Tarım ve Orman Bakanlığı, Irak'ta ortaya çıkan, besi hayvanlarına özgü SAT-2 serotipi şap hastalığını taşıyan ilk vakanın Türkiye'de tespit edildiğini, 8 işletmede kordon-karantina dahil tüm tedbirlerin alındığını açıkladı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Osman Safa Terzi, hastalığın özellikle sığır, koyun, keçi gibi hayvanlarda görüldüğünü belirterek, "Hastalık bulaşan hayvanlarda ağız boşluğunda, dilde ve diş etlerinde içi sıvı dolu lezyonlar oluşmaktadır. Akabinde lezyonlar patlıyor ve yerini iyileşmeye yanaşmayan ülser yaraları alıyor. Bu süreçte dolayısıyla hayvanlar oral yolla beslenme konusunda çok ciddi sıkıntı yaşıyorlar. Hastalığın öldürücülüğü yüksek değil; fakat bulaşma oranı çok yüksek. Dolayısıyla bir sürü içerisinde ya da coğrafi bölgede bir hayvana bulaştıktan sonra başka yollarla direkt ya da indirekt yollarla kolay bulaşabilme kapasitesine sahiptir. Bu da hastalığın özellikle ekonomik manada çok ciddi kayıplara sebep verebilecek potansiyeli bulunuyor" diye konuştu.
'İNSANLARA DA BULAŞIYOR'
SAT-2 serotipi şap virüsünün insanlara da bulaşabildiğini vurgulayan Dr. Terzi, "Enfekte hayvanlarla temas söz konusu olduğunda bulaşma görüyoruz. Aynı zamanda enfekte hayvanların gelişigüzel kesimlerde iç organlarının doğaya bırakılması söz konusu olduğunda da maalesef bulaşma olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla virüsün sıcaklığa karşı bir duyarlılığı var. Yüksek sıcaklıklarda çok kısa süre içerisinde inaktivite olma durumu var. Uygun sıcaklık ya da düşük sıcaklık ortamlarında da hızla üreme kapasitesine sahip. Bir hayvanın iç organı ya da sakatatı bir yere bırakıldığında insan bununla temas ettiğinde bulaş söz konusu oluyor. Fakat insanlarda çok ciddi bir hastalık tablosu oluşturmuyor. Ağız boşluğunda aft benzeri yaralar olduğunu biliyoruz" dedi.
'CİDDİ VERİM KAYBINA YOL AÇIYOR'
Hastalıkta ekonomik konunun çok önemli olduğunu kaydeden Dr. Terzi, "Bir sürüde bir hayvanın enfekte olması demek, çok kısa süre içerisinde diğer hayvanların da enfekte olması anlamına geliyor. Evet virüsün çok ciddi öldürücü etkileri yok; ancak bir çiftlik hayvanının çok kısa süreler içerisinde bile yeteri kadar beslenememesi demek ciddi manada verim kaybı demek oluyor. Bunlara mahal vermemek için bir an önce önlem alınması ve hastalığın yayılmasının engellenmesi gereklidir. Bu aynı zamanda uluslararası ticaret konularını da etkilemektedir. Ülkemizde et ve süt hayvancılığı yapılmaktadır. Bir çiftlik hayvanının çok kısa sürelerde bile beslenmesi bir sekteye uğradığında bu çok ciddi bir verim kaybı demektir. Örneğin, bir inek günde 25 kilogram süt veriyor diyelim. Bir gün içerisinde bu süt veriminin 5 litreye düşmesi, bu sürecin 10 gün sürmesi çok ciddi manada problem oluşturuyor. Ya da bu hastalık sebebiyle sürüde hayvanların genel olarak bir verim kaybına uğraması ciddi ekonomik kayıplara sebebiyet veriyor" diye konuştu.
'YENİ SUŞA KARŞI AŞI ÜRETİMİ TAMAMLANDI'
Viral hastalıklardan korunmada aşılamanın önemine dikkat çeken Dr. Terzi, şunları söyledi:
"Eğer aşılama yoluyla bir korunma sağlanamamışsa ya da bir bulaşma ihtimali söz konusu ise bu konuya hemen müdahale edilmesi gerekiyor ki bulaşma oranı minimum seviyelere çekilsin. Bu yüzden ilk etapta yapılması gerekenler Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından gerçekleştirildi. Hayvan hareketlerinin kısıtlanması ya da hayvanların toplu olarak bulunduğu yerlerde enfekte hayvanların bulunmamasının sağlanması gibi önlemler alınması gerekli ve bakanlığımız tarafından da bu önlemler alınmaktadır. Ayrıca buradaki suş yeni olduğu için bu yeni suşa karşı bir aşılama programı geliştirilmiş durumda. Bildiğim kadarıyla bakanlığımız yeni suşa karşı aşının üretimini tamamladı ve şu anda hızla piyasaya sevkiyat halinde. Aşılamanın bir an önce yapılması demek, yeni enfekte olacak hayvanların sayısının azalması manasına geliyor. Hastalığın görüldüğü bölgeler hızla karantina altına alınıyor ve bu bölgedeki hayvanların başka bölgeye nakli engelleniyor" dedi.