2004 yılında kaybettiğimiz Türk müziğinin efsane ismi Cem Karaca, şarkıları ve sözleriyle anılıyor, sosyal medya hesaplarında usta sanatçının fotoğrafları paylaşılıyor. Peki Cem Karaca kimdir, onu ne kadar tanıyoruz?
Babası Azerbaycan asıllı Mehmet Karaca ve annesi Ermeni asıllı
Toto Karaca (İrma Felegyan) olan Cem Karaca, sanatla iç içe büyüdü.
Orta öğrenimini Robert Lisesinde yapan Cem Karaca sanatçı bir
çiftin çocuğu olduğundan müziğe doğuştan yetenekliydi. Müzik ile
ilk tanışması, annesinin teyzesi Rosa Felegyan'ın Cem Karaca'ya
piyano notaları ve piyano nağmeleri öğretmesi ile olmuştur.
Kolej yıllarındayken dünyadaki popülaritesini arttıran rock
müziğine ilgi duydu. Kız arkadaşlarını etkilemek için ve
arkadaşlarının istekleri doğrultusunda dönemin rock starlarının
şarkılarını söyledi. Karaca'nın sesinin keşfedilmesi ise annesi
Toto Karaca tarafından olmuştur.
1962'ye girerken Beyoglu Spor Kulübü'nde arkadaşlarının isteği
üzerine şarkı söyledi. Arkadaşları ile sahne alan Karaca, daha
sonra grup kurmaya karar verir. Gruba o dönemin ünlü
sanatçılarından İlham Gencer destek oldu. Cem Karaca'nin ilk grubu
1963'te Dinamikler oldu. Seslendirme sanatçısı Fikri Çöze'nin
jübile konserinde performans sergilediler. Babası hâlâ Karaca'nın
müzik yapmasına karşıydı. Hatta adam tutup konserlerde onu
yuhalatmıştı ancak Karaca bunlara rağmen müziği bırakmadı. Grup
olarak Elvis Presley gibi ünlü rock and roll sanatçılarının
klasiklerini yorumluyorlardı. 1963'ün sonunda grup dağıldı.
Kısa bir süre "Cem Karaca ve Bekledikleriniz" adlı bir grupta
çaldı. Bu gruptan kısa bir süre sonra ise Gökçen Kaynatan'ın
orkestrasında çaldı ancak bu beraberlik de uzun sürmedi. Aynı sene
"Cem Karaca ve Jaguarlar" kuruldu. 1965'te Altın Mikrofon
yarışmasına başvurdular ancak ön elemeyi geçemediler.
Karaca, 1965'te ilk evliliğini tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile
yaptı. Evlendikten 3 gün sonra Karaca, askere gitti. Askerliğine
1965 Kasım'ında Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı'nda başladı.
Bu dönemde Karaca, Anadolu kültürünü tanımaya başladı. Aşık Mahzuni
Şerif ile tanıştı.
Cem Karaca, askerlik sonrası Şubat 1967'de gitarist Mehmet
Soyarslan'ın kurduğu Apaşlar grubu ile tanıştı. Apaşlar daha
önceleri batı tarzı müzik yapmaktaydı ancak Karaca ile tanıştıktan
sonra müzik daha doğuya döndü. Karaca, grup ile birlikte
AltınMikrofon 1967'ye katıldı. Yarışmaya katıldıkları Emrah şarkısı
Erzurumlu Emrah'ın şiirine yapılmış bir Karaca bestesiydi.
Yarışmada Karaca ikinci oldu ancak birinci gruptan daha çok ilgi
gördüler.
Cem Karaca ve Apaşlar, 1968'de Almanya'ya gidip Ferdy Klein
Orkestrası ile 45'likler kaydetti. Bu dönemde Soyarslan şarkısı
"Resimdeki Gözyaşları", Karaca'nın Emrah'tan sonraki ikinci hit
parçası oldu. Bu plak sonrası büyük bir Türkiye turnesi oldu.
Ayrıca Almanya'da konserler devam etti. Ayrıca yurtdışına açılmak
için İngilizce bir 45'lik kaydedildi. Bunlar Resimdeki Gözyaşları
ve Emrah'ın İngilizce versiyonlarıydı.
