Yeni Şafak yazarı Markar Eseyan, dün yeniden başlayan ve 3 Aralık 2013'e ertelenen Hrant Dink davası sonrasında, Dink'in öldürülmesi ve dava sürecini anlatan bir yazı yazdı.
Hrant Dink'in ölümünden üç hafta önce Agos Gazetesi'nin 10. yılını kutladıklarını ve Hrant Dink'in aldığı tehditlere rağmen neşili göründüğünü ve öldürüleceğine ihtimal vermediğini yazan Merkar Eseyan'ın yazısı şu şekilde:
"Hrant Dink öldürüldüğünde, hiçbirimiz için hayatın eskisi gibi olamayacağını biliyorduk. Olmadı da... Şimdi hatırlıyorum da, çok ağır bir depresyona girmiştik. Her yer karanlıktı. O gün, aldığım sakinleştiricilerin etkisiyle yarı uyuşmuş olsam da, Agos'a gittiğimde bir tünelin önümde açıldığını ve içine çekildiğimi hissettim.
Yapacak çok iş vardı. Gazete dolup taşıyordu. Herkes şoktaydı. Agos'un devam edip etmeyeceği şüpheliydi. Hrant gibi bir barış insanını bile öldürebilecek olanlar aramızdaydı. Beyaz bere gördüğümüzde irkiliyorduk. Evimizin duvarları şeffaf olmuş, zaten hasar görmüş güven duygumuz ağır darbe almıştı.
Daha üç hafta önce Agos'un 10. yılını ve Hrant Dink'e verilen ödülü yeni kutlamıştık. Hrant'ın neşesini görmeliydiniz. O ülkesine inanıyordu. Onca tehdide rağmen 'bunun' gerçekleşebileceğine inanmıyordu. Ne ilginçtir ki, kurtlar sofrasında olduğumuzu bile bile bizler de bu iyimserliğe kaptırmıştık kendimizi. Sonra herkes, istisnasız herkes, bu iyimserlikten ötürü çok pişmanlık duydu. Hrant'ı koruyamamış olmanın sorumluluğunu herkes sırtında ağır bir yük olarak hissetti.
Sanırım bir devlet dışında.
Dink ailesi, yerel mahkeme sürecinde çok yıprandı. Kendi deyimleriyle onlarla adeta alay ediliyordu. Mahkemede sergilenen gevşeklik, sanıkların, avukatların lakayt tavırları, sanıkları mahkeme önüne getiren Jandarma aracındaki 'Ya sev ya terk et' yazısından tutun da, Samsun Emniyeti'ndeki bayraklı katil pozlarına kadar, acı üzerine acı, utanç üzerine utanç eklendi.
Bu nedenle, aile yeni davanın duruşmalarına katılmayacağını, bu müsamereye ortak olmayacaklarını açıkladı dün.
Kim onları eleştirebilir?
Ülkede genelkurmay başkanları müebbette mahkum oldu ama, Dink cinayetinin arkasındaki asıl çete, maalesef karanlıkta kaldı. Fethiye Çetin'e o günlerde 'Bu cinayet derin devleti en tepeden gören bir suikast, aydınlanması, devletin kendini inkar ve deşifre etmesi demek olur. Bu davanın aydınlanması ancak kurumların birbiri ile çatışmasından sızan belgeler ve zamanın sürprizleri ile mümkün olabilir' demiştim"