bile katlanamayıp bıraktığı köşe yazarı Taraf’ın zombileştiğini yazmış.
Kâbuslarında hâlâ Taraf’ı görüyor olması iyi haber. Çünkü Taraf, zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayanlar tarafından çıkarılan bir gazete değildi sadece, beş yıldır devlet- sermaye- aydın- medya iktidar blogunun üzerinde dolaşan bir hayaletti.
Aynı gazetenin kısa bir zaman öncesine kadar Genelkurmay koridorlarında İsviçre Alpleri’ndeki Heidi gibi koşturmuş diğer yazarının “Ahmet Altan/ Taraf demokrasi şehidi mi?” patavatsızlığına bakılırsa Milliyet’te bir tüpgaz zehirlenmesi yaşanıyor.
Ahmet Altan ya da Taraf şehit olmadığı için sizi nasıl teselli etsek bilemedim, emin olun o ihtimal deTaraf çıkmadan önce kapılarında siyasi demeç dilendiğiniz paşalarınızın elinin kiri, beş yıl boyunca bizim içinse hep bir an meselesiydi.
Bu iki cemaatfobik yazarın Tora Bora dağlarında yaşayan bir El Kaide militanına bile rasyonel gelmeyecek “Taraf’ın misyonu bitti” komplo teorisine Cemaat’e yakın komplocu yazarı şahit göstermesi, aynı komplonun Odatv’ye lebiderya, üç oda bir salon başka bir versiyonunun Kürt gazetesine kapak atmış loser Türk solcusunun köşesinde karşınıza çıkması için Shakespeare’i harcamaya gerek yok, ucuzundan bir anonim atasözüyle idare edelim: Bozacının şahidi şıracı, onun şahidi pekmezci hatta bilirkişi sütçü.
Dişlerinde daha cenaze kalkmadan yedikleri helvamızın kırıntıları olan cenaze kalabalığına bakılırsa oSözcü’lerin, Birgün’lerin altında gizli gizli Taraf okunmaktaymış, muhalif Kemalistler, latent Kemalistler, solcular, geceleri yorganın altında gizli gizli Ahmet Altan okuyup ağlamaktalarmış. Meğersem bazı dindarlar da bir zamanlar “liberal mehdi” ilan ettikleri Taraf kapansın diye itikadı bir tarafa bırakıp Noel Baba’dan duacı olmuşlar.
Neyse ki bunların hiçbirinin gücü bu hastayı öldürmeye yetmez. Güçleri bir şeye yetseydi, hem siyaseten hem de entelektüel olarak AKP’nin karşısında düştükleri şu zavallı hâllerine bir çare bulurlardı.
Ama ya gazetenin dostlarının Taraf’ı bir an önce gömme acelesine ne demeli?
Kimse aksini söylemezken, yönetimsel sorunlar dışında kimse bir neden göstermezken Taraf’taki krizi hükümet meselesine çevirenler, Ahmet Altan veda yazısında gazeteyi çalışanlarına ve okurlarına emanet etmesine rağmen, Çin işi manifestolara benzeyen istifa mektuplarını medya sitelerine gönderenler, beş yıldır ayakta kalmış bir gazete için erkenden cenaze marşını çalan hayırsız evlatlar, “Devrim evlatlarını yedi”, “İlk işaret Sakık’tan”, “Sarıgül yüzünden” gibi amatör komplo teorileriyle gazetede kalanları töhmet altında bırakanlar, Taraf’ta yayımlanan veda yazısında bile gazetenin bitişini ilan etmeye bir beis görmeyenler.
Ahmet Altan ve Yasemin Çongar bu gazetenin belkemiğiydi evet. Tıpkı iki sene önce sessiz sedasız giden Alev Er gibi. Hepimiz onlardan çok şey öğrendik, hem bir vatandaş olarak hem bir meslektaş olarak onlara çok şey borçluyuz.
Ama bir gazete sadece üç kişi tarafından yapılmıyor, bilmem duydunuz mu? Ayrıca bir gazetenin ölümünü ilan etmek o gazetede halen çalışmakta olan insanlara büyük bir haksızlıktır, bilmem bunu düşünemeyecek kadar da mı ağzınızdan düşürmediğiniz emek kavramından habersizsiniz? Gidecek çok kapısı, yapacak çok işi olanların hayatını bu gazeteden kazanan insanlara karşı bu kibirli nobranlığı hayret verici bile değil artık benim için.
Bu gazetede kimse hükümetin ya da bir güç odağının adamı değil, bunun beş yıldır anlaşılmamış olmasını ilkokul öğretmeninizin adının Banu Avar olması bile açıklamaz. Ayrıca AKP’yi tek adam diktatörlüğü diye eleştirenlerin Taraf’a bir tek adam diktatörlüğü gibi davranması ve bu kuruma “o yoksa ben de yokum”larla bağlı olması da bu kötü siyasi kültürün tek bir adama ait olmadığını göstermesi açısından epey ibret verici.
Bu gazetede beş yıl çalıştım. Bu gazeteyi bu beş yıl boyunca okurlarının aralarında topladıkları paraların maaş olarak dağıtıldığı insanlar çıkardı. Bu gazeteyi, kışın doğalgazı kesilenler, kirasını ödeyemeyenler, çocuğu doğarken cebinde hastaneye verecek parası olmayanlar bu hâle getirdi. Bu gazeteyi sırf Taraf’ta çalıştığı için ailesiyle kavga edenler, çevresinden dışlananlar yaşattı, büyüttü. Ben bu gazetede hayat arkadaşımı buldum.
Bu gazetenin basılacak denen günlerde kapısında Boğaziçili birinci sınıf öğrencisi çocuklar, başörtülü kızlar, Vanlı gençler nöbet tuttu. Bu gazeteyi en zor günlerinde isimli isimsiz ilanlar veren okurları yaşattı.
Onlar tamam demeden de bitmez. Bu gazeteyi çıkaran isimsiz kahramanlar bitti demeden de sona ermez. Ne olacak bilmiyorum. Ama en azından bugün herkesin erkenden cenazesini kaldırmaya çalıştığı Taraf’a bunu borçlu olduğumuzu biliyorum. Dün adı Nokta olur bugün Taraf. Yarın başka bir şey.
Ama üzgünüm o gömmeye çalıştığınız hayalet üzerinizde dolaşmaya devam edecek...
Çünkü o misyon henüz tamamlanmadı...