Bu dönemde Cem Karaca, tiyatro sanatçısı Meriç Başaran ile evlendi.
Sene sonunda Milliyet'in 1968'in En Sevilen Erkek Şarkıcıları
anketinde 4. oldu. Yılın Melodileri anketinde ise "Resimdeki
Gözyaşları" Türkçe şarkılar arasında 3. oldu. Türkçe ve yabancılar
karışık listede ise Resimdeki Gözyaşları 9., Cem Karaca bestesi
Ümit Tarlaları ise 24. oldu.
Kardaşlar dönemi
Apaşlar dönemi bittikten sonra grup müziğine devam etmek isteyen
Karaca, Apaşlar'ın bas gitaristi Seyhan Karabay ile Kardaşlar
grubunu kurdu. 1970'in başında grup üyelerinde birçok değişiklikler
oldu. Grup üyeleri sabitlendikten sonra, Almanya'da kayıt yapmaya
karar verdiler ancak çıkan bir salgın yüzünden, Karaca ve Kardaşlar
birlikte Almanya'ya gidemedi. Bu yüzden Cem Karaca, tek başına
Köln'e gitti. Apaşlar sonrası yaşadığı müzikal aradan sonra burada
kendi besteleri ve Anadolu türkülerini yine Ferdy Klein orkestrası
ile kaydetti. 4 tane 45'lik yayınlandı. Amacı maddi sıkıntı
yaşamadan çalışmalar yapmaktı.
1970 Kasım'ında ise Karaca ve Kardaşlar "Dadaloğlu/Kalender"
45'liğini yayınladı. "Dadaloğlu", Karaca'nın bir başka hit şarkısı
oldu. Bu türkü ayrıca Karaca'nın sola doğru kayışının da bir
gösteresi olmuştu. Mart 1971'de Karaca'nın Trabzon'da verdiği bir
konserde patlayan 3 bomba ile 30 kişi yaralandı. Aynı yıl Rum
piskopos III. Makarios, Kıbrıs Fuarı'nda Türk pavyonunu gezerken,
Dadaloğlu şarkısı çalınmıştı. 1971'de Cem Karaca ve Kardaşlar 4
tane 45'lik çıkardı.
Cem Karaca, aynı yıl tiyatro müziği çalışması da yaptı. Ben
Jonson'un yazdığı Ülkü Tamer'in Türkçeleştirdiği Püsküllü Moruk
oyununun müziklerini Cem Karaca besteledi ve Kardaşlar ile
kaydetti. Grup, şarkıları kaydetti ve tiyatro oyuncularına örnek
olsun diye Cem Karaca ve annesi Toto Karaca tarafından şarkıları
okundu. Bu tiyatro oyunu çok tutmadı ve kısa süre sonra gösterimden
kalktı. Cem Karaca ve Kardaşlar'ın kaydettiği şarkılar ise 2007'de
yayınlandı.
1972'ye Cem Karaca ödülle başladı. Hey Dergisi tarafından "1971'in
en iyi erkek şarkıcısı" seçildi ve Hey'in turnesine katıldı. Ancak
Kardaşlar gitaristi Seyhan Karabay ile anlaşmazlıklar baş gösterdi
ve Karaca, Kardaşlar ile yollarını ayırdı. Bu sırada eşi benzeri
görülmemiş bir değiş-tokuş meydana geldi. Cem Karaca, Kardaşlar'dan
ayrılıp Anadolu Rock'ın güçlü sesi Moğollar'la birleşirken
Kardaşlar da Moğollar'la anlaşamayan Ersen Dinleten'i gruplarına
dahil etti.
Moğollar dönemi
Cem Karaca ve Moğollar, birleştikten bir ay sonra Kasım 1972'de Hey
dergisi için verdikleri konserde ilk kez sahne aldılar. Yıl sonunda
Milliyet'in anketinde Cem Karaca, en iyi erkek şarkıcılar
listesinde 2. oldu, Moğollar ise en iyi yerli topluluk seçildi. Hey
Dergisi'nde ise ikisi de kendi dallarında 1. seçildiler.
1973'te "Obur Dünya / El Çek Tabip" 45'liği yayınlandı. Ancak
grubun asıl başarısı 1974'ün başında kaydedilen "Namus Belası"
şarkısı ile kazanıldı. Şarkı çok popüler oldu, öyküsü Hey
dergisinde çizgi roman olarak yayınlandı. Ancak bu plak sonrası
Cahit Berkay çalışmalarını Fransa'da devam ettirmeye karar verince
Cem Karaca ve Moğollar yollarını ayırdı.
Dervişan dönemi
Moğollar'dan ayrılan Cem Karaca, önce Fransa'ya gitmeyen Moğollar
elemanları Mithat Danışan ve Turhan Yükseler ile "Karasaban"
grubunu kurdu ama uzun ömürlü olmadı. Mart 1974'te Dervişan grubunu
kurdu. Grup ilk konserlerinden birini Kıbrıs harekatından sonra
Hava Kuvvetleri'ne yardım konserinde verdi.
Şubat 1975'te Cem Karaca'nın en önemli eserlerinden biri olan
"Tamirci Çırağı" yayınlandı. Bu şarkıdaki "İşçisin sen, işçi kal"
söylemi Cem Karaca'nın siyasi duruşunu da ilk kez bu kadar açık
gösteriyordu. 1975'in sonunda "Mutlaka Yavrum/Kavga" 45'liği
yayınlandı. 45'liğin ilk şarkısı Mutlaka Yavrum, Filistin Kurtuluş
Örgütü için hazırlanmıştı ve 2 farklı Türkçe versiyonunun dışında
piyasaya yayınlanmamış İngilizce ve Arapça versiyonları da
vardı.[3] 1976'nın başında TRT'de yayınlanacak olan "Kavga" şarkısı
son anda nedeni açıklanmayan bir sebepten dolayı programdan
çıkarıldı. Aynı yıl Cem Karaca, Hey dergisi tarafından bir kez daha
en iyi erkek şarkıcı olarak seçildi.
1977'de Cem Karaca, artan siyasi gerginlikle birlikte, gitgide daha
önemli bir figür oluyordu. Aydın'da verdikleri bir konserde CHP İl
Başkanı aşırı solcular tarafından dövüldü. Urfa'da verilen bir
konserden sonra Dervişan gitaristi Taner Öngür ve bateristi Sefa
Ulaştır saldırıya uğradı. Öngür daha sonra bu nedenlerle gruptan
ayrıldı. Cem Karaca bu sene tamamı yeni şarkılardan oluşan ilk
uzunçaları Yoksulluk Kader Olamaz'ı yayınladı. Bu albümde Karaca
besteleri dışında, ünlü şairlerin şiirleri de bulunmaktaydı. Cem
Karaca ve Dervişan, 1978'in başında 1 Mayıs plağından sonra
yollarını ayırdılar.
Edirdahan dönemi ve 12 Eylül Darbesi
Cem Karaca, Dervişan sonrası çoğu Kurtalan Ekspres'ten olmak üzere
bir müzik grubu kurdu. Adını da Türkiye'nin iki ucu olan Edirne ve
Ardahan'dan esinlenerek Edirdahan koydu. Ancak grup 20 gün sonra
Kurtalan Ekspres elemanlarının eski gruplarına dönmesiyle eleman
değişikliğine uğradı. 1978'de Cem Karaca, Edirdahan ile kaydettiği
ilk ve son teklisi Safinaz'ı yayınladı. Bu plak Türkiye'de daha
önce hiç görülmemiş olan 18 dakikalık bir rock operaydı. Alt
sınıftan Safinaz adlı bir kızın kötü yola düşmesini anlatıyordu.
Teklinin diğer şarkıları da Ahmed Arif ve Nazım Hikmet şiirlerinin
besteleriydi. Cem Karaca, 1979'da Londra'daki dünyaca ünlü Rainbow
Arena'da konser verme başarısı gösterdi.
1979'da grup dağıldı, Cem Karaca da uzun yıllar sonra ilk kez
yanında bir grup olmadan solo olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde
ayrıca Almanya'ya taşındı. Çoğu Nazım Hikmet şiirlerinin besteleri
olan Hasret albümünü yayınladı. Mart 1980'de Sıkıyönetim
Mahkemesi'nde Karaca'nın "1 Mayıs" plağı "komünizm progandası"
nedeni ile yargılanmaya başladı. Bu davada şarkıcı Cem Karaca,
şarkının bestekarı Sarper Özsan ve plak şirketi sahibi Ali Avaz da
suçlanıyordu. Cem Karaca, bu dönemde Avrupa turnesine başlamıştı.
