Cağaloğlu yokuşunun başında, 1945 yılında yıkılan Tan
Matbaası’nın yerine inşa edilen Halil Lütfü Dördüncü
İşhanı’nda geçtiğimiz günlerde açılan Tan Evi, basın tarihi
açısından önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
Bu kapsamda, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Tarih Vakfı Tan Evi
Kültür Avlusu’nda 'Dünden Bugüne Türk Basınının Özgürlük Sorunu'
konulu bir toplantı düzenledi.
Toplantıya TGC Başkanı Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel
Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Niyazi Dalyancı ve Ahmet
Özdemir, Yönetim Kurulu Üyesi Göksel Göksu, TGC Önceki Onur Kurulu
Başkanlarından Hıfzı Topuz, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Genel
Sekreteri Ümit Gürtuna, Tarih Vakfı Genel Müdürü Münevver Eminoğlu,
Tarih Vakfı önceki Başkanı Halim Bulutoğlu, Cumhuriyet
Gazetesi çizeri Semih Poroy’un da aralarında bulunduğu çok sayıda
davetli katıldı.
BAŞKAN OLCAYTO: SERGİ TARİHE IŞIK TUTUYOR
Toplantını açılış konuşmasını TGC Başkan Turgay Olcayto yaptı.
Başkan Olcayto, şunları söyledi:
“Tan Baskını, basın tarihimizin utanç tablolarından biridir.
Karanlıkta bırakılmış bir tarihin parçasıdır. ‘Tan Evi’ndeki
Yokuşun Başı- Demokrasi Mücadelesi’nde Tan Gazetesi 1935-1945’
başlıklı sergi tarihimize ışık tutuyor. Sergiye baktığımızda;
Türkiye’de basının, insanları nasıl hedef gösterildiğini, hedefe
konularak halkın önüne atıldığını bir kez daha izliyorsunuz ve
bugünleri hatırlıyorsunuz. O nedenle bu serginin çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Bu sergiyle beraber, genç arkadaşlarımız
dönemin basını hakkında fikir sahibi olabilecekler. Tan Evi’nde
önümüzdeki günlerde Tarih Vakfı’yla birlikte söyleşiler
gerçekleştirerek basının özgürlük sorunlarını ele alacağız.”
GENEL SEKRETER GÜNEŞ: BASIN TARİHİ SANCILI OLAYLARLA
DOLU
TGC Önceki Onur Kurulu Başkanlarından Hıfzı Topuz’un konuşmacı
olarak katıldığı toplantının moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri
Sibel Güneş üstlendi. Genel Sekreter Güneş, şunları söyledi:
“Basın tarihi, Tan Olayı gibi ciddi ve sancılı olaylarla dolu.
Şu an Türkiye’de 6 bin 800 gazete ve dergi, 263 televizyon kanalı,
1058 radyo istasyonu var. Türkiye’de yayınlanan dergi ve
gazetelerin yaklaşık yüzde 60’ı yerel, yüzde 5’i bölgesel, yüzde
36’sı ise ulusal yayın yapıyor. İktidara göre herkese hitap eden
çok geniş bir yayın çeşitliliğinden söz etmek mümkün görünüyor. Ama
bu bize göre basın özgürlüğü anlamına gelmiyor. 22 gazeteci, 10
dağıtımcı 2015 yılına cezaevinde girdi. Ekim-Aralık döneminde 33
medya temsilcisi, 2 site, 1 Twitter hesabı saldırıya uğradı; 43
gazeteci gözaltına alındı. Cumhurbaşkanına hakaretten 9 gazeteci
yargılandı; 1’i 7 bin TL tazminata mahkûm oldu. 2014 yılında 1000’e
yakın gazeteci işsiz kaldı. Dünden bugüne özgürlük sorunu, Türk
basınında sancılı bir gündem olmaya devam ediyor. Ama umudumuzu
yitirmeyeceğiz. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü için mücadeleye
devam etmeyi sürdüreceğiz.”
TGC Önceki Onur Kurulu Başkanlarından Hıfzı Topuz, Tan Olayı’nı,
öncesi ve sonrasında yaşananları anlattı. Hıfzı Topuz, şunları dile
getirdi:
YENİ BİR TAN OLAYI YAŞANABİLİR
“Tan Baskını, Türk basınında unutulmayacaktır. O zamanki
gazeteciler darmadağın oldu. Türkiye yıllarca onun acısını çekti.
