tv8’de yayınlanan, Pelin Çini ve Salih Keçeci’nin sunduğu
'Aramızda Kalsın' programının bugünkü konuğu atv'de yayınlanan
'Karadayı' dizisinde Mehmet Saim karakterini canlandıran tiyatrocu
Erhan Yazıcıoğlu oldu. Yazıcıoğlu'nun programdaki açıklamlarından
satır başları şu şekilde oldu:
Sinemada usta değilim
Ben sinema sektöründe usta olduğumu kabul etmiyorum, tiyatroda
ustayım ama. 46 yıldır tiyatro yapıyorum.
Herkes haddini, geldiği yeri bilecek
Yazıcıoğlu gazetelerde yer alan 'Fatih' dizisinin başrol
oyuncusu Mehmet Akif Alakurt'un set arkadaşına saldırısını
yorumladı: "Set arkadaşına saldırmak ne demek. Herkes haddini
bilecek. Geldiği yeri bilecek. Benim gözümde bu arkadaşlar kendini
konuşmadıkları sürece ben onlara aktör demem. Ben 2 yıldır böyle
bir hiyerarşi hissetmedim. Bizde başrol oyuncusunun mütevazılığı
herkese yansıyor. Saygılı gençler, paranın şımartamadığı gençler
her yerde var. Bunları örnek alacaklarına ne yazık ki yanlış
kişileri örnek alan arkadaşlar var. İşte onlara dur demek lazım.
Yönetmenin işi bırakması da idealist bir harekettir, belki ekibini
korumak adına yaptığı bir harekettir."
Kitabımın satılması için ölmem gerekmiyor
“Geçen yıl kitap çıkardığımda kapı kapı dolaştım programları. Ama
bu yıl kesinlikle çıkmamaya karar verdim. Ama Salih Keçeci'yi
kıramadım. Bu kitabın satılması için benim ölmem gerekmiyor.
Zamanında bu insanlara sahip çıksak da bir şeylerin farkında olsak.
Tuncel usta ayrıldı aramızdan ve kitap yazmış kendisi. Ben bile
bilmiyordum. Usta öldü şimdi kitabı satılıyor. Yapmayın böyle bir
şey, yaşayanlara sahip çıkın.”
Beni herkes terk etti
Herkes beni terk etti. Terk edilme zeminini hazırlıyor öyle terk
ediliyordum. Radyo evindeyim bir gün. Yayındayız. Bir anda radyonun
kapısı gürültüyle açıldı. İçeri biri girdi, 'Allah senin belanı
versin' diye bağırıp çıktı. Ama ben bozuntuya vermedim ve devam
ettim yayına. Kim olduğunu, neden olduğunu
hatırlamıyorum.
Tiyatroda hiç kötü adam oynamadım
Tiyatro hayatım boyunca hep iyi rollerde oynadım, hiç kötüyü
oynamadım. Dizide de ilk kez kötüyü oynuyorum. İnsanlar da
garipsedi tabi biraz.
Gazetede çıkan bir haberden dolayı çok sinirlendiği oldu
mu?
“Bir telefon görüşmesi yaptım sadece Savaş Kalafat'la. Eşimle yeni
evlenmiştik, plajda sarmaş dolaş oturmuş güneşleniyoruz. Bir
muhabirde çekmiş bunu ve gazetedeki manşet şu: 'Hangi dağda kurt
öldü?' Ben ki birçok şeyin yayınlanmasına izin vermişim. Açtım
telefonu ve 'Savaş aşkolsun. Bu benim eşim ve üst düzey bir
yönetici. Bu fotoğrafı basarken hiç mi sakınca görmedin?' dedim.
Tek çemkirmem o’dur gazetecilere.
Nazara geldim
O dönem çok ön plandaydım. Reklamlar, televizyon, tiyatro çok
yoğundum. Nazar diye düşünüyorum. İnsanların gözüne çok batmış
olmalı bir anda patlayıverdi bütün her şeyim. Bu nazarlar birikti
ve en nazik yerimden patladı.
Hastalıklarımı çok önemsememeye çalıştım
İlkinde çok etkilenmiştim. Çocuklarıma doyamamıştım. Neden demiştim
kendi kendime. Hiç kötümserlik yaşamadım. İyileşeceğim dedim kendi
kendime. Doktorlar bana tiyatroya dönemezsin, o ses eski haline
dönmez diyorlardı. Ben 8 ay sonra dönme cesareti gösterdim. 1 yıl
sonra da televizyona döndüm. İkinci rahatsızlığımda midede bir
kitle gözüktü. Doktorum tarafından temizlendi ama hiç kaile almadım
onu da. Hep iyi düşündüm.
Rahatsızlıklar nedeniyle bütün birikiminizi harcamışsınız
doğru mu?
Her sene o kadar kötü teklifler geldi ki. Hepsine karşı direndim,
onlara inat mal varlıklarımı sattım teker teker. Ama yine de dimdik
ayaktayım. Yılmadım, yıkılmadım. Çocuklarımı büyüttüm, tiyatroya
devam ediyorum.