Dava başladıktan kısa bir süre sonra da babası Mehmet Karaca'yı
kaybetti. Cem Karaca, babasının cenaze törenine katılamadı.
1990'lar
Cem Karaca, arkadaşı Uğur Dikmen ve Cahit Berkay ile müzikal
ortaklık kurarak Yiyin Efendiler albümünü yayınladı. Bu albümdeki
"Oh be" şarkısında, kendisini "dönek" diye adlandıranlara cevap
olarak "Ben döneksem döndüm diye memleketime / Döndüm baba döndüm
işte oh be" diyerek cevap verdi. 21 Temmuz 1990'da sözlerini kendi
yazıp, bestesini Cahit Berkay'ın yaptığı Kahya Yahya şarkısı ile
Altın Güvercin en iyi şarkı ödülünü kazandı. Bu dönemde
Sosyaldemokrat Halkçı Parti için konserlere çıktı.
Karaca, 1992'de UNICEF için hazırlanan ve İbrahim Tatlıses, Ajda
Pekkan, Muazzez Abacı, Leman Sam, Fatih Erkoç gibi ünlü isimler
korosunun seslendirdiği "Sev Dünyayı" şarkısının sözlerini yazdı ve
koroda da yer aldı. 22 Temmuz 1992'de annesi Toto Karaca hayatını
kaybetti. Yılın sonlarına doğru Dikmen ve Berkay ile ikinci
çalışması olan Nerde Kalmıştık?albümünü yayınladı. "Raptiye Rap
Rap" ve "Islak Islak" besteleri ile büyük başarı yakaladı.
Bu albümden sonra Cem Karaca, bir süre müzikle aktif olarak
ilgilenmedi. 1994'te TRT'de Raptiye adlı programı sundu. 1995'te
ise Flash TV'de Cem Karaca Show'u, 1996'da aynı kanalda "Efendime
Söyleyeyim" programını yaptı. 95'te bir sanatçı grubu ile
Bosna-Hersek'e gidip, savaş sonrası zor durumda olan Bosnalılara
destek verdi.
Sanatçının müziğe geri dönüşü 1997'nin sonunda vizyona giren Ağır
Roman ile oldu. Filmin yapımcısı, eski Apaşlar gitaristi ve
Karaca'nın dostu Mehmet Soyarslan'nın yazdığı, 1968'de Cem
Karaca'ya ün getiren "Resimdeki Gözyaşları"nı, Karaca film için
yeniden kaydetti. Filmin ana müziği olan parça, Karaca'yı tekrar
müzik piyasasına soktu. Eski plak şirketi, izinsiz olarak "The Best
of Cem Karaca" serisini piyasaya sürdü.
1999'da Türk rock müziğinin duayenleri olan Cahit Berkay, Engin
Yörükoğlu, Ahmet Güvenç ve Uğur Dikmen'in desteğiyle 'Bindik Bir
Alamete...' isimli albümünü çıkardı. 2000'de Cem Karaca'nın da rol
aldığı Kahpe Bizans'ın müziklerinin bazılarını seslendirdi. Bu
filmin de yapımcısı olan Soyarslan'ın yazıp Apaşlar zamanında Dede
Korkut'tan esinlenip Sadık Bütünay ile kaydettiği ama yayınlamadığı
şarkıları Cem Karaca seslendirdi. Bu eserlerden sonra ölümüne dek
birkaç şiir albümünde konuk sanatçı oldu.
Son çalışmaları
Şubat 2001'de Murat Töz, Barış Göker ve Cengiz Tuncer ile Cem
Karaca Trio olarak sahne almaya başladı. Mayıs 2001'de ise Barış
Manço'nun ölümü ile vokalistsiz kalan Kurtalan Ekspres ile beraber
çalmaya başladı. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu Konserleri'nde sahne
aldılar. 2002'de Yol Arkadaşları adlı grubu kurup yine onlarla
sahne aldı. Ölümünden önce kaydettiği son şarkılar ancak ölümünden
kısa süre sonra yayınlandı. İlk önce "Hayvan Terli" teklisi
yayınlandı. Mehmet Eryılmaz'ın bu şarkısına Karaca'nın bir bar
programında bu şarkıyı söylerkenki görüntüleri ile klip çekildi.
