Koronavirüs sürecinde yaşadıklarımız, bizim dışımızdaki tüm insanlığa yardımın önemini göstermiştir. Salgın insanlığın kaderinin ortak olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bile maske savaşına tutuştuğu, yaşlı bakım evlerinin adeta morglara dönüştürüldüğüne şahit oldu. Aşıya erişimi olmadığı için ölen insanların dramlarına eşlik ettik. Afrika'daki insanların sorunları destek verilerek çözülebilecekken, hiçbir adım atılmadı. O insanlar kaderlerine terk edildi. Devletimiz insanlarımızın yataklı tedaviye kadar tüm ihtiyaçları karşıladı. Salgının en çok vurduğu bölgelere yönelik, temin ettiğimiz aşılar ve kendi ürettiğimiz TURKOVAC'ı ulaştırdık. Sığınmacıları kendi vatandaşlarımızdan ayrı tutmadan, istisnasız herkesin sağlıktan yararlanmasını temin ettik.
Bilhassa VEFA sosyal destek grupları çok kritik rol oynadı. Polisimizden askerimize, din görevlilerimizden öğretmenlerimize kadar yüz binlerce insanımız 2 milyon insanımız gece gündüz demeden çalıştılar. Toplumumuzun en kırılgan kesimlerine yardım ettiler. Büyüklerimizin izinden giderek devletimizin Kerim vasfını bir kez daha gösterdiler. Biz de bu seneki VEFA ödüllerinin ilkini kendilerine temin ediyoruz. VEFA sosyal destek grubundaki tüm kardeşlerimize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
İyilere hürmet ve vefa nasıl önemli ise, kötülere karşı da o derece haşmetli olmak önemlidir. Bizler terörizmin acısını çok iyi bilen bir milletiz. Ülkemizinbirliği, refahı, kardeşliği olan terör örgütlerinin saldırısı altındayız. Masum vatandaşlarımızdan binlerce şehitler verdik. Okula giden öğrencileri, öğretmenleri, kurban eti dağıtan körpe delikanlıları, namaz kıldıran imamı katleden bir barbarlığa defalarca şahit olduk. Yaklaşık 40 yıldır bölücü terör örgütü mensupları sadece yaktılar, sadece yıktılar.
Kütüphanelerini yaktıkları, öğretmenlerini şehit ettikleri, mazlum Kürt çocuklarını cehalete mahkum ederken, kendi çocuklarını en iyi okullara gönderdiler. Bir avuç cesur ana, Kürt kardeşlerimizin sırtına kene gibi yapışan sülüklere artık yeter dediler. Diyarbakır Anneleri'nin 'Evlatlarımızı geri istiyoruz' haykırışları terör örgütüne vurulmuş en ağır darbedir. Diyarbakır Anneleri korku duvarlarını parçalamak ile kalmadı, siyasi görünümlü insan kaçakçılarının maskelerini de indirdi.
Diyarbakır'daki yüreği yanık anaların eylemlerine bir kez olsun sahip çıkmadılar! Bunu Batı'nın George'una, Helga'sına söylüyorum. Hani sizin insan haklarınız? Terör örgütü ve siyasi uzantılarına tepki göstermek yerine ahlaksızca devleti suçladınız.
Diyarbakır'a gidip ittifak ortaklarından ürktükleri için anaların kapısını çalmaktan korkan siyasetçi müsveddelerini gördük. Kaldıkları otele çağırdılar. Ayaklarına gitmediler, gidemediler.
İnsanlığın içinde bulunduğu girdaptan iyiliğin kanatlarına tutunarak çıkabiliriz. dün Afganistan'dan, Irak'tan, Suriye'den geldiler. Bugün Ukrayna'dan geliyorlar. Mazlumların sığınağı olmaya devam edeceğiz. İktiar olurlarsa bunları Suriye'ye göndereceklermiş, Afganistan'a göndereceklermiş. Biz göndermeyeceğiz. Biz ensarın ne olduğunu biliyoruz. Ev sahipliğine devam edeceğiz. Ben sevgili milletime sesleniyorum. Sıkıntılarınız olabilir, zaman zaman yük de olabilir. Ecri çok büyüktür. Biz hep düşenin yanında olduk. Bunlar katillerden kaçıyorlar, sığınacak tek yer var Türkiye diyorlar, bize geliyorlar. Biz gönlümüzü açacağız, şunu da unutmayacağız. Allah'ın yardımı bize her zaman yakın olmuştur. Fetih Rabbim'in lütfu ile gelmiştir, Türkiye de bunca badireyi onla atlatmıştır. Adam göndereceğim diyor. İşte bizim farkımız bu. Kendi insanlarımız içinde de kimseyi mahsun, boynu bükük, kalbi kırık bırakmayacağız.
"18 MART'TA DÜNYANIN SAYILI KÖPRÜLERİNDEN BİRİNİ AÇACAĞIZ"
Çanakkale'de tarih bize neyi öğretti, zaferi orada yaşadık. Kime karşı, tüm haçlılara karşı. Kimler mücadele verdi, kuzular, kuzucuklar mücadeleyi verdi. O zaman zaferi öyle kazandık. Şimdi biz orada 2.5 milyar Euro'ya dünyanın sayılı köprülerinden birini inşa ettik. 18 Mart'ta açıyoruz, tüm insanlığa armağan edeceğiz.
Deniz dalgalı olunca feribotlar çalışmıyor, Asya'dan Avrupa'ya geçiş yapılamıyor. Şimdi 6 dakikada geçiliyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile, Avrasya Tüneli ile, Osman Gazi Köprüsü ile daha önemlisi Marmaray ile bunu yaptık. Türkiye genelinde 207 üniversiteye sahibiz. Üniversite olmayan il yok. Muş'taki, Hakkari'deki gencimizin ayağına üniversiteyi götürdük. Bizim siyaset anlayışımız bu.