Esfender Korkmaz'ın "Artık yabancı yatırım sermayesi girmiyor" başlıklı yazısı
Küreselleşme yabancı sermayeye yaradı ve önünü açtı. Çin gibi ülkeler bu sermayeyi akıllı kullandılar. Cari fazla verdiler. Türkiye ise doğrudan yabancı yatırım sermayesini kullanamadı. 2003-2012 yılları arasında sıcak para girişi ile yabancı yatırım sermayesi girişi, döviz arzını artırdı ve TL aşırı değer kazandı. 2007 yılında TL dolara karşı yüzde 28 oranında daha değerli idi. TL'nin değerlenmesi hükümette serap etkisi yaptı ve MB TL'nin aşırı değer kazanmasına göz yumdu. Bu nedenle üretimde ithal girdi payı arttı. Ayrıca kontrolsüz sıcak para girişi da kırılganlığı artırdı.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ülkede doğrudan fiziki yatırım yapmak, mevcut yerli yatırımları satın almak, ortak olmak ve eskiden var olan yabancı sermayeli işletmeye kaynak sağlamak şeklinde gelen yabancı sermayedir.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları karlılık yanında aynı zamanda ülke riskini de dikkate alır. Kısa dönemde çıkma riski daha düşüktür. Üretim ve istihdama katkı yapar. Net faydası için, yarattığı Katma değer ve istihdam etkisini, kar transferi ile karşılaşmak gerekir.
Başkanlık sistemi sonrasında, hükümet gayrimenkul alan yabancılara vatandaşlık hakkı verdiği için, özellikle Arap ülkeleri, İran ve Rusya'dan gayrimenkul alanlar arttı. Buna karşılık doğrudan yabancı yatırım sermayesi son yıllarda bir milyar dolara kadar geriledi. Daha da önemlisi, önceden gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesi de artık satıp, çıkıyor.
Avrupa Birliği, Türkiye ye doğrudan yabancı yatırım sermeyesi için çıpa olmuştu. AKP iktidarı AB ile ters düşünce, yabancı sermaye girişi de kesildi.
Siyasi iktidarın ekonomi alanındaki politika ve kararlarının AK Parti iktidarı döneminde önceleri genellikle, 2013 sonrası ise mutlak olarak Genel Başkan ve önceki Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından belirlenmesidir.
Bu durumu 2007-2011 yılları arasında, 23. Dönem İstanbul Milletvekili olarak Mecliste bulunduğum sırada daha net gözlemleyebildim. 2007 sonrasında iyi bir iktisatçı olan Başbakan yardımcısı Prof. Dr. Nazım Ekren ekonomiden sorumlu idi. Başbakan Erdoğan planlamayı rafa kaldırırken, planlamadan yana olan bu gibi iktisatçıları, önce düşünce ve öneri olarak, sonra da siyasi olarak saf dışı bıraktı.
Erdoğan, 2019 Kasım başında partisinin grup toplantısında konuşurken, bağımsız olduğu halde, görevden aldığı Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya için "Laf dinlemiyordu" demekteydi.
Bir başka neden Spekülatif piyasa yapısıdır. 2009 Dünya finansal krizi öncesinde, cari açıktan daha fazla sıcak para girmesi nedeniyle döviz arzı arttı ve TL aşırı değer kazandı. O dönemde Mevduat ve Devlet tahvillerinde Reel faiz yüksekti. Türkiye dünyada Cary-trade'de ileri bir pazardı. Japon kadınlar yenle dolar alıp, Türkiye'de değerlendiriyorlardı. Sanayici yatırım yapmıyor; parasını faizde tutuyordu. Çünkü reel getirisi daha yüksekti.
Bu gibi kontrolsüz ve hareketli sıcak para, spekülatif piyasa yapısına neden oldu. Spekülasyonun hakim olduğu piyasalarda belirsizlik ve risk yüksek olduğu için, ciddi ve uzun dönemli kar amacı olan doğrudan yabancı yatırım sermayesi bu tür piyasalara girmiyor.
Kesin belge olmamakla birlikte, kamu oyunda tartışılan bir iddia; doğrudan büyük yatırımlarda, siyasilerin ve bürokratların doğrudan veya dolaylı pay istemesi olabilir…
AKP İktidarı bu günkü ekonomik krizi yaratmak için bilinçsizce elinden ne geldiyse yaptı. Ekonominin 20 yıl dayanması, önce Atatürk sonra geçmiş iktidarların ne kadar sağlam bir yapı kurduklarını gösteriyor.