Mayıs 2005 tarihinde, ölümünden 10 gün önce (2004) Mahsun
Kırmızıgül ile kaydettiği "Hayat Ne Garip?", Kırmızıgül'ün Sarı
Sarı albümünde yayınlandı. Karaca ve Kırmızıgül'ün stüdyodaki
görüntülerinden oluşan bir klip yayınlandı. Haziran 2005'te ise
Murathan Mungan'ın sözlerini yazdığı şarkıların yeni yorumlarından
oluşan "Söz Vermiş Şarkılar" albümünde Yeni Türkü'nün "Göç Yolları"
eserini yorumladı.
2005 yılında Yavuz Bingöl, Edip Akbayram, Manga, Teoman, Deniz
Seki, Volkan Konak, Haluk Levent, Suavi, Ayhan Yener, Tuğrul
Arseven tarafından yorumlanan Cem Karaca şarkılarından oluşan
Mutlaka Yavrum albümü yayınlandı. Bu albüm daha önce yayınlanmamış
İngilizce bir Cem Karaca şarkısı da içeriyordu. Ölümünün 6. yılında
Beyaz Show'da daha önce kaydedip yayınlamadığı "Karagözlüm" adlı
şarkı ilk kez gün yüzüne çıkmıştır.
Tiyatro ve Sinema kariyeri
1961'de Hamlet'te oynarayak tiyatroya ilk adımını attı. 1964'te
Münir Özkul'un oynadığı General Çöpçatan oyunu ilk büyük tiyatro
çalışması oldu. 1965'te askerliği sırasında askeriyede Cahit
Atay'ın Pusuda ve Aziz Nesin'in Toroslar Canavarı oyununu yönetti
ve oynadı. Aynı dönem İstanbul Tiyatrosu'nda sergilenen "Anahtarı
Bendedir" adlı oyunu Türkçeye çevirdi ve oynadı. Uzun bir süre
tiyatroya ara veren ve Püsküllü Moruk oyununun müziklerini yapmak
dışında tiyatroyla ilgilenmeyen Karaca, 1987'de Almanya'da
çıkardığı Die Kanaken albümündeki şarkıların işlendiği Ab in den
Orient-Express oyununun Kuzey Ren Westfalya Eyalet Tiyatrosu'nda
oynanan "Die Kanaken" adlı versiyonunda annesi Toto Karaca ile
beraber oynadı. Yine Almanya döneminde Münih Halk Tiyatrosu'nda
Nâzım Hikmet'in Şeyh Bedrettin Destanı oyununu yönetti. Cem Karaca,
1970'de ilk ve tek başrol filmi olan Kralların Öfkesi'nde oynadı.
Yücel Uçanoğlu'nun yazıp yönettiği yerli western tarzı bu filmde
Murat Soydan ile başrolü oynayan Cem Karaca, Camgöz adlı bir
kovboyu canlandırdı. Ancak bu film çok başarılı olmadı. Uzun süre
beyaz perdeden uzak duran Karaca, 1999'da Kahpe Bizans da Karaca
Abdal adlı bir ozan rolünde rol aldı ve filmin müziklerinden
bazılarını seslendirdi. Karaca, 1990'da Bir Milyara Bir Çocuk adlı
Müjdat Gezen dizisinde rol aldı. Bunun dışında 2001'de Yeni Hayat
adlı dizide onur konuğu olarak yer aldı. Aynı sene Avcı adlı dizide
Dem Baba rolünü oynadı.
Ölümü
8 Şubat 2004 sabahında, solunum ve kalp yetmezliğine bağlı olarak
ağır bir kalp krizi geçirdi. Uygulanan tüm müdahalelere rağmen
kaldırıldığı Bakırköy Acıbadem Hastanesi'nde 59 yaşında hayata
gözlerini yumdu. Hastane tarafından yapılan açıklamada Karaca'nın
ölüm sebebi kalp ve solunum durması olarak belirtildi. 9 Şubat
2004'de ikindi vaktinde Üsküdar Seyyit Ahmet Deresi Camii'nde
kılınan cenaze namazın ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda babası
ile aynı mezara defnedildi.