Türkiye böyle günlerden geçti. 70 sene sonra aynı koşullarla
karşılaşıyoruz. Cumhuriyet Gazetesi’nin Charlie Hebdo
karikatürlerini yayınladığı diye başına gelenleri düşünün. Devlet,
Cumhuriyet’e doğrudan doğruya müdahale ediyor mu? Etmiyor ama hedef
gösteriyor. Cumhuriyet’i gericiler yağma etsin diye ortam
hazırlıyor. Yeni bir Tan Olayı yaşama tehlikesi içindeyiz. Korkunç
bir şey. Bugün bu tehlike hâlâ bertaraf edilmiş değil. 70 yıl önce
yaşadığımız hadiseleri tekrar yaşamamalıyız.. Bugün ona karşı koyan
bir gençlik var. Bir takım felaketler insanlara, toplumlara yeni
ufuklar açıyor. Felaketlerden sonra iyi günlere kavuşacağız. Bu
karanlıklardan sonra yarın iyi günler, aydınlık günler
gelecek.”
HOLDİNG PATRONU İKTİDARA TESLİM OLUYOR
Topuz, Medya –sermaye-iktidar ilişkisi ile ilgili de şunları
söyledi:
“Holdinglerin birçok alanda işleri var. İhale işleri, yol,
ithalat ve ihracat işleri var. Holding iktidarla iyi geçinmek
zorunda. Holding patronu aynı zamanda gazete patronu. Holding
patronu hükümetle ilişkilerini devam ettirmek için hükümetin
dediklerini yapmak zorunda. Yani holding patronu iktidara teslim
olmuş, bağlanmış insan oluyor. Büyük patron ne isterse onu
uygulamak zorunda oluyor. O dönemde bu yoktu. İnönü bunlara
karışmıyordu. Bugün holdingleşme gazeteleri bu sona götürdü.
Gazeteler ve televizyonlar holdinglerin oldu. Holdingler de iş ve
bankacılık çıkarları nedeniyle iktidar ile iyi geçinmek zorunda.
İktidar partisinin başında olan kişi emir verdiği zaman o emirlere
yüzde 100 uyuluyor. Gazetecilerin işlerine hemen son veriliyor. O
zaman böyle bir şey yoktu. Kimsenin iktidarı sevmiyor diye, işine
son verildiğini ben hatırlamıyorum. Gazetelerin,
televizyonların medyanın büyük sermaye işi olması, özgürlüğünü
kaybetmesine neden oldu. Başka yerlerde medya bu kadar iktidara
köle olamaz. Bu kadar baskı altına girmez.”
SOSYAL MEDYANIN ÖNEMİ
Hıfzı Topuz konuşmasında sosyal medyanın yarattığı dinamizme
de işaret etti. Hıfzı Topuz, “Sosyal medya klasik medyanın
dışında savaşını sürdürüyor. Bu gün yalnızca gençler değil büyük
bir çoğunluk sosyal medyadan haber almaya başlıyor. Yani ortam ve
koşullar çok değişti. Bugün bizlere iyi bir mücadele imkanı
sağlıyor. İktidara uymayanlar için geniş bir savaş imkânı sağlamış
oldu. Sosyal medya bu koşullara boyun eğen medyaya rağmen daha iyi
koşullar sağlayacak” dedi.
ÖZGÜRLÜK SORUNUNDA SÜREKLİ DİBE YUVARLANIP
DURUYORUZ.
Tarih Vakfı'nın eski başkanı Halim Bulutoğlu ise şunları
söyledi:
“Binanın varisleri benim aynı zamanda Adalar’dan dostum. Bundan 3 yıl önce böyle bir fikir doğdu. Burası Tan Olayı’nın yaşatıldığı bir yer olsun ve onu da sergiyle yapmayı istedik. Sergi düşüncesini ben Tarih Vakfı ile paylaştım. Onlar isteyerek kabul ettiler. Sonra hazırlıklar başladı. Sergi aynı zamanda basın camiasının da içinde olması gerekiyordu. O yüzden ilk adresimiz durağımız Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ydi. Cemiyet fikrimizi benimsedi. Arkasından Yayıncılar Birliği, bölgenin turizmcileri derken hep birlikte el birliğiyle başlattık. Sergi açıldı. Basında hala ciddi tehlike olduğu, iktidar basın ilişkisinin tartışıldığı bir ortamın da olmasını istedik. Toplantılar öyle başladı. O yüzden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne çok teşekkür ediyorum. Serginin adı Yokuşun Başı, iki şeyi birden anlatıyor. Bir, Cağaloğlu Yokuşu diye bilinir basın dünyası. Ama öte yandan basının özgürlük sorunu hiçbir zaman bitmemiş. Sürekli yokuş çıkmakta olan bir gazetecilik hayatı var. Ve hala ne yazık ki yokuşun başındayız. Özgürlük sorununda sürekli dibe yuvarlanıp duruyoruz. Bir mücadele içindeyiz basın camiası. Yokuşun başı onu anlatıyor.”
Toplantı katılımcıların bilgi paylaşımları ve anılarını anlatmalarıyla sona erdi.