Bir oyuncunun ilk işi kendi dilini
konuşabilmektir
“Kendi sesini kullanacaksın, kendi dilini iyi kullanacaksın, dilini
iyi bileceksin. Kendi dilinle ve sesinle oynayacaksın. Kendi
duygunla sesinin duygusunu birleştireceksin. Sen oyna ondan sonra
bir başkasının duygusuyla ön plana çık. Lafı Altın Portakal'a
getirmek istiyorum. Hala aynı kişiler ön planda, hala arabaların
üstündeler. Yeşilçam sanatçılarına saygısızlık etmek istemiyorum
ama şunu kabul etmeleri gerekir 'Bir Nevin Akkaya'yı Adalet
Cimcoz'u bir günden bir güne andılar mı? O seslerle yıllarını
geçirdi Yeşilçam. Abdurrahman Palay'ın cenazesinde sadece İzzet
Günay vardı. Abdurrahman Palay, Hayri Esen... Yani bir durun. Esen
Günay bugün hala yaşıyor ama bir kişi adını anmıyor. Neden? 'Altın
Portakal'ın bir dilimini beni konuşan şu şahsa adıyorum. Teşekkür
ederim kendisine sesiyle beni ön plana çıkardı, beni aktör sınıfına
soktu' demek bu kadar mı zor?”
Sansasyonel isimlere sunuculuk yaptırıyorlar
Bana yarışma teklifi gelmiyor ne yazık ki. Oysa sunmak istiyorum
bir yarışma. Ama daha sansasyonel isimlere teklif gidiyor. Onlar da
20 kelimeyle sunuculuk yapıyorlar. Bir takım gençleri zorluyorlar.
Alt yapıları yokken çıkartıyorlar sahneye. Mehmet Ali Erbil, Güner
Ümit bu işin tanınan isimleri. Küsmüş bir kenarda oturuyorlar.
Magazinlerde defalarca basılmış, görüntülenmiş kişileri ekrana
çıkartıyorsun. Ekrana da sürebilirler tabi ama bir alt yapı
oluştursunlar, yetiştirsinler de öyle çıkarsınlar ekrana. Ona bir
itirazım yok.
Çocuklarımla büyüyen bir babayım
Bambaşka bir babayım ben. Ben çocuklarımla büyüyen bir babayım.
Birlikte büyüdük biz onlarla. Benim böyle Karadayı'daki gibi bir
ihtiraslarım yok. Tatlı sert bir babayımdır normalde.
Babam çok kumar düşkünüydü
Babam çok kumar düşkünüydü. Fabrikatör bir adamdı. Ama
kazandıklarını alır ortaklarını kaile almaz gider kumar oynardı.
Günlerce büyük şehirlerde kumar oynar, ihtiyaç molaları hariç kumar
masasından kalkmazdı. Benim tiyatroya girdiğim yıl idi 68 yılı.
Gece geliyorum eve. Babam da o ara iflasları yaşamış, bitmiş, var
olmaya çalışıyor ve bir fabrikada vardiya amiri. Üç vardiya
çalışıyor. Akşam 11'de evden çıktığı saatlerde eve gelmiyor ama.
Yine böyle bir gece tiyatrodan geldim. Annem beni bekliyor. Suratı
düşmüş, morali bozuk. Neden diye sordum anneme? 'O da bana baban
galiba yeniden kumara başladı, eve gelmiyor ve para bırakmıyor'
dedi. Ben de babamın takıldığı kahveye gittim. Alt katı normal
kahve üst katı gizli kumarhane olan bir yerdi. Kapıyı çaldım girdim
içeri. İçerisi sigara dumanı, loş bir ışık var. Babam ve diğerleri
bir masa etrafında toplanmış bir şeyler oynuyorlar. İzledim bir
süre babamı. O kadar konsantre ki farkında bile değil orada
olduğumun. O sırada masadan birisi oyundan çekildi. Ve ben de
boşalan sandalyeye oturdum. Babam bir süre fark etmedi beni. Daha
sonra göz göze geldik bana 'ne işin var burada' dedi. Ben de 'artık
ben de buradayım baba. Burada takılacağım senin gibi' dedim. Ters
ters baktı bana 'kalk git, sonra konuşuruz bunları' dedi. Ben de
bunun üzerine 'Baba sen gelmezsen ben de gitmiyorum. Artık para da
kazanıyorum. Her akşam senin gibi gelirim buraya. Ya sen benimle
eve gelirsin ya da ben her akşam buraya gelirim. Annemi böyle üzgün
görmek istemiyorum artık' dedim. Bu sözlerimin üzerine babam
masadan kalktı ama çok sinirliydi. Beraber tren istasyonuna
yürüdük. İstasyonda volta atarken babam bana ciddi olup olmadığımı
sordu, ben de çok ciddiyim baba dedim. Ardından dertleşmeye
başladık, ağladık, sarıldık ve mutlu mutlu evimize gittik. Tövbe
etti babam, ertesi gün sadece çayına kahvesine oynayabilir miyim
diye sordu.
Kumardan, uyuşturucudan, alkolden uzak durun. Çocuklarınızla
ilgilenin. Sevgi verin, her şeyi paylaşın.
Para ve şöhret suç değil. Taşıyamamak suç. Ne kadar donanımlıysan o
kadar bu konuda açık vermezsin. Bazı şeyler beklenmedik anlarda
karşına çıkıyor. Hepimiz Anadolu'nun bağrından kopmuş insanlarız.
Yanlış insanlar, yanlış çevre de önemli bu hususta. Ben hayatımda
hiç sigara içmediğim halde kanser oldum. Çevredeki insanların
içtiği dumandan etkilenerek kanser oldum.”
Ünlü oyuncu set arkadaşlarına saldıran meslektaşını bombaladı: Herkes haddini, geldiği yeri bilecek
Oyuncu Erhan Yazıcıoğlu, konuk olduğu programda açıklamalarda bulundu.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin