Türkiye'de gazetecilere yönelik artan şiddeti nasıl değerlendirdi?

Medyatava, Johann Bihr'e sordu!

Google Haberlere Abone ol
Türkiye'de gazetecilere yönelik artan şiddeti nasıl değerlendirdi?

Türkiye medyasında giderek artan şiddet ve hedef göstermeler kaygı verici bir boyuta ulaştı...



Ne yazık ki bu artan şiddet dilinin son örneği, gerek siyasi, gerekse iktidara yakın bazı medya organlarınca hedef haline getirilen Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'a yapılan çirkin saldırıyla sonuçlanması oldu.



Hürriyet gazetesinin 2 kez taşlı sopalı saldırıya maruz kalması ve Hakan'a yapılan fiziksel saldırının ardından, basın çalışanları başta olmak üzere birçok çevreler endişe ve tepkilerini dile getirdi.



Bu tepkiler, dış basında ve uluslararası gazeteci örgütlerinin yapmış oldukları açıklamalarda da sık sık tekrarlandı.



Medyatava, Türkiye'de gazetecilere yönelik artan hedef göstermeler, baskı ortamı ve son olarak gazeteci Ahmet Hakan'a uygulanan şiddeti Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Avrupa Büro Temsilcisi Johann Bihr'e sordu.



MT: Türkiye'de gazetecilere yönelik artan şiddet, baskı ve hedef gösterme girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ahmet Hakan'a yapılan saldırıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?



Johann Bihr: Türkiye’de son haftalardaki basın özgürlüğüyle ilgili endişe verici gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Ahmet Hakan’a yapılan korkunç saldırı, beklenen bu nedenle de önlenebilecek bir saldırı olduğu için özellikle şoke edici. Saldırı, Cem Küçük’ün 9 Eylül’deki açık tehditlerini de içeren ve tamamiyle cezasız kalan hükümet yanlısı medyanın Hakan’a karşı yaptığı nefret kampanyasının ardından gerçekleşti. Bir kez daha, dokunulmazlık şiddetin yakıtı oldu.



Aynı şekilde, 6 Eylül’de Hürriyet merkezine  yapılan ilk saldırıya yetkililerin gösterdiği tepkisizlik, milletvekili Boynukalın’ın tuhaf dokunulmazlığını kullanarak iki gün sonra ikinci saldırıyla eğlenmesinin yolunu hazırladı.



Fakat yetkililer sadece Gazetecileri koruma görevinde başarısız olmakla kalmadı, hükümeti eleştiren gazetecilere karşı halihazırdaki nefret ikliminin oluşmasında da büyük pay sahibi oldular.



Devletin tepesinden sürekli yinelenen ve eleştirel gazeteciliği terörizmle bir tutan açıklamalar ve ülkenin sorunlarında suçu kumpaslarla bağımsız medyaya atmak; bütün çabaların ülkedeki tansiyonu düşürmeye odaklanması gerektiği bir zamanda, iltihaplı bir dilin büyümesine neden oldu.



Şu anda uygulanan kontrolden çıkmış bir sansür de ancak güvensizlik ve bastırılmışlık duygusunu açığa çıkarır.



Yetkilileri, acilen akıllarını başlarına toplamaya ve bilgi alma özgürlüğünün, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ölümcül tehditleri çözmede her zamankinden daha önemli olduğunu farkına varmaya çağırıyoruz.



 



Canan Kaya / Medyatava



[email protected]



 



 


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin