'Umudun Şairi' Yılmaz Odabaşı 10 yıllık
suskunluğunu 'Hayatın Düşlere Borcu Var' kitabıyla bozdu ve
Jurnal programında Şirin Sever’e konuk oldu. Odabaşı edebiyat
dünyası, Kürt meselesi, Güneydoğu’da gazetecilik, akil insanlar ve
1 Mayıs’ta yaşananlar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
BEN BİTMEDİM, GİTTİM, ONURLU BİR VİCDANİ RET İLE GERİ
ÇEKİLDİM
- 10 yıldır uzaktasınız, 'gördüğüm bu ülkede sosyokültürel
ortamın en sefil evrelerini yaşadığıydı" nedir
şikayetiniz?
- Her anlamda ciddi bir tekelleşme, büyük yalnızlık, kapitalizmin
giderek bu ülkede insan onurunu iğdiş eden boyutlarda
kurumsallaşması, boyutlanması.
- Ama bu yeni bir şey değil değil mi?
- Yayın dünyasının da ciddi bir tekelleşme yaşadığını gördüm,
pazarın insanlara sunduğu bir yarış var, ya o yarış içinde herkesi
yenmeye çalışan o popüler kültürün ikonu olmanız için gereken
figürleri kuşanıp pazara bir yarış atı gibi sürülecektim ya da
onurlu bir vicdani red ile geri çekilecektim.
- Bu geri çekilme kimsenin umurunda oldu mu?
- Ben kimsenin umurunda olsun diye yapmadım, kedi rasyonalitemi
yaşadım. sessizlik de bir yanıttır.
- Peki umut, hiç umutlu değil miydiniz bunca
yıl?
- Kendi gövdemin coğrafyasında mutlu, ülkemin coğrafyasında mutlu
değilim. umutsuzluğa hiç teslim olmadım. umudu seviyorum,
umutsuzluğu da seviyorum, çünkü ikisini de kardeş kılan hayatı
seviyorum
- Size umudun şairi diyorlar.
- İnsanlar hayatla dengelerini zor inşa ediyorlar, insanların
kırılganlığı iktidarların umurunda olmuyor, insana söz direnç
verecek, insan bir dizeyle bir güne tutunabilsin, şehrin kaos
ortamına. O yüzden ben umutsuz şeyler yazdığımda da onun için
sonunda mutlaka, "bıkma atını mahmuzlamaktan, bıkma bu puştlar
panayırında berrak nehirler aramaya" diyorlar.
- Benim için bitti demişlerdi ben bitmedim, gittim
diyorsunuz.
- Bitmek ile gitmek farklı kavramlar. Yılmaz Odabaşı bitti.
Bitmemin matbaa, kağıt sektörüne ciro yaptırıp, seri üretim
yapmamış olmam mıdır, bir yazar yirmi yıl da susabilir. ben
bitmedim, gittim. Hayatın Düşlere Borcu Var kitabı bir dönüş
merhabası, bir sohbet niteliğinde bir kitap oldu ve biat kültürüne
rest çeken yazılar var orada.
- Kitapta sizin on yıl boyunca uzaktan takip ettiğiniz
neler hissettiğinize dair yaşadıklarınız var, bir özet olması
açısından sormak istiyorum hemen.
- Şöyle hissetim, her gün dünya yeniden kuruluyor, büyük bir
karmaşada herkes birbirinin onuruna, emeğine, düşlerine basarak
yükselme, var olma kavgası veriyor, bu atmosfer içinde, aslında
yokum ben bu oyunda diyerek sırtımı döndüm, uzaklara bakıyorum,
orada ben daha çok biliyorum, sen daha az biliyorsun kavgasında en
azından olmadığımı, vicdanımı temiz tutmanın önemli olduğunu
düşündüm uzaktan. Yalnızlıkta insan içsel derinliği varsa yalnızlık
boğucu sıkıcı olmaz. Sosyal hayat ile yalnızlığı arasında tercih
etmek gerekir, hem tüm sosyal etkinliklerin abonesi olup,
kokteyllerde görünüp yazamazsın, yazarlık kuma kabul etmez. Piyasa
için seri üretim var . Ben bunlar arasında trapez yapan şeyler
yazmak gerektiğini düşünüyorum. Bana göre iyi bir şiirin kriteri 30
yıldır. Mesele bugün okunmak değil, yazdıklarının zamana
direnmesidir.
- Daha önce şiiri de bıraktığınızı söylediniz.
- İyi şiirler bir kenara atılır, o konuda bir sözüm yok.
- Hayko Cepkin sizin Ey Hayat şiirinizi rock versiyonunda
yorumladı, nasıl buldunuz?
- Ben böyle Ahmet Kaya gibi dostlarım benim şiirlerimi aldı, özgün
müzik tarzında. Onur kardeşimin bu Hayko Cepkin'e verdiği şiirim.
Rock türünde ilk kez bir şiirim yorumladı. Bana göre biraz ritim
hızlı, ama dinledikçe beğendim.
İMRALI’NIN İSLAM KARDEŞLİĞİ MESAJI TÜRKLERLE KÜRTLERİ SÜNNİ
İKTİDARDA BULUŞTURURKEN UMARIM BAŞKALARINI ÖTEKİLEŞTİRMEZ
- Uzak kaldınız ama teröre karşı çözüm süreci var
biliyorsunuz, siz kimseye yaranamadım diyen bir
yazarsınız?
- Dikkatimi çekti, birkaç gün önce siz bir teröre çözüm dediniz,
ben Kürt Sorununa çözüm olarak görüyorum. Ben bölgede 8 yıl
gazetecilik yaptım o topraklarda 30 yıl yaşadım, büyük trajedilere
tanıklık ettim. Kürt halkının çok yorgun ve bitap olduğunu
düşünüyorum. Orada yalnız bir adam olarak yazdım bütün siyasi
oluşumlara mesafemi koyarak yazmaya çalışmıştım Güneydoğu'da
Gazetecilik kitabını. Nesnel olmaya çalışıyorum. Abdullah Öcalan'ın
mesajındaki İslam kardeşliği vurgusu Türklerle Kürt halkının Sünni
iktidarında buluştuğu anlamına geliyor, umarım bu başkalarını
ötekileştirmez, Alevileri, gayrimüslimleri. Umudumuz yolun barışa
gitmesinden yana.
KÜRTLERİN KENDİ ARALARINDA RANT VE İKTİDAR KAVGASI
BAŞLAYACAKTIR
- Gerçekçi baktığınızda ne görüyorsunuz?
- Hükümetin bu konuda samimi olduğunu düşünüyorum, hükümetin çok
samimi olduğuna dair samimi olduğuna inanmıyorum henüz. Yeni
Anayasaya umutlarını bağladı Kürtler, Kürtlerin somut talebi yok,
bir şey vaat dilmiş değil ama kanın durmasını istiyorum. Ortadoğu
her zaman büyük kavgaların coğrafyası olmuştur. Kürtlerin de kendi
içlerinde rant kavgası iktidar kavgası olacak. Benim dileğim bu
sürecin sabote edilmemesi. Ben her iki halkın da en azından üç
aydır bir ölü olmamasından hoşnut olduklarını düşünüyorum.
BEN AKİL İNSAN OLMAK İSTEMEM, HEP BÖYLE AKILSIZ, ASİ, ŞAİR
KALMAYI TERCİH EDERİM
- Akil insanlar meselesine ne diyorsunuz, doğru bir yöntem
midir?
- Hükümetin hazırladığı bir listeydi, bana göre Mehmet Altan,
Cengiz Çandar gibi hayatını askeri vesayetin tavsiyesine adamış
demokratik mücadeleye inanmış insanlar da olmalıydı. İyi niyetli
bir kadro kurulmuştur ve bu kadronun tarihsel bir misyonu var. Ben
bir edebiyat adamı olarak saygıyla izliyorum. Ben akil adam olmak
istemedim, ben hep böyle akılsız, asi şair olmayı tercih ettim.
Sonuçta işi bitirecek olan hükümettir. Bu akil insanlar arasında
benim de tanıdığım vicdanlı yürekli insanlar vardır. Hükümet ve
yeni anayasa bu işi çözecek. 2013 Türkiye'sine uygun bir anayasa
olması temmenimiz.
BİR ZAMANLAR BEN “KÜRT SORUNU” DERKEN BENİ KINAYAN İNSANLAR
BİR BAKIYORUM SÜRECİN AKTÖRÜ OLMUŞ
- Güneydoğu'da Gazeteci olmak aradan 15 yıl geçmiş, o gün ile bugün
arasındaki fark nedir, şimdi beyaz Türk gazeteciler de akın akın
Kandil'e gitmeye başladı.
- Devletten gelen baskılar karşısında ciddi mağduriyetleri vardı o
dönemde, ben de öyle çalıştım. Bizim insanımız başını dik tutmayı
öğrendi. Biraz da PKK camiasının baskısı var bölgedeki gazeteciler
de. Benim görüştüğüm çocuklar var. Orada kendi çocuklarına da baskı
yapmaması gerekiyor. Yıllarca bize Kürt Sorunu dediğimiz için bizi
kınayan insanların şimdi önemli aktörler olduğunu görüyorum.
Herkesin konuştuğu zamanlar da ben konuşmuyorum. mesele zor zamanda
konuşmaktı, kimsenin Kürt halkı diyemediği zaman Kürt Halkı dedik,
gittik hapislerde yattık. O dönemlerde konuşmak cüret işiydi, şimdi
büyük bir cüret gerekmiyor. Tatlı sularda niye konuşayım ki.
- Sonbahara kadar bir dizi kitap
çıkartacaksınız.
Ben Şarkısı Beyaz isimli bir roman yazdım, kısa sürede büyük ilgi
gördü, Yeni baskısı yok kitabın, reklam yapmış sayılmıyoruz o
yüzden. iletişim yayınları ile anlaştım, çok ciddi emek ürünü,
zamana direnecek romanlar hazırlıyorum. Eylül ayında ben güçlü bir
romanla geliyorum, onun arkasından düz yazılarım iletişim
yayınlarından çıkacak, Türkiye Yılmaz Odabaşı'nı romancı olarak
görecek.
78 GENÇLİĞİNE YAPILAN BU GENÇLİĞE YAPILMASIN
- Kendiniz için istediğiniz beklediğiniz ne var?
- Ben artık sadece bir oğlum var 11 yaşında onun için ve
yazacaklarım için yaşıyorum. Gençlerin 1 Mayıs'taki gibi
hırpalandığı bir ülke istemiyoruz.
78'liler olarak biz çok geçtik, aynısını bu gençlere yapmasınlar,
bu kadar çok dövmesin bu ülke gençlerini. Bu gençlere biraz sevgi,
aşk, ekonomik özgürlük. Orta yaş grubu bu ülkenin gençlerinden
sorumluyuz, bu gençlerin canını çok yakıyor bu toplum. Daha
vicdanlı olmamız gerekiyor.
'Umudun Şairi' suskunluğunu bozdu: 'Ben bitmedim, gittim. Onurlu bir vicdani ret ile geri çekildim'
'Hayatın Düşlere Borcu Var' kitabıyla suskunluğunu bozan şair, A Haber'e konuk oldu.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin