Ekşi Sözlük’ün Gezi Parkı direnişinde yer almış 15 yazarının Mutlu’dan izin alarak kaydettikleri ve deşifre ettikleri konuşmada Mutlu, ‘Siz bir video (başörtüsü taciziyle ilgili) gördünüz mü’ şeklindeki soruya “Yok. Bir video görmedim. Şunu söyleyeyim orada da kayıtlar alındı, bakıldı. Ama MOBESE kameralarından bazılarının kırık olması, her yerde MOBESE kamerasının olmaması olay mahallinde, bu nedenle herhangi bir kayıtlı şu ana kadar... Ama yarın öbür gün birisinin çektiği bir görüntü olabilir, çıkabilir” diye yanıt verdi.
'GEZİ EYLEMLERİNİN BU RADDEYE GELECEĞİNİ TAHMİN ETMEDİK'
Vali Mutlu, Gezi eylemleri başladıktan sonraki 4 gün içinde neden açıklama yapmadığı yönündeki soruya da ''Açıkçası böyle bir olayın ayın 31’inden itibaren daha büyük etkili bir hadiseye dönüşebileceği tahmin edilebilmiş olsaydı, şüphesiz ki ayın 31’inde yapılmış olan açıklama ve sonrasındaki yönetim modellerinde olduğu gibi erken davranılabilir ve erken bir takım açıklamalar yapılabilirdi. Daha erken olsa olmaz mıydı? Kesinlikle doğru, katılıyorum. Yani 27’inde olsaydı harika olurdu. Ben mesela şu anda bütün teşkilatlarıma, belediyeler dahil, kamu kurum kuruluşları dahil İstanbul’da bir trafik kazası bile olsa, hastanede bir vaka olsa acilde, eğitimde bir vaka olsa, bir öğrencimizle ilgili, bir veliyle ilgili, bunların toplumsal tabanda farklı reaksiyonlara sebebiyet verebileceğini düşünerek, öngörerek artık bundan sonra izlemek ve gerekiyorsa bunu kamuoyuyla süratle paylaşarak kamuoyunu bilgilendirmek zorunluluğumuz olduğunun farkına vardık. Biz bunun bugüne kadar farkında değildik açık söylüyorum'' yanıtını verdi.
MÜEZZİNİN TERÖRLE MÜCADELEDE SORGULANMASI
Ekşi Sözlük yazarlarının ''Terörle mücadele tarafından sorguya alındı müezzin'' şeklindeki sorusuna Vali'nin yanıtı ''Nerde? Kim diyor bunu ya? Ne ilgisi var ya, terörle mücadeleyle ne ilgisi var?'' şeklinde oldu.
İşte Vali Mutlu'nun Gezi olaylarıyla ilgili değerlendirmeleri:
CAMİDE İÇKİ İÇİLDİĞİ İDDİASI
- Bezmialem camiinde alkol alındığına dair neden siz bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorsunuz? Egemen Bağış açıkladı, Başbakan açıkladı, inceleme yapıldı ve bir şey yok denildi.
Vali: Ben niye açıklayayım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı müfettişleri gelmiş olayı inceliyorlar. Adli açıdan Cumhuriyet Savcılığı almış inceliyor. Ben ne diyeyim şimdi. Siz şimdi, bu nasıl bir şeydir ki bu şehirde uçan kuştan valiye soru soruyorsunuz. Bu güzel bir şey tabi, sorun. Ben, bana ait konularda itiraf ediyorum, yanlışları söylüyorum, hangi alanlarda daha fazla dikkatli olmamız gerektiğini söylüyorum, alınan dersleri söylüyorum, yanlışları doğruları söylüyorum. Ama şimdi benim alanım olmayan konularla ilgili, sorun ama yani.
BİBER GAZI YASAKLANIR MI?
Peki biber gazını yasaklamanız gibi bir uygulama olabilir mi? Bu
kadar yaralanmaların hepsi kapsülle. Yani polisin belli bir açıyla
atması gerekirken direkt insanların üzerine hedef alarak
atıyor.
Vali: En son müdahaleyi anlatamadık onu bir anlatalım. En son Gezi
Parkı’nın boşaltılmasıyla ilgili hemen hemen yarım saat civarında
anonslar yapıldı. 12 bin civarında orada insan vardı, bunların 8
bini ayrıldı. Hepsi gitti. Orada bir 4 bin civarında insan kaldı.
Onlara karşı da müdahale edilirken hiç gaz vs. atmadan, gayet
sessiz..
Atıldı.
Vali: Atıldı mı? Haberim yok. Yani sonradan atıldı ben ilk anı
söylüyorum.
''BANA YALANCI DİYORLAR... HİÇ UMURUMDA DEĞİL''
Genel bir görüş olarak artık insanların yaşadığı belirli bir
güven eksikliği var. Siz de söylediniz, twitterdan bana geliyor
“yalancı vali” gibi kendi şahsınız için ama ben sizin şahsınıza
indirgemek de istemiyorum olayı, genel olarak devletin kurumlarıyla
ilgili insanlarda bir güven eksikliği var. Bu konu da aynı sorular
ve cevaplar etrafında dönüyor olabilir. Çünkü artık insanlar bir
şekilde inanmıyor veya tatmin olmuyorlar. Bu yaşanan güven
eksiklini hakkında ne düşünüyorsunuz ve onarmak için şahsi olarak
nasıl planlarınız var sizin?
Vali: Siz şayet bunu bir kampanya şeklinde yapmaya matuf çalışma
varsa, bunu istediğiniz kadar uğraşın düzeltmeniz mümkün değil.
Açık söyleyeyim ben çok rahat bir insanım, toplumun algısına
elbette ki kıymet veririm, önemlidir. Sevilen, sayılan bir idareci
olmak elbette ki insanı çok onore eder. Fakat şahsıma haksız
yapılmış olan eleştirilerden dolayı asla ve asla üzülmem. Bana hak
etmediğim bir eleştiriyi hangi dozda yaparsa yapsınlar ve
milyonlarca tweet de atsınlar isterlerse, beni zerre kadar üzmez.
Etkilenen bir kişi değilimdir. Önemli olan benim kendi kendime bunu
hak edip etmediğimi sorguladığımda muhataplık derecemdir. Bana
yalancı diyorlar ya, açık söyleyeyim, milyonlarcası daha gelsin
kulağım bir tarafından girer öbür tarafından çıkar. Bunu yazın. Bol
miktarda tweet almak isterim bu konuyla ilgili. Hiç umurumda değil.
Neden biliyor musunuz? Hiç kimsenin bu konuyla ilgili bilerek ya da
bilmeyerek söylediği şeylerden dolayı tek tek bilgilendirilmesine
benim imkanım yok. Neticede herkes kendi bildiğini konuşur. Kastı
varsa bunu yazmaya devam edecek. Ve şuna inanıyorum bir kısmı
hakikaten yanlış bilgilendiği için, bir kısmı kasti olduğu için
yazmaya devam edecektir. Dolayısıyla ben bugüne kadar da farklı
mecralarda bunu izah ettim. İzah ettiğim şeyleri de öğrenmiş
olmaları gerekirdi. Bir şahsı yalancı olarak itham ediyorsanız, o
vakit yalancı olup olmadığını da anlamanız gerekir. Takip
etmiyorsan, o da senin niyetindir. Ben senin bu ifadeni düzeltmek
için kendimi yırtıp parçalayacak halim yok.
Müdahaleye gelelim, onu bir izah edeyim. Müdahaleyle ilgili sabah saat 7 buçuk gibi çıkarken oradan haber verdik. Haberli müdahale. Geliyoruz, bayrakları, flamaları indireceğiz, Atatürk anıtı ve AKM üzerindeki bu şeyleri indirmemiz gerekiyor. Geldik, çatışmalar oldu biraz vs. uzatmayalım. Akşam oldu, ben sabah atmış olduğum tweetlerde ne dedim? Flamaları, pankartları indireceğiz, Atatürk heykeli ve AKM’nin üzerinden ve bunun haricinde Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’yla ilgili herhangi bir müdahalemiz de olmayacaktır dedim. Nitekim bu şu anda Taksim Meydanı’nda toplanmaya müsaade etmiyoruz. Taksim Meydanı’nda o gün çıktıktan sonra Atatürk heykelinin üzerinde herhangi bir şey asılmasın tekrar diye 50-60 kişilik bir grup bıraktık. Geri kalan bütün personeli, polisi de Atatürk Kültür Merkezi’nin önüne çektik. Gezi Parkı’na doğru hiç gitmedik. Fakat Taksim Meydanı’nı da kapatmadığımız için o akşam çağrı yapıldı ve o çağrıyla hemen hemen 25-30 bin civarında insan geldi oraya. Bu 25-30 civarında insan geldiğinde Atatürk heykelinin etrafı, her yer doldu ve biz dedik ki bir sıkıntı çıkar, polisler arada, aralarında bir tartışma çıkar polisi de alalım oradan dedik. Atatürk anıtının etrafından da polisi aldık ve onları da Atatürk Kültür Merkezi’nin oraya çektik. Fakat, grubun tamamı değil, grubun içerisinde önemli bir kısmı Atatürk Kültür Merkezi’ndeki polislerin üzerine gelerek orada saldırmaya başlayınca biz müdahale ettik.
''POLİSİN ÜZERİNE GELİYORSAN BU BİR SALDIRIDIR''
Vatandaş polise neyle saldırdı?
Vali: Grubun üzerine geliyorsun işte. Grup polisle yüz yüze gelip
çatışmaya girdiğinde, yumruk yumruğa bile girse neticede kavgadır.
Netice polisin üzerine geliyorsan bu bir saldırıdır. 30 bin kişilik
bir kitle, içinden 5-10 bin kişi senin üzerine geliyor.
'GEZ GİT'
Gezi'de kalmak isteyenler olursa peki?
Vali: Şimdi kalma yeri değil artık. Gezi Parkı’nda gezi, adı
üstünde zaten. Gezi diyor, gez git (gülüyor). Ama parkı park
olmanın ötesinde, yani şimdi şu Yoğurtçu Parkı’nda veya Abbasağa
Parkı’nda zaman zaman yaptığınız forumlar gibi falan, böyle bir şey
olmaz onu söyleyeyim.
Diğerlerinde olabiliyor da neden Gezi Parkı’nda
olmuyor?
Vali: Gezi Parkı’nda gezeceğiz. Hukuki durumu bu, gösteriye
dönüşmeyecek. Kanun 2911.
DURAN ADAMA BİR ŞEY YAPTIK MI?
Zorlamaya gerek yok. Bak normalde Abbasağa Parkı’nda da Yoğurtçu Parkı’nda da sürekli olarak yapılmış olan toplanmalar yasal değil. Gezi Parkı’nı şöyle bir rahat bırakalım. Eşimizle gidelim, sevgililerimizle gidelim, çocuklarımızla gidelim, ailemizle gidelim, arkadaşlarımızla gidelim, dolaşalım. Burada bir sürü hatıralar yaşandı diyelim. Hiç kimseye kapatılmayacak ki, herkes gelecek tabi ki. Park hepimizin parkı. Ama bu parkı yeniden bir gösteriye dönüştürmek gibi falan. Şimdi Taksim Meydan’ında duran insan, bir şey yaptık mı?
7 kişi gözaltına alındı. Gerekçesi de durmak sebebiyle
polise karşı gelmek.
Vali: Var mı şu anda bir şey, yok. Ama sırf haber olsun diye Gezi
Parkı’na gelip durursan, gerek yok bunlara. Artık bunları aşın.
Bundan daha barışçıl bir gösteri biçimi var
mı?
Vali: Gezi Parkı’nda bu işlere hiç artık girmeyin. Oldu mu? Gezi
Parkı’na güzel güzel gelin, gezin, dolaşın, oturun, konuşun ama bir
gösteri mahalli haline getirmemize gerek yok. Biz artık hep beraber
toplumsal barışımızı, uzlaşmamızı, hoşgörümüzü daha fazla
derinleştirecek, daha kuvvetli hale getirecek bir yaklaşım
içerisinde birbirimize yaklaşmaya çalışalım. Birbirimizi daha fazla
kırmaya, daha fazla üzmeye, tahrik alanları oluşturmaya, farklı
tedbirler geliştirmeye ihtiyaç hissettirmeden, biraz daha
kucaklaşmayı, biraz daha bir arada olmayı sağlayacak bir pozisyon
alalım. Bunu yapabiliriz. İhtiyacımız olan şey bu. Gelip de ben 30
kişiyle, 50 kişiyle gösteri yapmaya kalkacağım diyorsan.. 3 kişi
gelirsin arkadaşınla oturursun. Kitabını da okursun, oturursun
çimde, gayet güzel bir park ziyaretçisi gibi yaparsın. Ama şimdi
geldim ben 20 kişi oturuyorum 5 saat. Sen bugüne kadar hangi parkta
5 saat devamlı oturdun?
Ben oturdum. Öğrenciliğim zamanında evsiz kaldığımda zaman zaman
parklarda kaldım.
Vali: Başka alanlar var. Sen gel İstanbul’da başka alanlarda da
gez. Bırak Gezi Parkı’na takılma. Var mı soru?
BAŞBAKAN'A DİRENDİ Mİ?
Geçmişe istinaden, aslında bütün arkadaşlarımızın soruları
boşunaydı. Çünkü Başbakanımız çıktı ve polise bütün emirleri ben
verdim dedi. Benim merak ettiğim kişisel sorum şu, bütün bu Gezi
Parkı süreci esnasında eminim ki Başbakanımızla pek çok diyaloga
girmişsinizdir. Hiç direndiniz mi Başbakanımızın emirlerine
müdahale konusunda?
(sessizlik oldu. grup isterse kayıt almayı kapatmayı teklif
etti)
Vali: Şöyle söyleyeyim, başbakanımız bu ülkenin başbakanıdır.
Başbakanın emirlerine direnmek diye bir şey olmaz. Paylaşırsınız,
görüş ifade edersiniz, değerlendirirsiniz. Netice itibariyle
elbette ki kanunların içerisinde doğru olanları yapma gibi de bir
mecburiyetiniz vardır. Şayet görevi yerine getirmeme gibi bir
düşünceniz varsa o vakit dersiniz ki, bana müsaade eder misiniz
efendim, ben atanmış olarak birisi olarak ben burada ayrılmayı arzu
ediyorum dersiniz. Doğru olan budur.
Peki hiç düşündünüz mü?
Vali: Hayır neden düşüneceğim? Asla düşünmem. Ülkede, İstanbul gibi
bir şehirde ve ülkede bu kadar sıkıntılı bir ortam, bu kadar
sıkıntılı bir süreç varken, sizin aklınızın, kalbinizin köşesinden
böyle bir makamdan ayrılayım diye düşünmeniz, bir kere bunca yıldır
yapmış olduğunuz devlet memuriyeti itibariyle çok ciddi bir
handikaptır. Halkınızın güvenlikle ilgili, kamu düzeninin
sağlanmasıyla ilgili en çok ihtiyaç duyduğu bir anda sizin
görevinizden ayrılmanız gibi bir şey düşünülebilir mi? Böyle bir
şey olamaz. Artı, istifa edilecek bir şey yok ki. Bana da bir çok
kişi istifa et, çok onurlu bir davranış olur diyor. Neden istifa
edeceğiz?
Başarılı olduğunuzu düşünüyor musunuz Gezi süreciyle ilgili? O
yüzden o istifa istekleri.
Vali: Daha başarılı olunabilirdi.
TWEETLERİN TAMAMINI KENDİM ATIYORUM
Kişisel bir şey sorayım. Çoğu politikacının veya idarecinin
sosyal medya hesaplarını danışmanları kontrol ediyor. Sizde durum
nasıl? Tweetleri kendiniz mi atıyorsunuz ve gelen yorumları okuyor
musunuz?
Vali: Tweetlerin tamamını kendim atıyorum. Bazen de yanlış
yazıyorum uyarıyorlar. Benim sayfama gelen günlük yorumların
tamamını görüyorum, atabildiğim kadarına dm atıyorum. Ama tabi
herkese yetişmem mümkün değil. Şu sorduğunuz sorularla ilgili pek
çok dm de attım. Bakıyorum eleştiriyor, cevap vermesem üzülüyorum.
Gece saat 2-3’e kadar gönderebildiğim kadar gönderiyorum.
FORUMLARA BASKIN
İnsanların güvenliğiyle ilgili bir sorum var. Ramazan geliyor ve
forumlar devam ediyor. Forumlara katılan sivil polis arkadaşlar
hala daha istihbarat faaliyeti yürütüyorlar. Ve her hafta yeni bir
olay oluyor forumda. Forumlara katılan sivil polis arkadaşlar ne
zaman asayiş önlemi almaya başlayacaklar seyretmekten daha
ziyade.
Vali: Ne var forumlarda, asayişe ilişkin ne oluyor?
İnsanlar bıçaklanıyor, dayak yiyor, forumlar
basılıyor.
Vali: Kim yapıyor bunu?
Yoğurtçu Parkı’nda bıçaklanan insanlar, Yeniköy Parkı’nın
basılması. Polis arkadaşlar da var orada oturup seyrediyorlar
kavgaları.
Vali: Asayiş her zaman görevimiz zaten. Böyle bir eksiklik varsa
ona bakarız. İnsanların, toplulukların bulundukları her yerde
asayiş görevimiz devam edecek. Orada hırsızlık olur, kavga olur,
her türlü hadise olabilir. Belki çok resmi görüntü vererek yanlış
anlaşılmalar oluşmasın diye böyle bir duruş sergiliyorlar ama bizim
zaten sivil asayiş ekiplerimiz de var. Belki bilemediğiniz ama
izlenen bir şey vardır. Yeniköy’le ilgili bir hadise geldi bana bir
de Yoğurtçu Parkı’nda. Ama Yoğurtçu Parkı’ndaki hadise Fenerbahçe
taraftarları arasında olan bir hadiseydi. Onun dışında var mı?
FAİZ LOBİSİ KİM
Uzun yıllar önceydi hatırlıyorum, ordunun da vesayet günleri,
devlete karşı yapılan bütün tepkilerde hep dış mihrak lafı
kullanılırdı. Siz de eminim hatırlarsanız. Şimdi yine aynı retorik
kullanıldığı için soruyorum sizin kişisel fikriniz, yani biz sizce
dış mihrak mıyız? Dış mihrak oyunu muyuz biz direnişçiler olarak?
Faiz lobisi miyiz?
Vali: Bakın size söylenen bir şey değil bunlar. Size yönelik dış
mihrakların ajanları gibi hareket ettiler gibi bir söylem yok ki.
Dün veya evvelki gün de söyledi Sayın Başbakanımız, dedi ki, bu
olayın arka planında nelerin olduğunu ileride de açıklayacağız
dedi. Ve bu senaryoyu paylaşacağız dediler. Sizin bunun içerisinde
dış mihraklara su taşımak için, malzeme taşımak için, dış
mihrakların bir elemanı gibi hareket ettiğiniz ve böyle bir niyetle
hareket ettiğiniz şeklinde asla söylenmedi size. Size karşı, sizle
ilgili dış mihrakların maşası olarak bilerek böyle bir hareketin
içerisinde bulundular şeklinde herhangi bir değerlendirme
yapılmadı, yanlış anlamayın. Ama bu olayların arka planıyla ilgili
nelerin olduğunu sizlerin de bilebilme imkanınız yoktur. Ben size
az evvel ne dedim, şu olayları siz şiddet, polis vs. sarmalında
değerlendirdiniz. Ama başarılı veya başarılı olma noktasında
gördükleriniz üzerinden beni değerlendireceksiniz. Ama benim bu
olaylara bu kadar sıkıntılar olmakla birlikte daha büyük
hadiselerin neresinden dönülüp de gelindiği noktasındaki
bilgilerimi siz bilmediğiniz için, bilemezsiniz, bunu paylaşacak
durumda da değiliz şu anda, siz bu işin arka planın ne olduğu
konusuyla ilgili devletin kendi arşivinde nelerin olduğunu da
bilmeniz mümkün değil. Ama hiç kimse size dış mihrakların maşası,
ajanı, bilerek dış mihraklara malzeme oldular falan, böyle bir şey
söylenmedi. Çapulcular kelimesi de mesela gündeme geldi, ben
Dolmabahçe’de de bu soru sorulduğunda ifade ettim. Dedim ki,
başbakanımızın çapulcular kelimesiyle ilgili ifade ettiği
değerlendirmenin muhatabı olan sizler değilsiniz. Gezi Parkı’nda
kalan gençler değil. Çapulcular denilen araçları yakan, belediye
otobüslerini yakan..
ÇAPULCUNUN MUHATABI SİZ DEĞİLSİNİZ
Başbakan bu lafı daha önce kullandı. O zaman bir şey
yakılmamıştı, yıkılmamıştı.
Vali: Yok yok. Bunu izah ettiler. Burada söylenen bu ifade, çapulcu
zaten lugat karşılığı yakan yıkan demek. Yağmalayan demek.
Dolayısıyla yakana yıkana söylenilmiş olan bir sözdür. Sizin böyle
bir duruşunuz olmadığına göre bu işin muhatabı değilsiniz. Kendi
üzerinize asla alınmamanız gerekiyor. Ama yakan yıkan yok mu, var.
Siz şimdi emniyetin yaptıklarını elbette ki söylüyorsunuz. Ben de
diyorum ki yanlış olanlarla ilgili söyledikleriniz doğrudur. Ama
öbür tarafta hakikaten yakılan, yıkılan dünya kadar şey oldu.
KABATAŞ'TA TÜRBANLI KADINA SALDIRI
Bu başörtüsü taciziyle ilgili yapanların bulunması için
gelişmeler var mı? Biz de çok istiyoruz yakalanmasını.
Vali: Açıklanmadı daha galiba bununla ilgili sonuç. Diyanetin
müfettişleri geldi bu konuyla ilgili. Diyanetin müfettişleri
bununla ilgili, hem cami görevlileri, hem ilgili kayıtlar, hem
bulabildikleri şahitler üzerinden bir soruştutmayı, incelemeyi hala
sürdürüyorlar.
Siz bir video gördünüz mü peki?
Vali: Yok. Bir video görmedim. Şunu söyleyeyim orada da kayıtlar
alındı, bakıldı. Ama mobese kameralarından bazılarının kırık
olması, her yerde mobese kamerasının olmaması olay mahallinde, bu
nedenle herhangi bir kayıtlı şu ana kadar… Ama yarın öbür gün
birisinin çektiği bir görüntü olabilir, çıkabilir. Yarın bir gün
biri ben cep telefonuyla çektiğim bir görüntüyü şimdiye kadar
beklettim ama şu veriyorum diyebilir, bilemem. Bağlayıcı olmamak
kaydıyla şu ana kadar mevcut mobese kameraları üzerinden ortaya
çıkmış bir şey yok. Ama şu var, hukukta karine diye bir şey var.
Bir bayan, hele ki bu toplumda ismi olan birisinin çok yakınıysa,
böyle bir şeyi söylüyorsa bu hakikaten dikkate almaya değer bir
şeydir. Benim eşimin başıma bir şey gelse, böyle bir ahlaki saldırı
gibi, kızımın, bırak ya rezalet, oldu bitti dersiniz. Yani kolay
kolay insanlar kendilerini üzecek, toplumun önünde kendilerinin,
isimlerinin çok fazla sakız yapılmasına sebebiyet verecek meseleyi
konuşmazlar. Ama fevkalade vahim bir şeyse, saklanılamayacak kadar
ağır bir vakaysa bunu paylaşırsınız. Dolayısıyla ortada böyle bir
vaka olmadan bir insanın durup dururken böyle bir şeyi söylemesi ve
bunun muhatabı olması çok kötüdür. Kendini böyle bir hadiseye
muhatap kılmış olması nedeniyle toplumun hep gözünün önünde olacak
birisidir. Bu çok üzücüdür. Hele ki bir bayan böyle bir şeyi kolay
kolay yapmaz. Bir bayan gelse bana dese ki, Vali Bey ben senin
memurun, personelin olarak böyle bir şeyle karşı karşıyayım, ben
vallahi o bayana öncelikle inanırım. İftira atıyor bir başkasına
demem. Çünkü bir bayan her şeyden evvel kendisiyle ilgili
hassasiyetinden dolayı çıkıp böyle bir şeyi bir başkasıyla
paylaşmaz. Paylaşıyorsa ortada bir sıkıntı vardır diye düşünürüm.
İlk bakış açım budur bir bayan için. Bir bayan kendini çünkü neden
sıkıntıya soksun. Doğrudur diye bakarım olaya ve doğruluğunu tespit
edebilecek bir şeyler var mı, bunu da getir derim. Böyle şeyler
yaşadık da.
Şunu açıklığa kavuşturalım. Böyle bir görüntü hiç mi
yok, siz mi görmediniz?
Vali: Ben şu ana kadar böyle bir görüntü görmedim. Olsaydı mutlaka
çıkartılırdı ama varsa nerede var onu bilemiyorum. İnceleme hala
devam ediyor. Bir vatandaş belki bir görüntü çekmiş olabilir, sonra
da getirebilir. Dolayısıyla hiçbir zaman bizim elimizde şu ana
kadar mevcut mobese kameraları üzerinden herhangi bir şey yoktur
dedim. Ama hiç yoktur manasında demiyorum. Birinin elinde olabilir,
bunu bilemiyorum.