Ukrayna'da kirli bomba ve nükleer savaş korkusu/Medyatava/Sinan Hacır
Rus Savunma Bakanı Şoygu bir kaç saat içinde bir çok batılı devletle telefon trafiği kurdu. İngiltere, Fransa ve Türkiye derken ABD’li mevkidaşı Austin’i iki kez rahatsız etti.
Telefonların sebebiyse “kirli bombaydı”. Şoygu’ya göre çatışmaların giderek şiddetlendiği Kherson bölgesinde İngilizlerin de desteğiyle bu silah kullanılacak ve fatura Rusya’ya kesilecekti. Batılı devletler bu iddiaları yalanladılar ama Rusya’nın bölgede olabilecek felaketler konusunda uyarıları giderek arttı.
Kirli bombanın yanı sıra Dinyeper nehri üzerine kurulu Nova Kakhovka barajının da Ukrayna tarafından vurulacağı ve Kherson şehrini sular altında bırakılarak savunulamaz bir şehir haline getireceği iddiası Rus kaynaklarda dolaşıyor.
Önce şu kirli bombadan başlayalım. Bu silah tam anlamıyla bir nükleer silah değil. Konvansiyonel mühimmatlara radyoaktif materyal ekleyerek nükleer özellik kazandırılmasıyla bir bölgenin erişilemez hale getirilmesi kirli bombanın ana hedefi. Patlayıcı ve askeri birliklere verdiği hasar nispeten düşük olmasına rağmen bölgeyi radyoaktif etki altına alması savaşın gidişatında stratejik öneme sahip olabiliyor.
Ancak bu silah şuana kadar bir ordu tarafından kullanılmadı. En büyük endişe terör örgütlerinin bu tarz silahlara erişim sağlamasıydı. 2 defa da benzer bir olay gerçekleşti. Biri 1995’te biri de 1998’de olmak üzere 2 saldırı Çeçen ayrılıkçılar tarafından Rusya’da planlanmış ancak ikisi de patlamamıştı.
Askeri hedeflerden ziyade sivilleri hedef alabilecek bu silah türü tabii ki nükleer silahlar kadar yıkıcı değil. Ancak kullanıldığı bölgenin uzun süre yaşanmaz hale geleceğini söylemek gerekir.
Peki ya taktik nükleer silahlar?
Şimdi gelelim taktik nükleer silahlara. Son 1-2 aydır çokça dillendirilen bu silah türü batı medyasında “ufak bir nükleer tatsızlık insanlığı yok etmez” gibi normalleştirme cümlelerine yol açtı. Bu nedenle oluşan algı da “stratejik nükleer silahlar gibi yıkıcı değil” oldu.
Bunun pek doğru olduğunu söyleyemem. Bir nükleer silahın stratejik ya da taktiksel olduğu biraz da nasıl kullanıldığına bağlı. Bir çokları 1 ila 50 kiloton arası silahların taktiksel, 50 kiloton üstü silahların stratejik olduğunu söylüyor.
Japonya’ya kullanılan 2 atom bombasının büyüğü Fat Man 21 kiloton, little boy ise 15 kiloton kuvvetindeydi. Şu anda bahsedilen “taktik” nükleer silahların kuvveti 50 kilotona kadar çıkıyor. Bu durumda “taktik” bile olsa yıkım gücünün çok yüksek olacağını söylemek gerekir.
Bu silahlara taktik denmesinin asıl sebebiyse nereye kullanılacağı. Amerika, Japonya’ya bu bombaları atarak şehirleri vurmayı ve devamının geleceği algısıyla Japonları teslim olmaya zorlamayı hedefledi. Bu silahlar taktik olarak kullanılsaydı düşman askeri hedefleri üzerinde kullanılır, savaş alanında üstünlük sağlama beklentisi taşırdı.
Sonuçta bu silahların yıkım gücü o kadar yüksek ki taktikmiş stratejikmiş pek fark etmez. Mantar bulutları yükselmeye başladıktan sonra dünya bir daha eskisi gibi olmayacaktır.
Bize ne olur sorusuna gelince, bu da tamamıyla silahların kullanım şekline bağlı. Nükleer silahlar ne kadar yüksek irtifada patlatılırsa şiddeti o kadar yüksek ama sonrasındaki radyoaktif serpinti o kadar düşük oluyor. Tabii bir de böyle bir serpinti olduğu sırada rüzgarın bölgedeki yönü de önemli.
Kısaca bahsedeceğim başka bir hadise de ABD’nin “Bağıran Kartallar” takma adlı meşhur 101. Hava İndirme Tümeni’nin Romanya’da tatbikata katılması. Bağıran Kartallar önemliler çünkü Normandiya Çıkarmasından Irak savaşına bir çok noktada kilit operasyonlarda görev aldılar. Amerikan ordusunun en elit birliklerinden birisi şu anda Ukrayna sınırında tatbikat yapıyor.
Onları önemli kılan bir sebep daha var. Bağıran Kartallar “Pentomik tümen yapısının” ilk başlatıldığı tümendir. Pentomik tümenler Soğuk Savaş devam ederken taktik nükleer silahların sahada kullanılmasına adapte olabilmek için tugaylar yerine daha esnek ve birbirine mesafeli savaş gruplarının kullanıldığı askeri yapılardır.
Pentomik tümenler genel anlamda sorunlu yapılardı ve Soğuk Savaş bittikten sonra tarihe karıştılar. Ama bu konuda ilk eğitimi alan birliğin şuanda Ukrayna sınırında olması da bana bir ilginç geldi. Özellikle bu kadar nükleer lafları dolaşıyorken...