Kahramanmaraş depremleri sonrası çadır tartışmaları gündeme oturmuştu. Çadır konusuna bir isyan da Yeni Akit yazarı Abdullah Şanlıdağ'dan geldi. Deprem nedeniyle ailesiyle beraber mağdur olduğunu söyleyen Şanlıdağ, ""Ben de bir basın mensubu ve depremzede olmama rağmen ilk on gün, büyük mağdur olan ailem için çadır alamadım" diyerek isyan etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın helallik istemesi konusuna da değinen Şanlıdağ, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremin ilk birkaç gününde bazı gecikmeler yaşandığı yönündeki kabulü, bir erdemdir. Bu yönde helallik istemesi de, 'depremin 11 ili vurmasından kaynaklanan bir otorite boşluğunun ikrarıdır" ifadelerini kullandı.
İktidarın enkaz altında kalmadığını söyleyen Şanlıdağ, "İktidar, büyük bir deprem yaşadı ve çok şükür enkazın altında kalmadı. Muhalefet ise bu gidişle sandıkta yine büyük bir deprem yaşayacak. Bu kafayla, bu söylem ve eylemle seçim kazanılmaz" dedi.
"Çadır alamadım" diyen her depremzede hain değildir
İşte Şanlıdağ'ın konuyla ilgili yazısı:
"Kahramanmaraş merkezli depremlerin oluşturduğu maddi bilanço çok büyük oldu. Bu yükün altından kalkmak kolay değil. 50 bine yakın insanımızı kaybettik. Yaklaşık 2 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Sadece Kahramanmaraş’tan çevre illere 400 bine yakın insan göç etti. Çoğu yurtlara yerleştirildi. 2 büyük depremin ardından artçılar devam ediyor. Hafif hasarlı binalar orta, orta hasarlılar ağır hasarlıya dönüştü.
Vatandaş haklı olarak bu binalara girmek istemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremin ilk birkaç gününde bazı gecikmeler yaşandığı yönündeki kabulü, bir erdemdir. Bu yönde helallik istemesi de, “depremin 11 ili vurmasından kaynaklanan bir otorite boşluğunun ikrarıdır.”
Düşmez kalkmaz yalnızca Allah’tır. Devlet baba hoşgörü sahibi olmalıdır. «Çadır alamadım” diyen her depremzede hain değildir. Mesela ben de bir basın mensubu ve depremzede olmama rağmen ilk on gün, büyük mağdur olan ailem için çadır alamadım. Neyse...
Bu tür sıkıntılar, büyük felaketlerin yaşandığı zamanlarda normaldir. Anormal olan birbirimizi anlamamamızdır. Deprem, kimlik ve din ayrımı yapmaz; sillesi ağırdır, önüne geleni ezer geçer. Şimdi birlik ve beraberlik zamanı. Uzun bir süreç var önümüzde. Depremzede için yapılacak konutlar en erken bir yılda teslim edilir. Bu demektir ki, afete maruz kalan bizler bir yıl dişimizi sıkacağız, zorluklara göğüs gereceğiz.
Bu atmosferde seçime gidiyoruz. Geçim derdi ile seçim derdi çakıştığında, zor zamandan geçen vatandaşın talepleri göz ardı edilirse, fatura iktidara kesilir. Demokratik bir yaklaşım ve insani bir üslup gerekiyor. Önce medenice dinleyiniz, kim olursa olsun, eğer haklıysa, talebini yerine getiriniz. Siyasi üstünlük hâlâ iktidardadır.
Muhalefetin stratejisi ve öngörüsü oldukça zayıf. 2 yıl oldu, birbirleriyle didişmekten aday belirlemeye vakit bulamıyorlar. Akşener, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta kesin kararlı olduğunu ve bu saatten sonra kararından rücu edip Mansur Yavaş veya İmamoğlu’nun adaylığına razı olmayacağını anladı ve masadan çekildi. Masanın bir ayağı düştü, artık İyi Parti ikna edilip tekrar masaya dönmez ise, muhalefet 5’li masa ile yoluna devam edecek. Bunun getiri ve götürüsünü, kimlerin işine yarayıp yaramayacağını sonra konuşuruz. Masanın altına süpürülen HDP faktörünü unutmamakta fayda var.
Olağanüstü hallerde seçmen genelde psikolojik sorunlarından ve içinde bulunduğu zorluklardan dolayı iktidara tepki koyar ve muhalefete yanaşır. Nitekim Ak Parti’den önceki merkez sağ ve merkez sol iktidarı, 1999 Gölcük depreminin altında kaldı. 2023 Maraş depreminin ilk birkaç gününde “nerede bu devlet?” sorusu soruldu. İktidar çabuk davrandı ve toparlanarak sahaya indi. Şu anda da yaralar sarılıyor. Ak Parti iktidarının bu millete yapacağı en büyük iyilik, hiç olmazsa bundan sonrasında tarım arazilerini imara açmamak, sağlam olmayan zemine çürük bina yapılmasına müsaade etmemelidir.
Deprem öncesi lazım gelen tüm tedbirler alınmalı, iletişim sorunu çözülmelidir. Kaçak yapılaşmaya asla fırsat verilmemeli ve siyasi rant uğruna imar affı, imar barışı gibi ucube kararlar almaktan uzak durulmalıdır. Her alanda işi ehline vermeli ve yer bilimcilerin dedikleri dikkate alınmalıdır. Ak Parti bu süreci lehine çevirmek istiyorsa, depremi ve afetzedeyi merkeze alacak şekilde programınızı revize etmesi gerekiyor.
Yatay mimariye geçiş kaçınılmazdır. Hepsinden de önemlisi, sağlam zemine sağlam bina yapacaksınız.
Tarım arazilerini imara açan, çürük binaları tahliye etmeyen, deprem yönetmeliğine uymayan müteahhiti gereği gibi denetlemeyen mekanizmalardan da hesap sorulmalıdır.
Hem iktidar ve hem de muhalefet gerçeklerle yüzleşmekten korkmamalıdır.
Benim muhalefetten bir umudum kalmadı.
Ak Parti’ye tavsiyede bulunmaktan başka çözüm yolu yok. Erdoğan, deprem sonrası duruma hızla adapte olarak seçmen beklentilerine uygun yeni bir strateji ve eylem planı ortaya koymalıdır.
Milletvekili sıralaması çok önemli. Mevcut profiller yorgun, başarısız ve seçmende bir karşılığı olmayan kişilerdir. Bir defa bunları şöyle bir silkelemek ve seçmene umut vaat eden yeni yüzler sergilemek gerekiyor. Bulunduğu zemine artı bir değer katmayıp eksilten, sürekli sermayeden yiyen, ihale takipçisi zihniyetten kendinizi arındırın.
Yapıcı ve çözüm odaklı demokratik siyaset Ak Parti’nin çok iyi bildiği bir alandır. Bu alanı zaafa uğratmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. Bu saatten sonra iktidarın seçimleri erteleme yoluna gideceğine pek ihtimal vermiyorum. Muhalefet de bunu çok iyi bildiği halde, bununla neyi perdelemeye çalıştığını da anlamış değilim. İktidar, büyük bir deprem yaşadı ve çok şükür enkazın altında kalmadı. Muhalefet ise bu gidişle sandıkta yine büyük bir deprem yaşayacak. Bu kafayla, bu söylem ve eylemle seçim kazanılmaz.