CNN Türk'te ekrana gelen, Enver Aysever’in hazırladığı 'Aykırı Sorular' programına konuk olan Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, geçmişten bugüne kadar gazetenin yayın çizgisini, yeniliklerini ve ülke gündemine dair önemli konularda konuşuldu.
Önce ki yıllarda ABD Ankara Büyükelçisi olan Marc Grossman’ın Türkiye Gazetesi’nde resmi danışmanlığı yapması üzerine Albayrak “Grossman ile hiçbir şekilde muhatap olmadım. Gizli saklı bir şey değil bu. Grossman’ın danışman olduğu süreçte; gazetenin yayın çizgisinde zikzaklık olmamıştır. Ayrıca gazete yaşadığı sıkıntılı dönemler de bile yayın çizgisini korumuştur” diye konuştu.
Enver Aysever’in “Sayın Enver Ören Türkiye Gazetesinin sahibi, yıllardır aynı yayın çizgisinde ve demokrasi vurgusu yapıyorsunuz. Kenan Evren, Enver Ören’e şunu söylüyor:‘Tarikatçıdır.’ Daha da ileri giderek ‘Tarikatlarla ilgisi vardır, buna dikkat edin’ diyor. Aradan yıllar geçiyor; Enver Ören ve Kenan Evren kanka oluyor.Kenan Evren’in en büyük hayaliniEnver Ören gerçekleştirmek için okul yapımında katkısunuyor. Daha sonra Evren Paşa’dan özel derken, size miras olarak Ali Baran bir tür bekçi olarak geliyor. Bu demokrasitamam da, o zamanlar nedir?” sorusu üzerine yanıt veren Albayrak şöyle konuştu: “Kenan Evren, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olmuş. Ayrıca bahsettiğiniz şey bir eğitim kurumuna katkı sağlamak. Bunun neresi ayıp? Burada önemli olan o dönemlerde gazetenin yayın çizgisinde veya demokrasi vurgusuna diyorsunuz ki, tarikatçıdır.”
“Cem evleri ibadethane değildir”
Nuh Albayrak, Aysever’in “Cem evleri ibadethane midir?” sorusu üzerine ise “Benim için ibadethane değildir. Ama aleviler için ibadethanedir. Yasal bir statü getirilmesi ise beni rahatsız etmez” dedi.
Hrant Dink’in öldürülmesi olayına da değinen Albayrak “Dink’in öldürüldüğü dönemde Türkiye Gazetesi’nde ‘Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz’ manşetini yazabilirmiydik açıkçası hiç düşünmedim. Belki de böyle bir manşet atamazdık. Ama şunu açık yüreklilikle belirtmeliyim ki,başından beri konuyu sürekli gündem de tutmaya çalışıyorum. Ayrıca Türkiye’de derin devlet ve demokratikleşmesine yönelik konuştuğumda hep iki örnek veririm. Birincisi Hrant Dink cinayeti diğeri ise Muhsin Yazıcıoğlu kazası. Bunların farkı şu; geçmişte faili meçhuller ve karanlık cinayetler olmuştu. Toplum olarak bunları aydınlatmaya ve temizlemeye çalışıyoruz. Temizlemeye çalıştığımız bu dönemde aynı şeyleri yaşıyoruz, endişeleniyorum” diye belirtti.